Uyanık olduğumuz her saniye biz farkında bile değilken beynimiz Dünya’yı öğrenmekle meşgul oluyor. Beyin için yeni bir şey öğrenmek demek beyinin işleyişini yeniden ayarlamak demektir.
Beyinlerimizin hepsi birbirine bağlı 100 milyar nörondan ya da beyin hücresinden meydana gelmektedir. Öğrenmek ise bu nöronlar arasında elektrik akımıyla yeni yollar yaratmak ve bunları kalıcı kılmaktır ama beynimizin bütün bağlantıları arasında sinaptik boşluk denilen küçük boşluklar bulunur. Yeni bir şey öğrendiğimizde, elektriksel sinyal bu boşluktan atlamalı ve yoluna devam etmelidir. İki beyin hücresi arasında ki boşluk çok küçüktür; ama bu her sinyali bir taraftan diğer tarafa hemen ileteceği anlamına gelmez. Bizim için bu derin bir vadiden geçmek gibidir. Sinyal ilk geçişinde büyük bir efor sarfedilir. Tıpkı vadiden karşı tarafa geçerken yaşadığımız gibi…
Karşıya yapılan ilk yolculuk en zorudur, önce karşı tarafa bir ip atılarak oraya tutunması sağlanır, daha sonra sağlamlığı kontrol edilip ipe kendimizi iyi bir şekilde bağlayarak karşı tarafa yavaş ve tehlikeli bir biçimde geçilir. Karşıya bir kez geçildikten sonra ki her geçiş ise daha kolay olacaktır. Hatta o yol çok kullanılacaksa seyyar bir köprü dahi yapılabilir. Aynı şekilde beynimiz bir şeyler öğrenirken de aynı durumu yaşar, ilk bilgi kanıksaması en zor olan bilgidir fakat hücreler arası elektrik sinyalleri her seferinde aynı yolu izleye izleye yol daha kolay hale gelir, sinaptik boşluklardan elektrik sinyalleri geçerken daha kolay geçmeye başlar ve fiziksel olarak konuşmak gerekirse beynimizde ki hücreler arası artık bir köprü oluşur. Bilgiyi öğrenebilmek için bu köprüleri kurmak zorundayız, bilim adamları ise bunun şaşırtıcı bir yolunu buldular.
Oxford Üniversitesi’nde yapılan kontrollü bilimsel deney serisinde; Bazı dallarda sınıfın oldukça gerisinde olan çocuklar seçilerek deneylere başlandı. Deney sırasında çocuklara her gün 6 tablet verildi. Bilim adamlarının amacı ise bu tabletlerin öğrencilerin derslerini, dikkatlerini ve hatırlamalarını ne derece etkilediğini öğrenmek. Sadece birkaç hafta sonra aileler, öğretmenler ve yakın çevre çocuklarda inanılmaz farklar görmeye başladılar. Sonuçlar önce ki deneylerin sonuçlarıyla örtüşüyordu.
Peki tabletlerin içinde ki maddeler neydi?
Bu bir ilaç değil, kimyasal bir bileşim falan da değil. Bu, yağlı balıklarda bulunan Omega 3 adında doğal bir madde. Görünüşe göre beyinde olağan üstü bir etkisi var. Omega 3’ün en büyük özelliği ise sinaps boşlukları arasında elektrik sinyallerinin atlamasını çabuklaştırması.
Öğrenmek sadece gerçekler ve şekiller değildir beynimiz bazı şeyleri yapmayı da öğrenir, araba sürmek ya da ilk defa yürümek gibi. Bilim adamları beynimizde bir hareketi canlandırdığımızda beynin bir bölümünün uyarıldığını fark ettiler. Canlandırma spordan, dansa birçok yerde hiçbir kasımızı kıpırdatmadan harikalar yaratmamızı sağlayabilir. Hatta bununla ilgili Iowa Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada spor salonunda çalıştığınızı hayal ettiğinizi ve salona gittiğinizde kas gücünüzü 2 kat daha arttırabilirsiniz.
Peki nasıl hatırlarız?
Bir şeyi ezberlemek, sırayla dizili domino taşları gibidir. Bir olayla ilgili hafıza oluşturduğumuzda ona doğru nöral bir yol açarız. Bu yer her neredeyse oraya giden birleşik beyin hücreleri vardır ve o olayı çekip almak için tek yapmamız gereken tıpkı dominoda ki gibi o yolu tetiklemektir.
Durumları ezberlemek için basit hikayeler kullandığımızda ise beyinde o hatıraları oluşturduğumuz yere birden çok yol açmış oluruz. Bu tıpkı bir set domino dizmek yerine birkaç set domino dizmeye benziyor. Bazen bir durumu hatırlamamızda zorluk çekmemizin sebebi beynimizde oluşturduğumuz nöral yolun çok kırılgan olmasındandır. O noktaya birden çok yol olduğunda ise herhangi bir yolda aksaklık olması durumunda diğer bir yolu kullanıp rahatça hatırlayabiliriz. Hikaye tekniğinin avantajı da burada ortaya çıkmış oluyor. Beynimizde bir sürü nöral yol meydana getirerek hatırlamamızı kolaylaştırıyor.
Şimdiye kadar beynimizin nasıl öğrendiğini ve nasıl hatırladığını gördük. Asıl şaşırtıcı olan ise beynimizin bazı şeyleri biz daha farkında olmadan hatırlayabilmesidir. Bilinçaltı hafıza denilen bu durum en beklenmedik anlarda ortaya çıkabilir. Beynin ön tarafında ki bölüm biz farkında olmadan devamlı olarak çevremizde ki dünyayı tarıyor ve bulguları daha önce ki tecrübelerle karşılaştırıyor. İçgüdülerimizi dinlemek hepimizin kullanabileceği bir maharettir. Bilim adamlarına göre olayla ilgili deneyiminiz varsa içgüdülerinizi doğru çıkabilir yani hissettiğiniz şeyi açıklayamamak onu görmezden gelmenizi gerektirmez.
İnsanlar farklı fikirleri bir araya getirerek tamamıyla farklı fikirler yaratabilirler. Kombinasyonlar bazen sınırsız gibi görünebilir ve orijinal fikirler geliştirmek hayatımız boyunca yaptığımız bir şeydir. Günlük hayatımızdayken beynimiz duygu ve düşünce bombardımanı altındadır. Maalesef bu anlarda orijinal fikirlerimizi duygu ve düşünce bombardımanı altında olan beynimiz farkına varamaz. Fakat bu keşmekeş anlarında gereksiz olan bazı sesleri kapatabilirsek, orijinal fikirlerimizin farkına varabiliriz. Bunun en iyi yolu ise uygun bir rahatlama yolu bulabilmekten geçer.
Tarihin en büyük fikirlerine bakalım. .
Isaac Newton yer çekimi teorisini çimenlerin üstünde yatarken bulmuştu, Galileo zamanı sarkaçla ölçme fikrini bulduğunda kilisede sessizce oturuyordu. Niels Bohr ise atomun yapısını hayal ettiğinde pistin çevresinde dönen yarış atlarını seyrediyordu. Beyinleri rahatlamış halde ki insanların fikirleri dünyayı değiştirdi, belki de bu hepimizin öğrenmesi gereken bir şey.
Her zaman yaptığımız bir şeyi, dünyamızı nasıl öğrendiğimizi keşfetmek için bir yolculuğa çıktık. Hatta bu makaleyi okurken bile beyninizde birçok geçiş yolu yaratmış oldunuz. Beyninizin nasıl çalıştığını anlamak, onu daha iyi kullanmak demektir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.