Birçok efsaneleri hikayeleri olan köpekbalıkları, insanlara sorduğunuzda en çok korkulan hayvanların başında gelirler. Oysa ki köpekbalıklarının damak tadına pekte uygun değiliz.
Öte yandan bu canlılar kan kokusunu 1 km öteden alabilir, bizim kulaklarımızın algılayamayacağı sesleri algılarlar. Bunları ağzının çevresinde toplanmış elektro algılayıcılarıyla yaparlar. Köpekbalıklarının bu duyuları öyle hassastır ki, en küçük elektrik akımını canlı organizmayla karıştırabilirler. 1 voltun 5 milyarda 1'’i bile köpekbalıkları için ilgi çekicidir. Bu özellikleri sayesinde köpekbalıkları suyun tuzluluk oranını, su içinde yaşayan canlıların yaydığı elektriği ve suyun ısısının değişimi gibi birçok olayı rahatlıkla algılayabilirler.
Kuşların görme duyuları bizlerden kat be kat fazladır. Kuşlarda insanlar gibi tüm renkleri algılayabilirler. Kuşların gözleri o kadar iyidir ki bizlerden yansıyan UV ışınlarını dahi rahatlıkla görebilirler, vücudumuzda saçlarımız ve tırnaklarımız UV ışınlarını yansıtırlar. Kartal, Şahin gibi yırtıcı hayvanlar ise bu durumu çok iyi kullanırlar. Canlılarda saç ve tırnaklar haricinde idrarda UV ışınını yansıtır, bu durumu kullanan yırtıcı kuşlar, bu yansımaları kullanarak avlarının nerelerde yaşadığını ve hangi yöne gittiğini rahatlıkla görebilir. Kuşların uzun mesafeler yol kat ederek adeta bir navigasyon cihazı gibi yuvalarını bulmaları UV ışınlarını iyi okumaları sayesindedir. Kuşların yine bizimle aynı olan; fakat bizden çok daha gelişmiş olan duyularından biri de duymadır. Fırtınaların sesini en düşük frekansta duyup rahatlıkla önlem alabilirler. Bu frekanslar kilometrelerce uzaklara kadar yayılıp kuşların gelmekte olan kötü havaya karşı uyarır. Hassas duyuları kuşlara bir başka doğa üstü güç kazandırmaktadır. Özellikle pelikanlarda daha gelişmiş olan bu duyu, evimizde ki klimalardan, sıcak hava dalgalarına kadar birçok şeyi rahatlıkla duyabilir ve bununla birlikte termal sıcak hava dalgalarını bulurlar, bu dalgaları bulduktan sonra sıcak havanın yükselmesinden yararlanarak yukarılara hiç yorulmadan çıkarlar ve sonra süzülerek gitmek istediklere yere doğru yol alırlar. Her termal havadan yararlanarak istedikleri yere enerjilerini harcamadan rahatlıkla gidebilirler.
Kuşlar yönlerini manyetik alanlardan yararlanarak bulurlar fakat bazen Dünya’nın manyetik alanı Güneş’te meydana gelen manyetik fırtınalardan etkilenerek bozulur. Kuşlar tıpkı bir pusula gibidirler ve Dünya’mıza gelen bu fırtınalarla tıpkı pusulaların yönlerini şaşırması gibi kuşlarında yön kavramı bozulur. Özellikle Kutup Işıkları dediğimiz Aurora Borealis meydana geldiğinde Dünya'’nın manyetik alanı değişir ve kuşlarda buna müteakip yön duyularını kaybederler. Eskiden kuşların göç hareketlerini doğa üstü bir güç olarak nitelendirirdik; fakat bilimin bu konuda derinlemesine araştırmalarında bunun çok daha karmaşık bir olay olduğu anlaşıldı. Son araştırmalar kuşların yön bulmalarında, gözlerinden de yararlandığını ortaya çıkardı, gözlerde ki retinalarda bulunan manyetik alıcılar, Dünya’nın manyetik kutbunun yerini gösteriyor, böylelikle kuşlar hiçbir zaman kaybolmuyorlar.
Filler çıkardıklar seslerle 10 kilometre uzakta ki başka bir fil tarafından rahatlıkla duyulabilir ve bu onlara sürü ile birlikte hareket etme imkanı tanır. Ses dalgaları aynı zamanda birbirleriyle iletişim kurmalarını sağlar. Fillerde bulunan bir diğer özellik ise ayaklarının altında yatar, bir fil ayaklarını yere vurarak gönderdiği sismik dalgaları 50 km ötede ki fil rahatlıkla algılar ve tehlikenin yaklaştığını görebilir.
Yunuslar, ses dalgalarını en etkili kullanabilen canlılardır. Çıkardığı seslerinin çoğu bizim angılayamayacağımız frekanstadır. Gemi kazalarında kazazedelerin çevrelerinde yunusların dolandığı çok sık söylenmektedir. Ses dalgalarımız akciğerlerimizin, iskeletimizin yunuslara karşı görünür olmasını sağlar. Yunuslar özellikle hamile kadınları çok ilginç bulur, sonar sistemleri bir ultrason gibi çalışarak cenini görebilir hatta ceninin kap atışını bile duyabilirler. Köpekbalıkları içinde bu durum pekte farklı değildir. İnsanlar tehlikede olduğu zaman yunuslar köpekbalıklarını bölgeden uzak tutarlar. Anlatılan hikayelere göre yunusların insanları kurtardığı ve boğulmadan haberleri varmış gibi su yüzeyine çıkardıkları biliniyor.
Elektromanyetik güçlerin yarattığı olası riskler yüzünden evler yüksek gerilim hatlarının altına yapılmaz fakat bitkiler bu bölgelerde çok daha hızlı büyürler. Bitkilerde ki elektrik akımının değişmesi hormonları etkiler ve büyümeyi hızlandırır. Elektrik her zaman bu kadar iyi bir buluş değildir, arılar elektrik akımının altında ki kovanlarını derhal terk ederler. Bunun nedeni kendi bedenlerinde ki elektrik akımıdır. Arıların elektrik yüklü olmaları onlara başka bir avantaj sağlar. Arılar negatif elektrik ile yüklüyken, pozitif yüklü polen tozlarını uçarken dahi çekebilir. Arılar için bu büyük bir zaman avantajıdır.
Yılanlar statik yükleri çok iyi hissedebilen bir canlıdır. Bizler de ki statik enerji kolaylıkla boşalırken yılanların kalın derisi olması bunu engelliyor. Yılan elektrik yüklendikten sonra dili diğer elektrik akımlarını nötralize eder. Bunun oluşmasıyla yılan havada ki iyon moleküllerini saptar ve böylelikle avın nefesinde ki iyon partiküllerinin yeri yılan tarafından algılanır. Bu yüzden yılanların dilleri daha çok koku alma organı olarak kabul edilmelidir.
Hayvanların depremi önceden tahmin edebildiği görülmüştür. Bunun nedeni gerilim altında ki kayalar yüksek voltaj üretir, yüzeye çıkan statik elektriğin hayvanlar tarafından hissedilmemesine imkan yoktur. 1980’'de Çin’de hayvan davranışları izlenerek 1 milyon insanın hayatı kurtulmuştu. Sinekler birkaç nesneyi aynı anda görebilirler, görüş yetileri o kadar gelişmiştir ki, her kareyi ayrı ayrı algılayabilirler. İnsanlar için bir sinema filmi 24 kare saniye hızla hareket eder yani bir saniye de 24 tane fotoğraf vardır ve bunlar ard arda gelince hareket ediyormuş gibi görürüz. Bir sineğin gözü film karelerini rahatlıkla dondurabilir. Sineklerin refleksleri bizlerden 10 kat daha hızlıdır.
Timsahlarda soğuk kanlı hayvanlardandır. Görüş yetileri ve algılama hızları havanın sıcak veya soğuk olmasına göre farklılık gösterir. Soğuk havalarda timsahların görüş ve algılama yetileri zayıflar. Bunun nedeni sıcaklığın kimyasal reaksiyonlar üzerine etkisidir, düşük sıcaklıklarda reaksiyonlar daha yavaş gerçekleşir. Bu yüzden timsahlar vücutlarını ısıtmak için sık sık güneşin altında yatarlar.
İsa kertenkelesi adına uygun şekilde mucizeler gerçeklestirebilir. "Basiliks" olarak da bilinen bu tür tehlike anlarında inanılmaz reaksiyonlar gösterebilir. En büyük özelliklerinden biri tehlike anında suyun üzerinde yürümesidir. Bu mucizenin bilimsel açıklaması çok da zor değildir, ayaklarının altında topladığı havayla suya batmaktan kurtulur saatte ancak 10 km hıza ulaşsa da suyun üzerinde 40 metre kadar yürüyebilir. Gözlerin buluşmasında hipnotik bir etki vardır ve bazı hayvanlar bu etki nedeniyle donup kalabilirler.
Florida’da timsahların da büyülendiği gözlemlenmiştir, yine tavuk ve güvercinlerin de donup kaldığı bir çok örnek mevcuttur. Av olan hayvanlar avcılara göre hareket ederler, muhtemeldir ki bu davranışlar kendini savunma mekanizması üzerinedir. Karşı tarafın ölü numarası yapması avcıların durmasını sağlar, işte bu içgüdülerden yararlanarak insanlar birçok hayvanı hipnotize edebilirler. Trans halindeyken solunum ve kalp atışları yavaşlar. Tıpkı bir hipnotistin parmak şıklatmasında olduğu gibi ufak bir hareket hayvanların normal hallerine dönmesini sağlar. Uyandıklarında ise hiçbir şey hatırlamazlar.
Kolobus maymunlarının ise, kendi kendilerini iyileştirme gücü vardır. Badem ve mango ağaçlarının zehirli yaprakları Kolobusların karınlarının ağrımasına neden olur. Maymun ve goril gibi otoburlar iyileştirme özelliği olan bitkileri kolaylıkla bulabilirler. Kolobus maymunları ise bitkiler dışında daha etkili bir şey olan kömürün peşindeler. İnsanlar kömürü yakacak olarak kullanırlar fakat kömür ilaç olarakda alınabilir. Zehir emme özelliği bulunan kömür batı tıp bilimi tarafından uzun süreden beri kullanılmaktadır. Maymunlar kömürün bu özelliğini bulduktan sonra sık sık insanlarla karşı karşıya gelmek zorunda kaldılar. Çaldıkları kömürlerle yedikleri zehirli bitkilerin etkilerini azaltabilirler böylece daha çok sayıda yaprak yiyebilirler.
Maymunlar gibi kuşlarda kendilerine iyi gelebilecek şeyleri ayırt edebilirler. Kargaların karınca yuvalarını deşmelerinin bir amacı var. Karıncalar karganın bu saldırısına karşı koyarlar. Kendilerini korumak için ısırmaya başlarlar. Bunun yanında karıncalar formik asit salgılayarak, rakibini etkisiz hale getirmeye çalışırlar. Bu salgının parazitleri ve bakterileri öldürme özelliği vardır. İşte kargalar karınca yuvalarına saldırarak karıncalardan bu asidi alıp üzerlerinde ki parazit ve bakterilerden rahatlıkla kurtulurlar, karga kısaca karıncalara kendini ilaçlatır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.