Röportaj, genelde güncel konu ve problemleri işleyen bir yazı türüdür. Bu yüzden okurun ilgisini çeker. Özellikle inceleme ve araştırmalara dayanan, ilginç fotoğraf veya belgeleri kapsayan ve bir ustanın kaleminden çıkmış röportajlar bir öykü veya roman gibi merak ve zevkle okunur.
Türk edebiyatında 20. yüzyılın başlarında ünlü yazarlarla konuşmalar şeklinde ortaya çıkan röportajlar, zamanla şekil ve muhteva açısından büyük bir gelişme göstermiştir. Bu gelişme, özellikle 1950 yılından sonra daha çok göze çarpmaya başlamıştır. Bugünkü röportaj yazılarında sanat ve edebiyat konularının yanı sıra çeşitli siyasal, toplumsal ve kültürel problemlere de yer verilmiştir. Bunun dışında, bugün hemen hemen tüm röportaj yazarları iyi bir röportajın yerinde görmek, incelemek ve soruşturma yapmakla oluşturulabileceğine inanmaktadırlar.
Özenli ve objektif araştırmalarla desteklenen, ilginç fotoğraflarla bezenen, duru ve akıcı bir Türkçe ile yazılan röportajlar, okurda okuma zevkini geliştirme ve genel kültürü artırma açısından çok etkilidir.
Röportaj, Türk dilinde önce Arapça kökenli “mülakat” kelimesiyle karşılanmış ve genellikle ünlü biriyle yapılan görüşmeyi anlatan yazı manasına gelmekteydi. Günümüzde röportajın anlamı değişikliğe uğramış, daha geniş ve zengin bir nitelik kazanmıştır.
Türkçe Ssözlük’te röportaj sözcüğü şöyle tanımlanmıştır: “1. Bir gazete yazarının, gördüklerini anlatan yazısı. 2. Radyo televizyon habercisinin araştırma ve soruşturma sonucunda hazırlamış olduğu program. ” Aynı sözlükte röportaj yapan ve yazan kimseye de röportajcı denmiştir.
Bir farklı kaynakta ise röportajın tanımı şöyle yapılmıştır: “Bir gazete, radyo veya televizyon muhabirinin yaptığı araştırma ve soruşturma sonucunda hazırlamış olduğu yazı, program. ”
Görüldüğü üzere röportaj terimi günümüzde televizyon ve radyo yayınlarını da kapsamaktadır. Bununla beraber, röportaj hala bir gazete yazısı olarak düşünülmekte, röportaj yazarlığı da gazeteciliğin önemli dallarından biri sayılmaktadır.
Röportaj yazılarının temel özelliği gezip görmek, incelemek, araştırmak ve ilgililerle görüşüp konuşmaktır. Bu sebeple, röportajın gezi, inceleme ve soruşturma gibi yazı türleriyle yakın ilişkisi vardır. Hatta röportajla öykü, roman ve tiyatro türleri arasında bile birçok benzerlik bulunmaktadır.
Röportaj yazılarında dikkatli inceleme ve soruşturmaların yanı sıra olayların, insanların ve çevrelerinin yorumlanması da büyük bir öneme sahiptir. Bu yüzden röportaj yazarının bakmasını ve görmesini iyi bilmesi ve olayların, insan ilişkilerinin ve toplumsal durumların nedenlerini anlaması gerekir.
Ülke gündemini meşgul eden ülke sorunları birer röportaj konusu olabileceği gibi, halkın ilgisini çeken birçok yerel ve özel olaylar da röportaj konusu olabilir. Hatta uluslar arası özellik taşıyan çeşitli olaylar da röportaj konusu olabilir; fakat röportaj her şeyden önce bir gazete yazısı olduğundan işlenen konunun ilginç ve güncel olması gerekir.
Bir röportajın inandırıcı olması için duyulanlara ve söylenenlere değil, asıl olaylara ve kişisel gözlemlere yani gerçeklere dayanması gerekir. Bu konuda belgesel niteliği taşıyan fotoğraflar da olumlu katkı yapar.
Röportajın anlatım özelliği, yazarın kişisel becerilerinin yanında konuya göre de değişebilir. Gereksiz tasvirler, uzun cümleler, abartılı benzetmeler yerine röportajda konuşma diline yakın, kısa cümlelerden oluşan bir anlatım şekli kullanılmalıdır.
Son yıllarda röportajlarda fotoğrafa sıkça yer verildiği görülmektedir. Böylece resimlerle desteklenen röportajlar giderek belgesel değeri kazanmaya başlamıştır.
Röportaj Türünün Gelişimi
Önceleri röportaj, sadece “mülakat” yani görüşme anlamında ele alınmaktaydı. Bir sanatçının, edebiyatçının veya ünlü bir devlet adamının sorulan bazı sorulara verdiği cevaplardan meydana gelen bir yazı türü olarak kabul edilmekteydi. Meşhur kişilerin belli konular hakkındaki düşüncelerini, görüşlerini ve önerilerini okurlara anlattığı röportajlara günümüzde de gazete ve dergilerde yer verilmektedir.
Bugün yayımlanan röportaj yazılarının büyük bir kısmı araştırma, inceleme ve soruşturma sonucu oluşturulmaktadır. Bu tür röportajlarda amaç, bazı gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlamaktır; fakat inceleme ve araştırma sonucu oluşturulan röportajların uzun sürede ve çok yönlü bir çalışmayla meydana getirilebileceği unutulmamalıdır.
Gazete ve dergi yazısı kabul edilen röportajın önemi radyo, sinema ve televizyonun ortaya çıkmasından sonra daha çok artmıştır. Bu kitle iletişim araçlarının güncel olayları anlatabilme kapasitelerinin çok olmasından dolayı gazeteler, özellikle Avrupa’da yayımlananlar inceleme, araştırma ve soruşturmaya dayanan ve bol resimli belgesel röportajlara büyük yer vermişlerdir.
Röportaj Çeşitleri
Röportajı, yazarın izlediği yöntem, işlediği konular veya tanıttığı kişiler, kısalık ve uzunluk açısından gruplandırabiliriz.
Yazarın izlediği yöntem açısından röportajlar ikiye ayrılır: Konuşmaya dayanan röportajlar ve belgesel röportajlar.
Konuşmaya dayanan röportaj, geleneksel görüşme yöntemiyle yapılan bir röportaj çeşididir. Bir gazetecinin ünlü bir devlet adamına, bir sanatçıya veya sporcuya sorduğu sorulara karşılık aldığı cevaplarla oluşturulan röportajlardır.
Güvenilir sözlü ve yazılı kaynaklardan faydalanarak, ciddi inceleme, araştırma ve soruşturmalara dayanarak oluşturulan röportajlardır.
Röportajlar işlenen konulara ve görüşme yapılan kişiye göre de şu gruplara ayrılabilir: Edebi röportaj, sağlık röportajı, spor röportajı gibi.
Şair ve yazarların yaşamlarını ve kişiliklerini, sanat görüşlerini daha iyi anlamamızı sağlayan röportajlara ise edebi röportaj denir.
Siyaset hakkında ve devlet yönetiminde önemli görevler üstlenmiş kişilerle yapılan görüşmelerle oluşturulmuş röportajlara siyasal röportaj denir. Bugün gazetelerde geniş okuyucu kitlesine hitap eden çeşitli röportajlar yayımlanmaktadır. Bunların arasında sağlık ve spor konularıyla ilgili olanlara daha çok yer verilmektedir.
Röportajlar, uzunluk ve kısalık açısından iki gruba ayrılabilir: Tek röportaj ve dizi röportaj.
Belirli bir konuyu işleyen ve tek bir yazı çerçevesinde okuyucuya sunulan röportajlara tek röportaj adı verilir. Bu çeşit röportajlara gazetelerde, sanat ve edebiyat dergilerinde rastlamak mümkündür.
Bir konuyu geniş bir şekilde, değişik yönleriyle ele alan ve inceleyen röportajlara dizi röportaj denir. Özellikle olayları yerinde incelemeye ve birçok kişiyle iletişime geçip uzun görüşmeler yapmaya dayanan röportajlar bu grupta değerlendirilebilir. Bu röportajların yayımlanması gazetelerde günlerce sürebilir.
Türk Edebiyatında Röportaj
Bugünkü anlamdaki röportaj yazılarına 20. yüzyılın başlarında rastlanmıştır. Bu konuda ilk girişimi yapan kişi Ruşen Eşref Ünaydın olmuştur. Ruşen Eşref, genç bir yazarken edebiyat ve gazetecilik alanlarında ünlü 18 kişiyi evlerinde ziyaret etmiş ve onlara bazı sorular sormuş, aldığı cevaplardan oluşturduğu bir yazı dizisi hazırlamıştır. Bu yazıların bir kısmı 1926 yılında Servet-i Fünun ve Türk Yurdu dergilerinde, bir kısmı da 1917 ve 1918 yıllarında Vakit gazetesinde yayımlanmıştır. Önceleri “edebi ziyaretler ve mülakatlar” adıyla bilinen bu röportajlar, 1918 yılında Diyorlar ki adlı bir kitapta toplanmıştır.
Ünaydın’'ın Türk edebiyatında röportaj türünün gelişmesini sağladığı bir başka eseri ise, 1918 yılında Yeni Mecmua’da yayımladığı “Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal’le Mülakat” görüşmesidir. Bu yazı, Mustafa Kemal’i Türkiye’ye ve dünyaya tanıtan ilk röportaj olma özelliğine sahiptir. Bu görüşme 1930 yılında kitap haline getirilmiştir.
Ünlü yazarlarla yapılan görüşmelerden meydana getirilmiş röportajlara ilerleyen yıllarda yenileri eklenmiştir. Hikmet Feridun Es’in “Bugün De Diyorlar ki”, Mustafa Baydar’ın “Edebiyatçılarımız Ne Diyorlar”, Gavsi Ozansoy’un “40 Yıl Sonra Diyorlar ki”, Mehmet Seydan’ın “Edebiyat Dostları”, Yaşar Nabi Nayır’ın “Edebiyatçılarımız Konuşuyor” ve Hikmet Çetinkaya’nın “Yılların Tanığı Üç Yazar” eserlerini bunlara örnek verebiliriz.
Cumhuriyetin ilk on yılı içinde yapılan dış gezilerle ilgili röportajlar da bulunmaktadır. Yabancı ülkeleri gezme imkânına sahip olan yazarlarımızın bir kısmı, röportaj niteliği gösteren gezi yazılarını yayımlamışlardır. Buna örnek olarak Falih Rıfkı Atay’ın “Faşist Roma”, “Kemalist Tiran”, “Kaybolmuş Makedonya” ve “Moskova-Roma” isimli eserlerini gösterebiliriz. Yılmaz Çetiner’in “Bilinmeyen Arnavutluk” ve “El Fateh” isimli kitapları ve Abdi İpekçi’nin “Dünyanın Dört Bucağından” ve Fikret Otyam’ın “Ne Biçim Amerika, Ne Biçim Rusya” eserleri de bu çeşit röportajları örnekler.
1950’li yıllardan sonra gözlem, inceleme, araştırma ve soruşturmaya dayanan bir yazı türü olarak röportajın değeri artmaya başlamıştır. Son 25 yıl içinde röportaj yazarları daha çok önemli ülke problemlerine, toplumsal ve kültürel konulara yönelmeye başlamışlardır.
Gazete ve dergilerde yayımladıkları röportajlarıyla ün yapan ve yazılarının bir kısmını kitaplaştıran yazarlarımız ve eserleri şunlardır: Cevat Fehmi Başkut’un “Geceleri Bizi Kimler Bekliyor”, Sait Faik Abasıyanık’ın Mahkeme Kapısı”, Necmi Onur’un “Çanakkale Savaşları ve Şehitler Abidesi”, “Çadır Tiyatrosu”, Fikret Otyam’ın “Doğudan Gezi Notları”, “Bir Karış Toprak İçin”, “Oy Fırat Asi Fırat”, Tahir Kutsi Makal’ın “İç Göç” ve “Acı Yol”, Yaşar Kemal’in “Peri Bacaları”, “Bu Diyar Baştan Başa”, Hikmet Çetinkaya’nın “Toprak Bizim Canımız” ve Yılmaz Çetiner’in “Bir Yudum Çay İçin”.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.