Kansızlık (anemi) terimi ile kandaki alyuvar sayısındaki, daha belirgin olarak da hemoglabin de ki azalma belirtilir. Hemoglobin kırmızı kan hücrelerinin (eritrositlerin) içinde bulunan hem ve globin ( globulin ) den oluşan oksijen taşımakla görevli kana kırmızı rengi veren moleküldür.
Alyuvar ve hemoglobindeki bu azalmanın anlaşılması ve hastanın solgunluğunun akla getirdiği teşhisin doğrulanması, yalnızca kan incelemesi yoluyla olabilir. Her türlü kansızlık karşısında, etkili bir tedavi uygulamak amacıyla nedeni belirlemek çok önemlidir. Bağırsak hastalıkları ya da geçirilen hastalıklar sonucu kanama olabilir. Ayrıca adet döneminde fazla miktarda kan kaybedilir. Diyetle demir alımı yetersiz kalır. Ek demir beslenmesine ihtiyaç vardır. Yoksa bu kan kaybı sonucu kansızlık ortaya çıkar. Sindirim sistemi sorunlarında, ülseri veya kronik gastriti olanlarda kanama sonucu demir eksikliği anemisi oluşabilir. Kanama sonucu ortaya çıkan bir kansızlık karşısında, acil tedavi uygulamak son derece önemlidir.
Bunlar dışında nadir de olsa kansızlığa neden olabilecek durumlar vardır. Alyuvarların idrarla atılması, sürekli aspirin kullanmak, parazitler, kurşun zehirlenmeleri gibi.
HİPOKROM KANSIZLIKLAR
Hipokrom kansızlıklar, alyuvar ortalama hemoglobin yoğunluğunun % 28 'in altına düşmesi ile tanımlanır. Genel nitelikleri şunlardır:
* Alyuvar ortalama hacminde bir azalma (mikrositoz) ve alyuvarların kendi aralarında büyüklük farklılıkları olması (anisitoz) ;
*Alyuvar ortalama hemoglobin miktarı ve yoğunluğunun düşük olması ( hipokromi )
Kanda Hemoglobin Konsantrasyonunun Ölçülmesi
Kanda yeterli miktarda hemoglobin olması akciğerler ve dokular arasında yeterli oksijen ve karbondioksit taşınması için gereklidir. Kan hemoglobin (Hb) konsantrasyonu kanama, hemoliz (eritrositlerin parçalanması) yoluyla ya da kemik iliğinde kan oluşumundaki bozukluk sonucunda azalabilir. Bunun tersi olarak, kan hemoglobin konsantrasyonu bazı fizyolojik (yüksek rakımda yaşamak gibi) ve patolojik (akciğerde gaz alışverişinin bozulduğu hastalıklar gibi) durumlarda artabilir. Kan hemoglobin konsantrasyonunun ölçümü, anemi (azalmış hemoglobin konsantrasyonu) ya da polistemi (alyuvar sayısında ve hemoglobin konsantrasyonunda artış) tanısında yapılacak ilk inceleme olarak önemlidir.
Kanda hemoglobin düzeyinin belirlenmesi Siyanomethemoglobinin Yöntemi ile belirlenir. Bu yöntemde maddenin ışığı absorblaması ile miktar tayini belirleyen spektorofotometre kullanılır. Hemoglobindeki artı iki yüklü demir ferrisiyanür tarafından demir artu üçe yükseltgenir. Bu şekilde hemoglobin methemoglobine dönüşür. Methemoglobin potasyum siyanür (KCN) eklenmesiyle kararlı olan siyanomethemoglobine çevrilir. Daha sonra siyanomethemoglobinin spektofotometre de absorbansı 540 nm de ölçülür.
Bütün hipokram kansızlıklarda, kan demiri ölçümleri mutlaka yapılmalıdır, çünkü bu inceleme, iki çeşit hipokram kansızlığın ayırt edilmesini sağlar
- Daha sık rastlanan, kanda demir eksikliği ile giden hipokrom kansızlıklar;
- Kan demirinin normal ya da normalden fazla olduğu hipokram kansızlıklar.
-Kan demiri oranı normal olarak 100 ml'de erkekte 120 gr, kadında 100 gr'dır.
Kanda demir eksikliği ile giden hipokram kansızlıklar, hipokram kansızlıkların %90 ını oluşturur. Bir kanama sonucu ortaya çıkan kan kaybına, Adet kanamalarında çok miktarda kan kaybedilmesine, beslenmede demir eksikliğine bundan başka demirin emilimini engelleyen mide- bağırsak sistemi hastalıklarına bağlıdır. Mide ve on iki parmak bağırsağı ülserleri, gastrit, iltihabi bağırsak hastalıkları da en sık rastlanan nedenler arasında gözleniyor. Bu kansızlıklar da hastalar yeşilimsi bir solgunlukta, saç ve kıllarda dökülmeler oluşur , tırnaklar kolay kırılır ayrıca dilin üstünde bulunan kabarcıklar kaybolur ve dil kaygan bir his haline dönüşür. Bu tip belirtilere sahip bir birey bir an önce doktora başvurup kan sayımı yaptırmalıdır.
Yukarıda örnek olarak verdiğimiz kanda ki hemoglobin ölçülmesi yöntemi en sık kullanılan yöntemdir. Bunun dışında bu yöntemle anlaşılamayan kansızlık vakalarında kemik iliğinden iğneyle örnek alma, demir içeren hücrelerde bir azalma olduğunun tespit edilmesini sağlar. Radyoaktif demir (demir 59 ) kullanılarak yapılan karmaşık incelemeler, organizmanın demirinin anormal biçimde azaldığını açıkça gösterir.
Kan demirinin normalden fazla olduğu kansızlıklar hipokram kansızlıkların %10'unu oluşturur. Hemoglobin üretimi için olması gereken miktarda demir vardır fakat vücut bunu kullanamamaktadır. Geleneksel olarak bu hastalıklar bazı iç organlarında aşırı demir birikimi ile ortaya çıkar. Doğuştan ya da sonradan edinilmiş bir hastalıktır. Hastalık doğuştansa Akdeniz kansızlığı (talasemi) söz konusudur. Türkler, Yunanlılar, Güney İtalyalılar ve Kuzey Afrikalılarda görülür. Alyuvarların biçimi bozulur ve hedef hücre görünümü alır. Sonradan edinilmiş olanlar, ya kurşun zehirlemesi ya da B6 veya C vitamini eksikliğinden görülür. Kalıtsal olarak bulunan bireylerde hastalığın taşınmasının engellenmesi doğum öncesi tanı yöntemleri büyük önem taşır. .
Prof. Dr. Akif Yeşilipek, iki taşıyıcının evlenmesi halinde bebeklerinin Akdeniz anemisi olma ihtimalinin % 25 olduğunu ifade ediyor. Doğum öncesi tanı uygulamasıyla hamileliğin ilk aşamalarında bebeğin hasta mı, taşıyıcı mı yoksa sağlam mı olduğu belirlenebiliyor. Bebek hastaysa erken dönemde gebelik sonlandırılıyor. Akdeniz anemisi hastalığına yakalananların bütün hayatları süresince kan almaları gerekiyor. Normalde kan yapan eritrositlerin 100-120 gün yaşadığı halde bu hastalığa yakalananlarda bu sürenin 30-40 güne düşüyor ve sonuç olarak kansızlık meydana geliyor.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.