Stres, dıştan gelen bir saldırı, baskı, etki karşısında insanda oluşan bir gerilim, bir alt üst olma normalin dışına çıkma halidir.
Bir dış etkinin psişik( ruhsal ) duruma etkisi olduğu gibi, psişik durumunda dışa bir etkisi vardır. Çünkü duygular bedende yanıt bulur. Sinirli bir insanın bakışı ve duruş şekli farklıdır, sakin bir insanın ki farklı. Bu durum bedensellik yasasına da bir örnek teşkil etmektedir.
Bedensellik yasası; bilişsel psikolojinin de içerdiği bir konudur. Bir duygu düşünce mutlaka bedeni etkiler. Bunun terside geçerlidir yani bedensel faaliyette duyguyu ve düşünceyi etkilemektedir. Çok mutlu olan bir insanı, omuzları yere düşmüş, başı öne doğru eğilmiş, suratı asık, hiçbir gülümseme belirtisi olmadan ben bugün çok mutluyum derken göremezsiniz. Çünkü mutluluk duygusu vücuduna yansır yani omuzları dik, başı dik bir şekilde, yüzünde bir gülümseme ifadesiyle mutluluğunu dile getirir. Ya da çok mutsuz bir insanın elleri yumruk yapılarak hava kaldırılmış bir şekilde ben bugün çok mutsuzum dediğine rastlanılmamıştır. Çünkü mutsuzluk duygusu bedenine yansıdığından dolayı mutluluğun göstergesi olan eller havaya kaldırılamaz ya da gülümsenemez. Yani duygular ve düşünceler bedeni, bedende duygu ve düşünceleri etkilemektedir. Bu duruma bedensellik yasası denilmektedir.
Kişi stresli ve kaygılı olduğu zaman otomatik olarak ilk etkilenen sistem bağışıklık sistemidir. Bağışıklık sistemi vücudumuzda gerekli olan enerjinin %50 sinden fazlasını kullanan bir sistemdir. Bir örnek vermek gerekirse( bu sadece konunun anlaşılması için bir örnektir ) günde vücut tarafından1000 kalori kullanılıyorsa bunun 800 kalorilik kısmı bağışıklık sistemi için harcanırken 200 kalorilik kısmı vücudun diğer fonksiyonları için harcanır. Bu örnekten de görüldüğü gibi bağışıklık sistemi çok yüksek bir enerjiyi tüketmektedir.
Stres ve sıkıntı içerisinde olunduğu zaman vücut savunmaya geçmektedir. Vücudun savunmaya geçmesi, savunma organlarımız olan kol ve bacaklara daha çok enerjinin gönderilmesi demektir. Çünkü kollar ve bacaklar ekstra bir enerjiye ihtiyaç duyar. Örneğin günlük 1000 kalorilik bir enerjinin olduğunu farz edersek bunun 800 kalorilik kısmını bağışıklık sistemi kullanırken 200 kalorilik bir kısmını vücudun geri kalan sistemleri kullanır. Kişi stres ve kaygıya kapıldığı anda savunma organları olan kollar ve bacaklar ek bir enerjiye ihtiyaç hissettiğinden dolayı, bu enerji hayati fonksiyonlardan kesilemeyeceğine göre, bağışıklık sisteminden kesilmektedir. Bu durumda örneğimizde verdiğimiz bağışık sistemindeki 800 kalorilik kısımdan 300 kalorisi keserek, savunma organları olan kollara ve bacaklara verilir ve bağışıklık sisteminde 500 kalori kalır. Dolayısıyla stres yüzünden bağışıklık sistemi için harcanan enerji azalmakta, daha az bir enerjiyle vücut savunulmaya çalışıldığından dolayı kişinin hastalıklara açık bir hale gelmesine sebep olmaktadır. Bu sebepten dolayıdır ki stresli ve kaygılı insanlar daha çabuk ve daha kolay hastalanmaktadır. Aslında hastalığa sebep olan psikolojik bir neden yani stres ve kaygıdır.
Stresten dolayı kanın büyük bir kısmı kollara ve bacaklara gönderilir. Kollara ve bacaklara gönderilecek ek kan, hayati fonksiyonları olan organlardan kalp, beyin, karaciğer vb. alınamayacağına göre ilk önce sindirim sisteminden alınmaktadır. Yani mide ve bağırsaklar için gerekli olan kan bu organlardan alınarak savunma organları olan kollara ve bacaklara transfer edilmekte ve sindirim sistemi çok daha az bir kanla faaliyetini sürdürmeye çalışmaktadır. Bundan dolayı sinirli ve stresli insanlar ilk önce sindirim sisteminden yani mide ve bağırsaklarından rahatsızlanmaktadırlar. Genellikle stresli insanlarda reflü, ülser, gastrit, hazımsızlık, kabızlık vb. hastalıklar görülmektedir.
Stresin diğer bir etkisi, beyin faaliyetlerini değiştirerek kişilerin doğru karalar almasını engellemesidir. Kişi bilinçli zihniyle hareket ederken yani bilinçliyken beynin ön tarafı( beynin foroyntayn denilen kısmı ) hareket halindedir. Kişi stres ve kaygıya kapıldığı anda beynin arka tarafındaki faaliyetler artarken, ön tarafındaki faaliyetler azalmakta hatta durmaktadır. Bundan dolayı stres ve kaygı anında bilinçsizce hareket edilmektedir.
Deprem anında 10. katta oturan bir insan kaygıya kapıldığı için, beyninin ön taraftaki faaliyetleri yani beynin bilinçli kısmı durup, beynin arka taraftaki faaliyetleri yani beynin bilinçsiz kısmının faaliyetleri arttığından dolayı bilinçsizce hareket etmeye başlar ve kendisini 10. kattan aşağıya atar. Hâlbuki kişi depremden dolayı da ölecektir( ancak depremden sağ kurtulma şansıda vardır) ama 10. kattan kendisini atsa da ölecektir. Ancak kişi kaygıya kapıldığı için bilinç devren çıktığından dolayı, mantık çerçevesinde düşünememekte, bilinçsizce hareket etmekte ve doğru kararlar alamamaktadır. Yani stresli kişilerin doğru kararlar almasından ziyade yanlış kararlar alma sebebi kaygı anında bilincin kapanmasıdır.
Hayatımızı ve sağlığımızı bu denli olumsuz etkileyen stresi belki tamamıyla bertaraf etmemiz mümkün değildir. Ancak asgariye indirmek ve yönetmek mümkün olabilmektedir. Çok basit bir örnek vermek gerekirse çok mutsuz ve stresli olduğunuz bir anda, çok mutlu ve huzurlu olduğunuz bir anı hatırlayarak ve beden duruşunuzu değiştirerek bu duygudan ve yol açtığı stresten kurtulabilirsiniz. Daha sağlıklı ve kaliteli bir yaşam için hayatımızdaki stres oranını mümkün olduğu kadar en az indirmek gerekmektedir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.