Dünya, özellikle Avrupa İkinci Dünya Savaşı’nda neredeyse yerle bir oldu. Avrupa’da ki birçok şehir harabeye döndü. Özellikle Almanya ve Polonya tam anlamıyla yıkıma uğradı. Geçmişe dönüp bir bakıldığında Avrupa’nın savaşsız geçen uzun bir döneminin olmadığının farkına varıldı. Yüzyıllar boyunca savaşlara ev sahipliği yapan Avrupa, artık çok yorgundu. Kimin galip geldiği önemli değildi. Savaştan etkilenenlerin sayısı 150 milyonu geçmişti. Artık bu duruma bir son verilmeliydi. Altı ülke bir araya gelerek Paris Antlaşması çerçevesinde, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunu kurdu.
Almanya, Lüksemburg, Fransa, İtalya, Belçika ve Hollanda bu sayede Avrupa Birliği’'nin temelini atan ülkeler oldular. 1951 yılında Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu adıyla kurulan birlik 1957 yılında imzalanan Roma Antlaşmasıyla beraber Avrupa Ekonomik Topluluğu adını aldı. Birlik ilerleyen yıllarda eklenen yeni üyelerle genişlemeye başladı. Bu genişleme İngiltere, İrlanda ve Danimarka’nın üyeliğiyle başladı ve sonrasında 1981’de Yunanistan’la devam etti, 1986’da İspanya ve Portekiz’de Topluluğa üye oldular bu üyelikleri Avusturya, Finlandiya ve İsveç’in üyelikleri takip etti. 2004 yılına gelindiğinde on ülke daha üyeliğe tam kabul sevinci yaşadı. Bu ülkeler, Macaristan, Polanya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Letonya, Litvanya, Estonia, Malta ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi oldu. Bir genişleme de 2007 yılında gerçekleşti bu sayede Romanya ve Bulgaristan’da Birliğe üye olmuş oldu. Son genişleme ise, 2013 yılında Hırvatista'n’ın üyeliğiyle gerçekleşti.
Birliğe üyelik, üye ülke vatandaşları için serbest dolaşım anlamına geliyordu. Yani AB üyesi bir vatandaş diğer üye ülkede dilediği kadar kalma ve çalışma hakkına sahipti; ancak bu Avrupa Birliği’nde çeşitli sorunlara yol açtı. Bu serbesti enflasyon, işsizlik gibi sorunların hortlamasına sebep oldu. Hızla genişleyen Avrupa Birliği beraberinde sorunlarla boğuşur oldu. Hızlı büyümeyle beraber Avrupa Birliği’nde işsizlik rekor düzeylere ulaştı ve işçi kalitesi oldukça düştü. Ekonomik olarak zengin durumda olan ülkelerde, işsizlik büyük bir sorun haline geldi. Özellikle İtalya, İspanya, Yunanistan gibi ülkelerde işsizlik oranı %30’lara dayandı. Bazı üyeler bu kontrolsüz büyümenin yanlış olduğunu savundu. Özellikle İngiltere, 2004 ve 2007 yıllarındaki genişlemelerin Avrupa Birliği için felaketle sonuçlandığını dile getiriyordu. İngiltere Avrupa Birliği’nden ayrılabileceğinin sinyallerini verdi.
Avrupa Birliği, gelişmiş ülke halkları için sorun teşkil eder oldu. Çünkü; Polonya, Romanya, Bulgaristan gibi özellikle doğu bloğu ülkelerinin vatandaşları hiçbir kısıtlamaya mağruz kalmaksızın Almanya, İngiltere, Fransa gibi ülkelere gidip düşük ücretlerle çalışabiliyorlardı. İşverenler işçi olarak düşük ücretle çalışacak adamlar arar oldular. Bu ihtiyaca da başta Bulgarlar, Rumenler, Polonyalılar büyük ölçüde cevap vermiş oldular. Öyleki İngiltere’de bir üst düzey yetkili ‘’"Bu ülkede marangoz veya tesisatçı olmak istiyorsanız önce Polonyalı olmalısınız"’’ şeklinde bir sitemde bulundu. Yunanistan uzun yıllar süren refahtan sonra, Avro’ya geçmesiyle beraber krizle boğuşur oldu. Almanya'’nın öncülüğünde Avrupa Birliği tarafından uygulanan çeşitli yaptırımlara mağruz kaldı. İlerleyen yıllarda uygulanan kemer sıkma politikasının da bir işe yaramadığı görüldü. İlk defa Avrupa Birliği üyesi bir ülke IMF'’den borç almış oldu.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.