02/12/2014 0:57
Hat kelime manası olarak, yazı ve çizgi manalarını taşımaktadır. Biraz daha ayrıntılı açıklayacak olursak: Belirlenmiş olan estetik kurallara bağlı kalarak yazı yazma sanatı olarak ta açıklanabilir.

Hat kelimesinin yanına sanatta eklenince yani Hat Sanatı denilince de Güzel Yazı anlamına gelmektedir. Bir nevi görsel sanat türü olarak ta tanımlayabiliriz. Hat Sanatının asıl ismi ya da ilk isminin Hüsn-i Hatt olduğunu da söyleyebiliriz. Batı kültüründe bizim Hat Sanatının karşılığı da kaligrafi olarak adlandırılmaktadır. Batı kültürü kaligrafiye bizim kadar yani İslam Toplumu kadar önem vermemektedir. İslam Topluluğunda nüfusun tamamı tarafından beğeni ile takip edilen Hat Sanatı, bu sanatı icra eden veya etmeyen herkes tarafından büyük ilgi ile izlenmektedir. Hat Sanatını gerçekleştiren ustalar eserlerinde ruhlarının yansımasını resmederler. İçlerinden gelen güzellikleri, duyguları, düşünceleri kalem ile kâğıtta bir araya getirirler.

Abbasiler zamanında, Bağdatlı olan vezir ve hattat olan İbn Mukle’nin emekleri ve bu yazı türüne kattığı yenilikler ile yazının ana hatlarını yani ölçülerini belirleyici sistem geliştirmiş ve bu sanatın gelişmesinde önemli rol üstlenmiştir. Bu dönemde Hat Sanatı, Sülüs, Nesih, Muhakkak, Reyhanî, Tevki ve Rika adı altında çeşitlenmiştir. Bu yazı türlerinin hepsine, Aklam-ı Sitte adı verilmiştir. Bu yazı çeşidi 100 yıl sonra Arap asıllı Hatta ustası Ali Bin Hilan’ın katkılarıyla daha da gelişti ve yayıldı. Abbasiler zamanında gelişmeye devam eden Hat Sanatı, Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesindeki yerini alması ile daha da fazla gelişme göstermeye başlamıştır. Osmanlı ve İranlı Hattat ustaları her geçen gün bu sanatı geliştirmeye ve daha da geniş kitlelere yaymaya başladılar. Osmanlılar zamanında Hat Sanatı en parlak dönemini Şeyh Hamdullah zamanında ulaşmıştırlar. Aklam-ı Sitteye inanılmaz derece de güzellik ve olgunluk katmış ve bu sanat türünü halk arasında da yaymaya çalışıp bunu da başardığı için süratle yayıldı ve çok geniş kitlelere hitap etmeye başladı. Şeyh Hamdullah’tan sonra sırasıyla 1650 yıllarında Hafız Osman kendine has üslubuyla Hat Sanatına ayrı bir güzellik katmıştır.

1800 yıllarında İsmail Zühdü ve kardeşi Mustafa Rakım kendi stillerini ve yazı türlerini oluşturarak Hattatlığa yeni bir boyut kazandırdılar. Daha sonra bu sanatta yetişen bir diğer üstat ta Sami Efendi'’dir. Tarih boyunca bu sanatı ilerleten ve yenilikler katan diğer büyük hattatlarda bazıları da Ahmet Karahisari, Mahmut Celalettin Efendi, Yesarizade Mustafa İzzet Efendi olarak sayılabilir. İstanbul tarih boyunca hat sanatının en önemli merkezi konumu olarak yerini almıştır. Hatta İstanbul ve Hat Sanatı için çok güzel bir cümle kullanılmaktadır bu cümleyi sizlerle de paylaşmak istiyorum ‘‘Kur’an-ı Kerim Hicaz’da nazil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı. ”

Hat Sanatı ve tarihi hakkında vermiş olduğum bilgilerden sonra Hat sanatın icra edilirken kullanılan malzemelerden bahsetmek istiyorum. Yazı takımı, kalemler, kalem traşlar, aherli kâğıt, mürekkep, maktalar, likaa, hokka-kalemdan-divit, mühre, hokka takımı, makas ve son olarak ta, ucu açılmış celi kalem şeklinde sıralayabiliriz.

Çok uzun yıllar önce kullanılmaya başlayan bu yazı sanatı günümüzde de insanların ilgi ve alakasını çekmeye devam etmektedir. İnsanların bu sanata türüne ilgisi birçok resmi ve özel kurum tarafından, kurslar açılmasını sağlamıştır.

Kategoriler:

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Coğafya Tarih Sitesi Matematik Sorusu Türkçe Sitesi