Sürrealizm ve Sembolizm’in en önemli şairlerinden olan Jean Nicholas Arthur Rimbaud, 20 Ekim 1854 tarihinde Fransa’da dünyaya gelmiştir. Rimbaud’un babası bir subaydır ve Cezayir’de görev yaptığı sırada, Arapça öğrenerek Kur’an’ı kendi dillerine çevirmiştir. Ancak Frédéric Rimbaud, 1860 yılında ailesini terk etmiştir. Bunun üzerine şair, küçük yaşta dramatik bir olay yaşamış ve bu olay onun kişiliğini ve sanatını etkileyecektir. Annesi tarafından yetiştirilen Arthur Rimbaud, giderek kuralları yok sayan kişiliğe sahip olmaktadır. Annesi ise Rimbaud’'u bastırmak için çabalamaktadır. O yaşlarda şiire merak salan Rimbaud ise; ahlak ve din kurallarını hiçe saymaktadır.
Retorik hocası, Rimbaud'’un sahip olduğu cevheri ortaya çıkarmak için onu yazmaya ve okumaya yönlendirmektedir. Rimbaud ise asi ruhunun yanında maceraperest bir ruha da sahiptir; onun için tüm kapılar şiire çıkmaktadır.
Rimbaud, yeteneğini çok küçük yaşta belli eden şairler arasındadır. Yaşının üstünde bir şiir seviyesine sahip olan Rimbaud, kalemini sivrilterek de şiirler yazmıştır. Ülkede devrimin yaşandığı o günleri büyük bir heyecanla şiirine yansıtan Rimbaud, bir yandan da devrilen hükümeti yermekteydi. Kilisenin yanlışlarını gören ve buna karşı sessiz kalmayan şair, bu sürede evden kaçmış ve Paris’te yaşamaya başlamıştır. Kiliseye karşı duyduğu öfkeyi dile getirirken şair o yıllara ait şiirlerinde aynı zamanda burjuvaziye karşı da öfke naraları atmaktadır. Yine bu yıllarda Rimbaud, haksız bir savaş için ölen askerlere karşı duyduğu üzüntüyü “"Vadide Uyuyan Adam"” adlı eserinde dile getirmiştir. Söz konusu yapıt dünya edebiyatında büyük bir öneme sahiptir.
Rimbaud’un hayatında şair Paul Verlaine büyük tutmaktadır. Paul Verlaine, Rimbaud’un şiirlerini okur ve şiirlerinden fazlasıyla etkilenir. Bunun üzerine onu Paris’e çağırır. İki şairin arasında hem edebi bir ilişki hem de duygusal, cinsel bir birliktelik yaşanır. Öyle ki Verlaine bir süre sonra eşini terk ederek Rimbaud ile yaşar. Rimbaud’un macerayı sevmesi onları Londra ve Brüksel’e kadar götürür. İçki ve uyuşturucu ile iki şair gezgin bir yaşam sürdürürdüler. Bu şekilde bir yaşam sürerken Paul Verlaine bir kavga neticesinde Rimbaud’u silahla vurur ve cezaevine girer. Verlaine, iki yıl hapis cezası alırken Rimbaud ise 1875’'te bir daha şiir yazmama kararı alır. Son olarak Rimbaud, yaşamındaki tüm çılgınlıkları “Cehennemde Bir Mevsim” adlı kitabında toplar ve artık onun için şiir yoktur. Ancak içindeki macera isteği hala dinmemiştir. Avrupa’da çeşitli ülkeleri dolaşan Rimbaud, 1877 tarihinde Hollanda ordusuna katılır ancak bir süre sonra ordudan kaçar. Son olarak Arthur Rimbaud, Afrika’ya yerleşerek kolay yoldan para kazanmak için silah tüccarlığına başlar. Afrika topraklarında yazdığı gezi yazılarını ise bir süre dergilerde yayımlar. Ekonomik olarak rahat bir yaşam süren Rimbaud’un sağ dizinde ciddi bir tümör oluşur. Fransa’ya dönmek zorunda kalır ve en küçük kız kardeşi bir süre Rimbaud’a bakar. Ancak tümör nedeniyle bacağı kesilen şair, 10 Kasım 1891’de kangren neticesinde hayata gözlerini yumar.
Arthur Rimbaud, bu şekilde macera dolu hayatının yanı sıra dünya edebiyatına müthiş bir şiir anlayışı kazandırmıştır. Sembolizm ve Gerçeküstü şiirinin yanı sıra; farklı lirizmi ile kendisinden sonra onlarca şairi etkileyemeye devam etmektedir. Rimbaud ve Verlaine arasında yaşananlar Agnieszka Holland tarafından 1995 yılında beyaz perdeye aktarılmıştır. Tutkunun Şairleri olarak dilimize çevrilen film biyografik bir şeklide iki şairinin birlikte yaşadıkları serüvenleri anlatmaktadır. Filmde Arthur Rimbaud’u Leonardo DiCaprio canlandırmaktadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.