Şamanizm, neredeyse taş devrine, hatta daha da gerilere kadar uzanan, ilkel kavimlerde görülen, bir çeşit inanç sistemidir. İnsan ve ruh arasında aracılık yapan ve her türlü hastalığı iyileştirdiği zannedilen Şaman isimli simgesel görevlilerin etrafında yoğunlaşan bu ilkel dinde, ölmüş ataların ruhlarına ve doğa figürlerine tapınma da bir başka noktalar bütünüdür.
Kimi kaynaklarda, büyücülük ya da sihir işleri ile ilgili de bir tutulabilen bu inanış, Orta Çağ ve daha önceki zamanlardaki benzer sihir inanışlarından farklı olarak, geniş kesimlere hitap etmektedir. Şamanlık, başta Orta Asya ve Kuzey Asya halkları olmak üzere, şu toplumlarda ve coğrafi yerlerde kabul görmüştür;
- Tunguzlar
- Moğollar
- Mançular
- Laponlar
- Eskimolar
- Vogullar
- Ontiyaklar
- Samoyedler
- Kafkaslar
- Hindistan
- Çin
- Japonya
- Endonezya
- Malezya
- Polinezya
- Avustralya
- Büyük Okyanus Adaları
- Alaska
- Grönland
- İzlanda
- Kuzey Amerika
- Guyana
- Amazonlar
- Afrika
Tüm bu toplumlarda, irili ufaklı takipçi bulan Şamanizm’in, ilk olarak nerede ve ne zaman ortaya çıktığı ise bilinmemektedir.
Dinin temelindeki “Şaman” kavramının da, anlam olarak farklı yorumları vardır. Örneğin, bir yorumda Şaman ismi, Hindistan’daki Pali dilinde, “ruhlardan esinlenen kişi” karşılığı bulunan "samana" kelimesinden türetilmiştir.
Bir başka görüş ise, Şaman kavramının, Sanskritçe’de kullanılan “Budacı Rahip” anlamındaki “samana” sözcüğünden geldiğini belirtmektedir.
Mançu dilindeki “saman” sözcüğü de, “bir iş sırasında sürekli hareket eden, oynayan, hatta zıplayan” anlamı ile, şaman kavramına temel teşkil edebilme özelliğindedir. Yine yaygın bir başka yorum ise, Şaman sözcüğünün, Tunguz kökenli olduğu ve de Yuçen dilindeki "şan-man" kavramının “büyücü” anlamına geldiği üzerinedir. Çin kaynakları incelendiğinde, eski Orta Asya Şamanizm temellerinde Gök Tanrı, güneş, yer, su, atalar ve ateş kavramlarının bulunduğu görülmektedir. Buradan anlaşılan ise, Şamanizm’e inanan Orta Asya halklarında, insan ve doğa uyuşması önemli yer teşkil etmektedir.
Şamanizm, yeryüzündeki en eski inanç sistemidir. Orta Asya ‘nin, Moğollar’ın ve Asya göçebelerinin kitleler halinde bu inanca sarılması, bilinen bir başka gerçektir. Yaygın öğretiler üzerinden değerlendirildiğinde, bir tarafta gökyüzündeki iyilik Tanrıları, diğer tarafta yeraltının karanlığındaki kötülük Tanrıları ve de ağaçlarda, taşlarda, dağlarda, sularda, ateşlerde, hatta Ay’da ve Güneş’te uyuyan ruhların varlığına olan inanç, ortaya çıkmaktadır. Yine bu inanışa göre Şamanlar, bahsedilen Tanrılar ve ruhlarla, insanların arasında aracılık yapmaktadırlar.
Şamanizm geleneklerinde, bilhassa Orta Asya Türkleri inancında, iyi ruh “Ülgen“, kötü ruh da “Erlik” şeklinde anılmıştır. Gökte yaşadığına inanılan Tanrısal en büyük ruh, insanları, ovaları, suyu, ateşi, yeryüzünü, Güneş’i, Ay’ı, gökyüzündeki yıldızları yaratmış ve evrenin mutlak düzenini sağlamıştır. Şamanizm geleneklerinin önemli bir ritüeli de, ağaçlara, taşlara, su kaynaklarının yakınlarına “bez” bağlamaktır. Gökteki Tanrılar için beyaz renkli bezler, yer ve su ruhları için kırmızı renkli, yer altındaki Tanrılara ve ruhlara da siyah renkli bez parçaları adanmaktadır. Böylece, istedikleri Tanrılara dileklerini ulaştırabildiklerine inanmaktaydılar.
Şamanizm temellerinde bir başka önemli görev ise, Şamanlar’ın hasta insanları iyileştirmesi durumudur. Şamanlar, hastaları genellikle psikolojik ve ruhsal açıdan etki altına alarak, bir takım gerçeklikleri aşmalarını sağlayabilmelerine çabalamaktadırlar. Hasta kişiyi yalnızlık hissinden kurtulmaya, her an başka bir kişinin iyiliği için kendini feda edebilmeye kadar birçok yöntemlere sahip olan Şamanlar, bu inanç sistemin merkezini oluşturmaktadırlar. Modern zamanlarda, Şaman yöntemlerine “büyücülük” gözüyle bakılsa da, kendi zamanları adına adeta bir doktor görevi üstlenmiş olan şamanlar, kendi yöntemlerinin yayılması ile de pek çok kültüre etki etmişlerdir. Günümüzdeki bir takım gelenekler, o çağlardaki bazı uygulamaları temel alarak yaşatılmaktadır.
Bilimsel çalışmalar ve bir takım arkeolojik kazılar, Şamanizm geleneklerinin neredeyse 30. 000 – 40. 000 yıllık uygulamalar olduğunu saptamıştır. Bu araştırmaların bizlere gösterdiği ilginç taraf ise, yukarıda tek tek yazılan ve dünyanın neredeyse en uzak noktalarında bile yaşatılmış olan Şamanizm’in ritüellerinin, bütün toplumlarda çok benzer oluşudur. Yani Şamanizm, toplumdan topluma büyük değişimlere uğramamış ve aslına sadık kalabilmiştir. Ortaçağ ve Rönesans zamanında ise, özellikle Batı Avrupa’da, Şamanik bilgiler ve uygulamalar, Engizisyon Mahkemeleri’nce yok edilmeye çalışılmıştır.
Günümüz dinlerinde görülen bir takım gelenek ve uygulamalar, Şamanizm’de de benzer şekillerde yer almaktaydı. İnsan ruhunun ölümden sonra göğe çıkabilmesi adına, ilgi çekici cenaze törenleri icra edilmekte, kurbanlar kesilmekte ve ölen kişilerin mezarlarına kıymetli eşyalar konulmaktaydı. İlginç bir başka inanış ise, cenaze töreni sırasında çalınan davulların içine, ruhların toplanıyor olmasıydı.
Son yüzyılda ve yakın geçmişte, bu uygulamaları yeniden canlandırılmak istenen inanış şekline ise, neo-şamanizm denmektedir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.