İnsanoğlunun ilk çağlarına dek uzanan yazı türlerinden biri de mektuptur. Mektup, günümüzde önemini yitirse de değerli bir tür olmuştur. Telefon, telgraf, faks, e-mail ve sosyal ağlar gibi iletişim araçları ne kadar sık kullanılırsa kullanılsın, mektubun insanların hayatında ayrı ve özel bir yeri vardır. Bu yüzden, mektup türünün özelliklerini, gelişimini, mektup çeşitlerini, Türk edebiyatında mektup türünü, mektubun diğer edebiyat türleriyle bağlantısını iyi bilmek gerekir.
Bir haberi, isteği veya duyguyu yakınımızda olmayan birine iletmek için kaleme alınan yazıya mektup adı verilir. Mektup, insanların anlaşmalarını sağlayan yazılı bir “konuşma”dır. Mektupların sanat değeri taşıyanları edebi mektup türüne girmektedir. Mektup, insanların en eski iletişim türlerinden biridir. Sosyal yaşantımızda günümüzde pek tercih edilen bir tür olmasa da, geçmişte sıkça kullanılan bir tür olmuştur. Mektuplarda her çeşit istek, amaç yer alabilir. Buna göre de mektuplar gruplara ayrılabilir. Mektup, insanın duygularını, düşüncelerini, problemlerini, çevresinde yaşanan olayları yakınlarına anlatma gereksiniminden meydana çıkmıştır. Birbiriyle ilişkisi bulunan insanların birbirlerine yazdıkları özel mektuplarla, bir düşüncenin, bir görüşün belirtildiği mektuplar edebiyat alanına dâhil olmaktadır. Şiir, roman, öykü, tiyatro, eleştiri hatta deneme için geçerli sayılabilecek değerler, ölçüler, kurallar, ilkeler sayılabilir. Buna rağmen, mektup türünde kesin kurallar koymak doğru değildir.
Güzel bir mektup kaleme alabilmek için bazı kurallar ve ilkeler ifade etmenin bir işe yaramadığı da anlaşılmıştır. Bununla beraber, genellikle mektupların değerinin, onları yazan bireylerin yetişme tarzlarına, kişilik özelliklerine, dünyaya bakış açılarına, görgülerine, kültürlerine göre şekillendiğini unutmamak gerek.
Mektupların temel özelliklerine değinecek olursak, şunları söylemekte fayda var: Özentiye düşmeden, yapmacık davranmadan, samimi bir şekilde yazmak. Her mektubun onu yazanın mizacına, kişiliğine ve bilgi birikimine göre değişmesi de mektubun özelliklerinden biridir. Koşullar ne kadar değişirse değişsin, telefon, cep telefonu, telgraf, faks gibi kitle iletişim araçları ne kadar çok kullanılırsa kullanılsın, mektup, bireyin ve yazarın sığındığı, problemlerini bir nebze de olsa unutabildiği ya da problemlerini dile getirerek dinlendiği samimi bir alan olarak kalacaktır.
Mektup Türünün Gelişimi
Mektup, yazının bulunduğu tarihe dek uzanan en eski edebiyat türlerindendir. Bununla ilgili en eski örnekler, Mısır firavunlarının diplomatik mektupları ile Hitit krallarının Hattuşaş arşivinde yer alan mektuplardır.
Mektup, edebi bir tür olarak özellikle Romalılarda gelişmiştir. Bu alanda yazanların bazıları, nesirle Cicero, nazımla Horatius’tur. Cicero’nun mektuplarından yararlanarak Cesar devri Roma toplumu incelenebilmiştir.
Ortaçağ ve Rönesans Avrupa’sında da mektup önemli bir tür olarak karşımıza çıkmakta. Rönesans’tan beri Avrupa’da özellikle İtalya, Fransa, İngiltere, Almanya gibi ülkelerde bu tür giderek yaygınlaşmıştır. Fransa’da 17. Ve 18. yüzyıllarda mektup türü büyük bir gelişme göstermiş, sadece mektup türünde yazan yazarlar bile olmuştur.
Avrupa’da mektup türünü en iyi kullanan üç yazar vardır: Latin yazarı Cicero, Fransız yazarları Madam de Sevigne ve Voltaire. Bunların haricinde mektup türünde eserler veren birçok yazar mevcuttur. İnsanların sevdiklerine, yakınlarına, onlardan ayrıldığında, onlara içini açmak istediği zamanlarda duyduğunu, düşündüğünü mektuplarında dile getirmesi ancak yeni çağlarda, 16. yüzyılda görülmektedir. Önceleri mektup yalnızca haberleşme için kullanılıyor, bir anlamda gazetelerin yerini tutuyordu. Mektup türü, bir edebi sanat olarak17. yüzyılda gelişmeye başlamıştır. Eskiden toplum hayatının değişik görünüşlerini resmeden tarih belgeleri niteliği taşıyan mektupta birbirinden ayrılmış insanların özlemlerini, duygularını ve düşüncelerini göremeyiz. Bu türün en önemli yazarlarından olan Voltaire’nin 18000 mektubu bulunmaktadır ve bu türün rekoru onundur.
Mektup Çeşitleri
Mektupları, kullanıldıkları alanlara ve amaçlara göre şu çeşitlere ayırabiliriz:
1. Özel mektuplar: Yakınlar ve tanıdıklarla haberleşme mektupları; teşekkür, baş sağlığı, özür dileme, davet, bayram ve yılbaşı tebrikleri.
2. İş Mektupları: Dilekçeler, resmi dairelere ve özel kuruluşlara yazılan mektuplar, ticaret mektupları, telgraflar ve ilanlar.
3. Edebi ve Felsefi Mektuplar: Bu mektuplar, bir görüş, düşünce ifade etmek ve bir tezi savunmak için yazılan mektuplardır.
Özel mektup, birbiriyle ilişkisi bulunan kimselerin birbirlerine yazdıkları mektuplara verilen addır. Özel mektubun konusu, sınırsız denecek kadar çoktur. Duygular, düşünceler, gözlemler, haberler, gözlemler, dedikodular mektubun konusu olabilir.
Özel mektupların en önemli özelliği, her türlü yapmacıklıktan uzak, özentisiz, samimi bir biçimde kaleme alınmış olmalarıdır. Özel mektup yazarı, yazdıklarının yayımlanmayacağını düşündüğü için, edebiyat ve toplum kurallarından uzak bir şekilde, anlatmak istediklerini tam bir rahatlıkla söyler.
Sanat, düşünce, bilim, siyaset adamı ve büyük komutanların özel mektupları, onların duygu, düşünce ve hayatlarının aydınlanmasına yaradığı ve yaşadıkları dönem ve çevre üzerine bilgi sahibi olmamızı sağladıklarından önemli belgelerdir.
İş mektupları, bir işle ilgili olarak yazılan mektuplardır. İş mektubunun amacı bir iş gerçekleştirmektir. Bunların en önemlisi, günlük yaşamda sıkça kullanılan dilekçelerdir.
Edebi ve felsefi mektup, herhangi bir düşüncenin, bir görüşün ifade edilmesi, bir tezin savunulması için yazılan mektuptur. Bu amaçla kaleme alınan mektuplar, sanat amacı taşıyan mektuplardır. Bunların da türleri bulunmaktadır. Bireyden bireye gönderilmek üzere yazılanlar olduğu gibi; bir gazete ya da dergide yayımlanmak üzere yazılmış olanlar da vardır. Bir gazete veya dergide yayımlanmak üzere kaleme alınan mektuba açık mektup denir. Milli Edebiyat akımının önemli temsilcilerinden olan Ali Canip Yöntem’in Milli Edebiyat Meselesi ve Cenap Beyle Münakaşalarım isimli eseri buna iyi bir örmektir.
Özel mektuplardan bazıları da edebi mektup türüne girebilir.
Türk Edebiyatında Mektup
Mektubun Türk edebiyatında da köklü bir geçmişi vardır. Divan edebiyatında nesir şeklindeki yazıya inşa, nesir yazarına da münşi denmiştir. Nesir halindeki yazıların bir araya getirilmesinden oluşan eserlere de münşeat adı verilmiştir. Tanzimattan önce bazı şair ve yazarlar münşeatlarında resmi ve özel mektuplarına sıkça yer verirlerdi. Bunlar, yazı becerisini göstermek için, çok süslü ve ağır bir dille yazılmışlardır. Değerli divan şairi Fuzuli’nin Şikâyetname’sinin büyük kısmı anlaşılır dille yazılmış, edebiyatımızın ünlü mektuplarındandır.
Tanzimat edebiyatı döneminde Şinasi’nin liderliğinde başlayan düz ve yalın anlatım akımı, etkisini mektuplarda da göstermiştir. Tanzimattan bugüne yazılan mektuplarda sanat kaygısı taşımayan, yapmacıksız, doğal ve samimi bir anlatım kullanılır.
Yeni Türk edebiyatının kurucularından olan Şinasi’nin Paris’ten annesine gönderdiği mektup, bunu kanıtlar niteliktedir.
Tanzimattan sonraki dönemde mektupları kitaplaştırılan birçok sanatçı ve düşünce adamı vardır. Bunların bazıları şunlardır: Namık Kemal’in “Namık Kemal’in Hususi Mektupları”, Abdülhak Hamit Tarhan’ın “Mektuplar”ı, Ahmet Mithat-Muallim Naci’nin “Muhaberat ve Muhaverat”ı, Ziya Gökalp’ın “Limni ve Malta Mektupları”, Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Ziya’ya Mektuplar”ı ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Mektuplar”ı.
Türk mektuplarının en güzellerini Namık Kemal’de okumaya başladığımızı söyleyebiliriz. Onlarda yazarın coşkun ruhunu, keskin gerçeklik duygusunu, kültürün sağlamlığını, çeşitliliğini bulabiliriz. Batılı anlamda eleştiriyi edebiyatımıza mektuplarıyla Namık Kemal getirmiştir.
Ziya Gökalp, İstanbul’un işgal edilmesi üzerine İngilizler tarafından Malta’ya sürülmüş ve Malta’dan yazdığı mektuplarda bulunduğu yerlerle ilgili kısa ayrıntılar vermiş, ailesine üzülmemelerini söylemiş, bazı mektuplarında ise felsefi, sosyal ve eğitim konularına değinmiştir.
Cumhuriyet döneminin önemli isimlerinden biri olan Cahit Sıtkı Tarancı’nın Diyarbakır’dan, öğrencilik yıllarını geçirdiği Paris’ten, askerliğini yaptığı Burhaniye’den ve Ilıca’dan arkadaşı şair Ziya Osman Saba’ya 1930-1946 yılları arasında yazdığı mektuplar, Cumhuriyet devrinde yayımlanmış bu tür kitapların en genişlerindendir. Şair, bu mektuplarında şiire olan tutkusunu, şiir çalışmalarını coşkuyla anlatmakta, kendi kuşağından olan şair arkadaşlarından bahsetmekte, yer yer onlarla ilgili yargılarını dile getirmektedir.
Bunların haricinde Halit Ziya Uşaklıgil, Yahya Kemal Beyatlı, Ömer Seyfettin, Ziya Osman Saba, Nazım Hikmet, Orhan Veli Kanık, Halikarnas Balıkçısı ve Aziz Nesin’i bu türde eser verenlere örnek verebiliriz.
Mektup ve Diğer Edebiyat Türleri
Mektubun gücünden ve özelliğinden faydalanarak yazılan başka edebi eserler de bulunmaktadır. Bu amaçla kaleme alınan birçok roman, öykü, sohbet, deneme, eleştiri, tartışma, gezi yazıları vardır. Roman ve hikâyelerde karakterlerin hayatlarını, duygularını, düşüncelerini ve iç dünyalarını kendi ağızlarından anlatmak daha etkili olduğundan mektuptan yararlanan yazarlar olmuştur. Batı edebiyatında, Alman yazar Goethe’nin Genç Werther’in Acıları romanı bu durumu örnekler. Türk edebiyatında ise Halide Edip Adı Handan, Reşat Nuri Güntekin’in Bir Kadın Düşmanı, Leyla Erbil’in Mektup Aşkları romanları da mektuplardan oluşturulmuştur. Türk edebiyatında mektuptan yararlanarak roman yazma yoluna giden ilk sanatçı Hüseyin Rahmi Gürpınar’dır. Karı-koca geçimsizliğini işlediği Mutallaka romanında mektupları kullanır. Yine yazar, Sevda Peşinde romanının ikinci bölümünde de mektuplardan faydalanır. 1908 yılından sonra hikâye yazarlarından Ömer Seyfettin, Yakup Kadri, Reşat Nuri, Sait Faik gibi sanatçılar da mektup şeklinde öyküler yazmıştır.
Mektup şeklinde ele alınmış eleştiriler, tartışmalar da vardır. Ziya Paşa’nın Harabat antolojisi için Namık Kemal’in yazdığı Tahrib-i Harabat ile Tarkib-i Harabat eserleri bu tür mektuplardandır.
Ali Canip ile Cenap Şahabettin sade lisan ve Türkçülük, Milli edebiyat konularında mektuplarıyla tartışmışlardır.
Cumhuriyet dönemi yazarlarından olan Nurullah Ataç, mektup şeklindeki eleştiri ve denemelerini Okuruma Mektuplar ismiyle yayımlamıştır.
Ahmet Rasim’in fıkra ve sohbetlerini içeren dört ciltlik Şehir Mektupları isimli eseri mektuplardan oluşmuştur.
Gezi gözlemlerini okuyucularıyla paylaşmak isteyen bazı yazarlar da mektup tarzında bir anlatımı tercih etmişlerdir. Cenap Şahabettin’in Hac Yolunda, Falih Rıfkı Atay’ın Londra Konferansı Mektupları, Ahmet Rasim’in Romanya Mektupları eserleri bunu en iyi yansıtan örneklerdir.
Şiir şeklinde mektuplar da vardır; fakat çok yaygın değildir. Namık Kemal, Aka Gündüz, Halit Fahri Ozansoy, Ziya Gökalp, Orhan Veli gibi sanatçılar mektup şeklinde şiirler yayımlamışlardır.
Mektup Planı
Anlatım türlerinin büyük kısmında olduğu gibi, mektup da üç bölümde yazılır: Giriş, gelişme ve sonuç.
Mektubun giriş bölümüne, yazılan kişiyle yakınlık derecesine göre bir hitapla, gönül alıcı sözlerle girilir, dilekler kısaca belirtilir. Hitap başlıkları, mektubu yazanla alacak olan arasındaki yakınlık, samimiyet derecesine göre ayarlanmalıdır. Samimi olunan bir kimseye yazılan mektupla, resmi olunan bir kişiye yazılan mektup arasında büyük anlatım farklılıkları göze çarpar: Sevgili Kardeşim, Canım Kardeşim, Sayın Bayan, Sayın Bay gibi.
Mektuplarda hitaplardan sonra virgül konmalıdır. Ünlem işareti, noktalı virgül veya başka noktalama işaretleri koymak yanlıştır.
Gelişme bölümünde, isteklerin, dileklerin tümü anlatılır. Sevinçlere, üzüntülere, isteklere, tartışmalara, bilgilendirmelere bu bölümde yer verilir. Mektubun yazılma sebepleri ve ne istendiği genellikle gelişme bölümünde anlatılır.
Sonuç bölümü, belirli sözlerle, aradaki ilgi ve yakınlık durumuna uygun olarak sevgiyle, saygıyla, öğütle, dilekle selamla bitirilir. Bu bölüm yakınlıklar göz önünde tutularak; “ellerinizden öperim, gözlerinizden öperim, selamlar, sevgiler, saygılar, derin saygılar” gibi kalıplaşmış söyleyişlere sıkça yer ayıran bir bölümdür. Bununla beraber, mektubun hoşa giden sözlerle sonlandırılması, yazılan birey üzerinde iyi etkiler oluşturur.
Mektupların anlatımı, yazana, amaca ve mektup gönderilen bireye göre değişiklik gösterir. Bir mektup, konusu ne olursa olsun, açık ve sade olmalıdır. Güzel bir nezaketle başlamalı ve öyle bitmelidir.
Mektupta her türlü konu işlenebilir. Mektubu, konuşmanın yazıya dönüştürülmüş hali kabul edebiliriz. Bu yüzden, süslü, karmaşık ve uzun cümlelerden uzak durulmalı, yazılan bireyin samimiyet derecesine uymayan hitaptan; kurşun kalemle, çizintili, yanlış ve okunaksız yazıdan, saygı ve selamda aşırılıktan kaçınılmalıdır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.