02/12/2014 0:52
İnsan, gelmiş geçmiş en etkili silahtır. Bütün askeri tarihçilerin ve savaş uzmanlarının hemfikir olduğu ortak kanaat bu yöndedir. Ancak; böylesine hayati ve akıl sınırlarını zorlayan kabiliyetlerle donatılan insan bir analojiyle ifade edilecek olursa nükleer bomba gibidir. Bünyesinde taşıdığı bütün o muazzam potansiyele rağmen uygun yol ve yöntemlerle harekete geçirilmediği takdirde işe yaramaz bir canlı kütlesinden öte değildir.

İlkel çağlardan beri en yüksek düzeyde şiddet ve yıkım, sürekli ruha tesir eden olağan üstü seslerle ifade edilir oldu. Müzik ya da daha genel bir ifadeyle insanda ‘korku’ ve buna bağlı olarak ‘cesaret, öfke , itaat’ gibi duyguları uyandıran sesler ilk olarak, dini ayin ve törenlerde sonra da belirgin bir şekilde savaş sahasında yerini almıştır.

Bu makalemizde, dürbünün tersi metoduyla müziğin savaş sanatı ve tarihi içindeki yerine eğileceğiz.  Avcı toplayıcı vahşi insan topluluklarının düşmanlarına yahut avlarına saldırırken, attıkları değişik ezgili çığlıklardan Vikinglerin saldırı borularına; Japonların ‘Taiko’ denen savaş davullarından Osmanlının Mehterean Takımına , oradan da günümüzün ‘psy, hard and drum bass, acid trans müziğine kadar bilinen gelişimiyle müzik taşıdığı fevkalade güçten ötürü savaşla iç içe olmuştur.

İlkel Şamanist , animist dini ayinlerde insanları etkilemek ve kendinden geçirmek için kullanılan müzik, insan beyninin biyokimyası ve hormon salgılarının kontrolünü etkileyen birinci dereceden bir unsurdur. Asker, savaşta normal insanların yapmayı göze alamayacağı davranışları sergilemek ya da karşı karşıya kalacağı dehşetengiz manzaraları, iradesini kaybetmeden yoluna ve mücadelesine devam edebilecek gücü sadece kuvvetli duygusal yoğunlaşmayla başarabilir. Bu yazımızda ele aldığımız müzik türleri sedatif (yatıştırıcı, rahatlatıcı) özelliklerinden çok doğrudan şiddet ve dayanıklılığı arttıracak , kalp atım sayısını ve kan basıncını yükselten gelişecek muhtemel korkunç durumlara karşı doğal bir epinefrin(adrenalin) salınımı gerçekleştirerek ‘savaş ya da kaç’ tepkisine yönelik vücudu en yüksek çalışma , savaşma ve dayanıklılık potansiyeline ulaştıracak türden müziklerdir. Ele aldığımız müzik türleri incelendiğinde bunların doğrudan kalp atışı ve kan basıncıyla uyumlu ve bunları arttırıcı teknik nitelikler taşıdığı görülür. Şöyle ki Japon savaş davulu Taiko daha çok insanın kalp atışlarını ya da doğal bir uyarıcı özelliği olan ‘Koşan at adımlarını’ taklit eden ezgilerle çalınır.

İnsanlar kendilerinde keşfettikleri birtakım değişik bilinç hallerini ilahi bağlantılar geliştirmekte kullanarak antik çağlardan günümüze çeşitli yoğunlaşma biçimlerine dönüştürmüştür. Sürekli belli bir tonu tekrarlayıp mantra okuyan (bir çeşit dua) Tibetli Budistleri hatırlamış olanlarınız vardır, bu bir trans durumu oluşturur ki bunu günlerce sürekli tekrarlamak insanı tam bir derin transa sokar.

Müziğin İnsan Ruh Haline Etkileri Yarattığı Biyokimyasal Değişiklikler

Dakikada 45-72 vuruşluk bir müzik, kalbin aynı süredeki vuruş ritmine yakındır ve bilimsel olarak kanıtlanmıştır ki, hipnotik bir etkiye sahiptir. Uyanıkken değişik bir bilinç düzeyi yaratabilir. Bilincin uyanıklık halini tanımlayan beta düzeyinin karşısında, kişinin beta düzeyine oranla hipnotik telkine en az 25 kat daha fazla açık halde olduğu bilinç durumunu simgeleyen, alfa’ya geçişi sağlamakta kullanılır bu müzik. Dinsel duygular zaten, daha tapınağa girildiği andan itibaren farklı bir bilinç durumuna geçişe hazırlar kişileri.

Üstelik, önceki dinsel törenlerde ulaşılan bilinç düzeyleri, bilinçaltında anımsanarak, post-hipnotik bir tepki yaratır. Törenin başlamasını bekleyen insanlar gözlendiğinde, pek çoğunun rahatlama, hatta kendinden geçme işaretleri verdiği, gözbebeklerinin büyüdüğü, oturdukları yerde sallanmaya başladıkları, müzik eşliğinde ellerini ileri geri hareket ettirmekte oldukları görülebilir.

Kendine güven ve kararlılık

Nordoff Robins Müzik enstitüsünde, özellikle otistik çocukların tedavisinde pentatonik müzik kullanılmaktadır. Bu müzik türünün kendine güven ve kararlılık hissi verdiği tesbit edildiği için otizmin açılmasında çok etkili olduğu görülmektedir. Bu müzik türünden piyano ile doğaçlama yapılıyor, çocukların bu müziği dinleyerek belirli bir zaman sonra birtakım hareketlere yönelmesi isteniyor. Yapılan araştırmalarda beyin elektrosu çekildiğinde beyinde alfa ve teta ritmlerini etkileyerek artmasına ve transa sebep olduğu da bilimsel olarak gözlemlenmiştir.

Pentatonik müzik ve trans

Trans, normal şartlarda kullanılmayan bazı nöronların kullanılır hale gelmesi ve insanın algılarının kapasitesinin artması ile alakalıdır. Normalde beyninin dokuzda birini kullanan bir insan transa girdiğinde 'duru görme' denilen normalde görülmeyen bilgileri algılayabilmektedir. Bu tür müziğin aynı zamanda, salgı bezlerini, kalp atışlarını etkilediği de gözlemlenmiştir.

Normalde beyinde on milyar kadar nöron vardır. Beyin hücreleri arasındaki iletileri sağlayan bir takım nörotransmitter denilen salgı maddeleri vardır. Bu salgı maddeleri azaldığı zaman beyin fonksiyonları da azalıyor. Örnek olarak Parkinson hastalığında dopamin miktarı azalmıştır. Demek ki nöronlar arasındaki akışkanlık çok önemlidir. Akışkanlık bozulduğu zaman hastalık ortaya çıkıyor.  Trans haline giren bir kişide beyinde birtakım değişiklikler meydana geliyor. ‘Temporal lob, frontal lob ve pariyetal’ lob dediğimiz bölgelerdeki yoğunlaşma değişiyor, azalıyor ve arka "‘oksipital’" adı verilen beyin sapı bölgesinde yoğunlaşma artıyor.

Beyin sapı dediğimiz yer vücudumuzda en arkaik bölümümüzdür. İlk Ademden bu yana, miras olarak kalan çok önemli bir organımızdır. Tevhide ait, alemlere ait taşıdığımız en eski bilgiler orada bulunur. Psikiyatrik Antropolog olarak da çalışan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi profesörlerinden. Dr Adnan Ziyalar 'İnsanın orta beyninde öyle bir yer vardır ki oraya müzikten başka bir şey etki etmez'diyordu.

Nitekim Avusturya'da Meidling klinikte çalışan arkadaşlarımız nöroloji bölümü yoğun bakım ünitesinde komada olan hastalara sadece müziğin şifa verebildiğini, müzikle komadan çıkabildiklerini ve beyinde alfa ve teta dalgalarının yükseldiğini, hastanın komada iken transa girdiğini görmektedirler.

Trans halinde insan normal şuurla algılayamayacağı şeyleri algılamaya başlar ve esas insan orada ortaya çıkar. İnsanın ortaya çıkması için trans önemli bir vesiledir. Meditatif çalışmalar her türlü iç aleme yönelik ve insanın sonsuz imkanları ile bağlantı kurabilecek derecede samimi ve tesirli olursa trans hali oluşabilir. Bunu bir de müzik sağlayabilmektedir. Bu açıdan müziği incelediğimiz zaman, müzikte transa götürücü ve trans halinde de sezgileri artırıcı bir özellik vardır. Pentatonik müzik de bu konuda önemli bir unsurdur. Bu tesiri nasıl yaptığı henüz bilinmemektedir.

Bir Savaş Unsursu Olarak Müzik

Müzik, sadece ruha şifa olmakla kalmamış ruhu alevlendirerek bir ölüm makinesine de yakıt olmuştur. Savaş insanlığa nasıl hüznü ve acıyı getirmişse çağlar boyunca, müzik de eğlencenin ve neşenin kaynağı olmuştur aynı insanlığa. Ne yazık ki sadece eğlence ve neşe ile sınırlı kalmamış müzik, savaşın yıkımlarının ardından yükselmiştir savaş meydanlarından. Geride Müziğin manevi gücünü keşfeden insanoğlu tarafından belki de karıştırılması gereken son duyguya, yok etme duygusuna karıştırılmış ve fetih marşları, zafer marşları ortaya çıkmıştır.

Müziğin en büyük parçası olan maneviyat, elbette ki müthiş bir güçtür. Savaş tekniğinde fiziksel güç ve manevi güç neredeyse eşit derecede önemlidir. Fiziksel olarak daha güçlü orduları, sayıca daha az ama daha çok inanmış ordularla yenen sayısız savaş hikâyesi vardır insanlığın savaş tarihinde. Müzik gibi doğrudan maneviyata etki eden bir kavramın savaşta kullanılmasının keşfi tüm milletler için hiç de zor olmamıştır. Asya milletlerinin savaş davulları, düşmana gök gürültüleri gibi geliyor, özellikle korkunç bir aksaklıkla çalınan bu davullar karşı askerleri daha tek bir hamle yapamadan oldukları yerlere çiviliyordu. Osmanlı mehteranı imparatorluğun en güçlü dönemlerinde rakip devletlerin en son duymak isteyecekleri melodiler icra ediyordu. Mehter takımları, temelde vurmalı ve tiz sesli üflemeli çalgıları esas alan bir yapıdaydı. Hücum Marşı, Fetih Marşı gibi allegrodan prestoya değişen tempolar ve tamamı kreşendo yapıda eserler, savaş anında savaşan askerlere müthiş bir moral kaynağı oluyordu. Aynı mehter takımı sadece savaş esnasında değil, savaşa giderken ve savaştan dönerken de askerin maneviyatına hitap ediyordu. Savaş yolu boyunca askere deyim yerindeyse gaz veriyor, zafer kazanılmışsa zafer türküleri çalıyordu. İskandinav milletlerinin ataları olan Vikingler’in savaş boruları meşhurdur. Dünya’ya da savaş borusu kavramını Vikingler getirmişlerdir. Geceleri karanlığın içerisinden gelen boru sesleri kıyı kentlerde yaşayan ve saldırıya uğrayan kentleri halklarının kâbusları olmuştur tarih boyunca.

İlkel dönem tarihte durum böyleyken, modern zamanlarda da değişen tek şey orduların silah gücü olmuştur. Amerikan iç savaşında Güneylilerin ve Kuzeylilerin, Avrupa savaşlarında Fransızların çaldıkları hücum borularını pek çok filmde duyarız. Bugün bir enstrüman olarak ortaya çıkan French Horn’un kökeni de bizzat savaş borularıdır. Enstrüman olarak güçlü ve tiz sesler veren üflemeli çalgılar ve davullar savaş müziğinin en önemli unsurlarıdır. Savaş filmleri için ya da içerisinde savaş sahnesi olan filmler için hazırlanan soundtrack’lerin neredeyse tamamında bu enstrümanların çoğunlukla kullandığını görebiliriz. Bir diğer önemli nokta ise çağımız müzik anlayışında savaş müziğinin orkestra ile çok daha etkili ve başarılı icra edilebiliyor olmasıdır.

İkinci Dünya Savaşı boyunca Rus radyolarının sürekli olarak senfoni yayını yapması hem askerler hem de savaşın yıkımıyla mücadele etmeye çalışan halk için müthiş bir moral oluyordu. Hatta bu senfoni ile ilgili olarak çok bilinen bir olay vardır. Stalingard Savaşı’nda Almanlar şehri kuşatmışlardır. Şiddetli çatışmalar devam ederken Ruslar askerlere moral vermek için cepheye bir senfoni orkestrası getirirler. Konser başlar, bir süre sonra Almanların ateş etmeyi kestikleri fark edilir. Bir süre sonra orkestra çalmayı bitirdiğinde Almanlara Ruslara seslenirler, “Biraz daha Bach çalar mısınız? Söz, ateş etmeyeceğiz. ”

Yine diğer birçok Asyalı millet gibi Japonlar, gerek savaşlarda gerekse de her türden Sumo ya da karate müsabakasında müziğe özel bir yer vermişlerdir . Japonların dünyaca bilinen davulları Taiko, Geleneksel Japon savaş enstrümanlarından en önemlisidir. Savaşlarda askerlerin moralini yüksek tutmak ve aynı zamanda ordu safları arasındaki iletişimi sağlamak için kullanılan bu davullar zamanla tıpkı Mehteran gibi sanatsal bir enstrümana dönmüştür.

Günümüzde Savaş ve Müzik İlişkisi

Sinir bilimindeki gelişmeler ve teknolojiyle birlikte tam hız gelişen müzik bilimiyle birlikte insan duygu durumunu etkileyen müzik etmenini daha bariz bir şekilde öne çıkarmıştır. Bütün bu gelişmeler Vücut sinirsel& hormonal aktivitesini değiştiren değişik ve daha etkili müzikal konseptler ortaya çıkmıştır. Günümüzde daha çok insan bilinç altına hitap eden müzik anlayışlarına baktığımızda ‘trans müzik, psychedelic, hard and drumb bass ‘ gibi türler trend olarak görülmektedir. En yaygın ve bilinen türüyle Trance Müziğe baktığımızda bu müzik tarzının 1990'lı yıllarda ortaya çıktığı ve popülerleştiği görülür. Trance müzikte şarkılar 128 - 150 bpm arasında değişen sesler ve synthesizer gibi aletler kullanılarak yapılır. Trance müzik, elektronik müzik , ambient müzik ve house müzik kombinasyonlarından oluşur. Genellikle Techno müzikten daha melodik. House müzikten ise daha sert melodi hatları bulunmaktadır.

Psy olarak bilinen ‘psychedelic’ müzik buna aşina olmayanlar tarafından ilk olarak dinlendiğinde kulağa anlamsız gelse de tekrarlar sıkıcı görünse de insanı transa sokan şey, bu sıkıcılığın kendisidir. Esas olarak bakıldığında Afrika kabile müziği, Sufi müziği, ve birçok dindeki ilahiler de bu özelliği taşıyor. Budizm’deki mantralara, Hare Krishna’ların ayin müziklerine baktığımızda sürekli tekrarlar ve belli bir melodi üzerindeki varyasyonların insanları güçlü bir şekilde etkilediğini görülür. Bu yapı dinleyicinin zihninde ayrıksı ve açıklanamayan bir trans alanı oluşturuyor ve kişi varyasyonları takip ederken düşünme sürecine girerek bir iç yolculuğa çıkıyor. Belli belirsiz sesler dinleyicinin dikkatinin hassaslaşmasına yol açıyor. Müziği oluşturan seslere belli anlamlar, roller yükleniyor ve melodinin akışı içinde bir anlatı oluşuyor. Bu doğal olmayan akış kişinin bir zaman sonra histerik ve kontrolsüzce hareketlerle başka alemlere kaymasını doğuruyor.

Modern Askeriye Biliminde Müziğin Yeri

Günümüzde aktif savaş sahası içindeki yerini büyük oranda kaybeden müzik, bu açıdan daha çok zihin hakimiyeti ve beyin yıkamayla ilgili konularda askeri deneylerdeki yerini korumaktadır. Ayrıca istihbarat dünyasında düşünce kontrolüne yönelik deneylerde birtakım kimyasal ilaçların yanında müzik de hala en önemli parametrelerden biri olarak yerini korumaktadır.

Kategoriler:

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Coğafya Tarih Sitesi Matematik Sorusu Türkçe Sitesi