Dünya tarihinde öyle yerler ve savaşlar vardır ki; burada yaşanalar yalnız orayla ve o insanlarla sınırlı kalmamış insanlığın kaderi burada yaşananların sonuçlarıyla şekillenmiştir. Bir bütün olarak dünya ve insanlık tarihi göz önüne alındığında yaşanan ölümlerin çapı gösterilen destansı direniş ve sergilenen unutulmaz kahramanlıklarıyla Stalingard bugünkü adıyla Volgograd insanlığın savaş ve medeniyet tarihine insan kanı ve bedeniyle nakşedilmiş unutulmaz bir levhadır.
Stalingrad Neresidir ve Nasıl Bir Yerdir?
Stalingrad, Rusya'daki Volgograd Eyaleti'nın merkezi olan şehirdir. Volga Nehri'nin batı yakasında kurulmuştur. Şehrin şu anki nüfusu: 1. 011. 417 olup, kilometrekare başına 1. 900 kişi düşmektedir. Deniz seviyesinden yüksekliği 0-102 metre arasındadır. Bugün Güney Rusya'nın önemli endüstri ve ulaşım merkezlerinden birisidir. Şehir stratejik olarak olduğu kadar tarım ve sanayi kapasitesi bakımından da Rusya’nın can damarı sayılabilecek konumdadır. Şehrin görece düzlük yapısı ulaşım yollarının kesiştiği bir noktada bulunması gibi avantajları kenti tarihten bugüne sürekli kritik bir niteliğe kavuşturmuştur. Rusya’nın görece gerek yaşama gerekse de tarıma elverişsiz topraklarının aksine Volgograd şehri aşırı sert olmayan bozkır iklimine sahiptir. Kışın yaşanan dondurucu soğuklara karşın yazın şehir sıradan bir güney Avrupa şehrinden farksızdır.
Tarihten Bugüne Stalingrad
Yukarıda bahsettiğimiz elverişli konumu sayesinde şehir, tarihin ilk dönemlerinden itibaren insanlara ev sahipliği yapmıştır. Şehrin adı iktidar mücadelelerinin sonucu olarak ve aynı zamanda tarihsel seyrine yön veren şahsiyetlerin adıyla anılmıştır.
Tarih sahnesinde ilk olarak Moğolar’la öne çıkan şehir Bir Turk-Moğol devleti olan Altınordu Devleti'ne bir donem başkentlik yapmıştır. 13. Yüz yil'in ortalarından 14. Yüzyil ortalarına kadar Altınordu Devletine baskentlik yapan şehrin nüfusu o tarihlerde 100. 000 kadardı. Kentin bu derece gelişmesinde Özbek Han’ın sağladığı katkıların payı büyüktür. Ünlü Tarihçi İbni Batuta, Orta Asya’ya yaptığı seyahatte gezdiği bu şehre hayran kalarak o dönemki adi Saray-Berke olan Şehrin güzelliği ve ihtişamı karşısında hayrete düşmüştür.
Şehir esas itibariyle bugünkü altyapısına Meşhur Rus Çarisesi II. Katerina sayesinde kavuşmuştur. Çariçe II. Katerina zamanında Doğu Prusya ve Pomeraneya (Bölge günümüzde kuzeybatı Polonya ve kuzeydoğu Almanya'yı kapsamaktadır ) gibi yerlerden getirilen kolonizatör Alman çiftçi ve zanaatçıların iktisadi ve idari merkezi olarak gelişmişti. Bundan dolayı adı şehrin adı Çariçe’ye atfen Çariçin olarak zikredilir oldu.
Rusya İç Savaşı sırasında ülkenin kökünden değişen siyasi hayatı şehrin yeni bir isimle tanışmasına ve bu isimle anılmasına yol açtı. Ekim Devrimiyle başlayan isyan ve ayaklanma dalgasına Stalingrad’da öncülük eden sonradan tarihin en acımasız diktatörlerinden biri olan Josef Stalin Şehirden Çar kuvvetlerini atınca şehre kendi ismi verildi. 1926 Nisanında kentin adı resmen Stalingrad olarak değiştirildi ve tarihin yeniden şekillendirildiği bir dönüm noktası olan ikinci dünya savaşı boyunca da şehir bu adla anıldı ve tarihe geçti. Stalin’in ölümünden sonra kendisine karşı beslenen ve zalimlikleriyle kazandığı antipati etkisini göstererek bu şehirden adı tamamen silindi. Stalinden sonra iktidara gelen Kuruşçev Şehrin adını değiştirerek kıyısında kurulduğu Volga kentine ithafen Şehre Volgograd adının verilmesini sağladı.
Tarihe Yön Veren Mücadeleleriyle Stalingrad
Büyük Alman diktatörü Adolf Hitler, Almanya’da iktidara geçer geçmez yayılmacı bir politika izleyerek Doğu Avrupa’yı tarihi alman ana vatanı ilan ederek, aşama aşama buraları işgale yönelik bir politika izlemiştir. Gelecekte kurmayı planladığı Büyük alman imparatorluğu için benimsediği yegane ilke ‘Almanya’yı dünyanın lideri Almanları da dünyanın efendisi yapmaktı. ’ Bu amaçla sürekli artacak Alman nüfusu için Rusya’nın uçsuz bucaksız toprakları doğal yerleşim alanı olarak mutlaka işgal edilerek, Büyük alman anavatanına kavuşturulmalıydı. Rus toprakları Almanya için taşıdığı bu değerli potansiyelin yanı sıra, Komünizm ideolojisine ev sahipliği yapması nedeniyle, Nazi Almanya’sının baş düşmanı ve ezeli rakibiydi. Bu durum Hitlerin Rusya’ya yönelik nefretinin ana sebebiydi.
Hitler’in Rusyayı işgal planı olan olan Barbarosa Harekatı’nın temel hedefi Rus coğrafyasının ele geçirilerek Komünizm tehdidinin yeryüzünden silinmesiydi. İlk başlarda mükemmel işleyen ve bütün dünyayı hayrete bırakan bu plan zamanla Hitler’in doyumsuz hırsının eseri olarak taktiksel bazı yanlışlarla Almanya’nın daha doğrusu Kudretli III. İmparatorluğun sonunu getirmiştir. Hitler Rusyayı işgal hareketinde ordularına üç temel hedef koymuştur. Bu kapsamda Moskova’nın alınması Stratejik hedef, Kafkasya’nın alınması ekonomik hedef ismini Stalin’den alan ve bu yüzden de üst düzey politik öneme sahip Stalingrad ise politik hedef olarak tayin edilmiştir. Belirlenen bu hedefler içerisinde, savaşın ve dolayısıyla dünyanın kaderini tayin eden kent, şüphesiz Stalingrad olmuştur. Almanların doğuya yaptıkları Barbarossa Harekâtında Kuzeyde Leningrad (St. Petersburg), güneyinde Moskova ve daha güneyde Stalingrad (Volgograd) hattına gelmişler ve o zamanki adıyla Stalingrad’ı muazzam bir bedelle işgal etmişlerdir. Ancak şehrin içerisinde çok kanlı bir savaş başlamış, sokak sokak Alman Ordusu ile Rus ordusu savaşmıştır. O dönemde Almanların en güçlü ordusu olan 6. Ordu, bu direnişe karşı koyamamış ve 2 Şubat 1943 tarihinde yaklaşık 200 gün süren ve 1 milyon kişiden daha fazla insanın öldüğü muharebenin sonunda, Alman 6. Ordu Komutanı Mareşal Paulus Rus Ordusuna teslim olmuştur. Bu savaşta on binlerce sivil de ölmüştür.
Stalingrad direnişini ön saflarında, başta meşhur Rus generali Zhukov gibi çok sayıda tarihe mal olmuş isim olsa da, asıl stratejiyi dokuyan ve işleyen Ekim devriminden sonra yaşanan iç savaşta Kızıl Ordu’da görev yapan Josef Stalin’dir. Stalin, Ekim Devrimi sırasında uygulayarak Çar’ın kuvvetlerini şehirden attığı stratejinin aynısını hayata geçirerek o zamana kadar kendilerine yenilmez ve durdurulamaz gözüyle bakılan Alman ordularını hallaç pamuğu gibi savurup atmıştır. Savaş tarihçileri Alman ordusunun taktiksel savaşma kabiliyetini göz önünde bulundurarak burada yenilginin asıl sebebinin Alman ordusu olmaktan ziyade, bu kenti kendisi için en büyük ve en nefret ettiği düşmanının adını taşıyan kent olduğu için saplantı haline getiren Adolf Hitler olduğunu ileri sürerler.
Kudretli Alman Ordusunun Yenilme Sebebi
Hitler , şehrin sembolik anlamı yüzünden alelacele bir şekilde, generallerinin karşı durmasına rağmen saldırı emri vererek aslında baştan büyük bir hataya imza atmıştır. Tarihteki diğer kuşatmalardan farklı olarak Stalingrad Alman kuşatması öncesinde sivil halkın tahliye edilmediği bir şehir olmuştur. Bu karar acımasız olduğu kadar stratejik bir savaş doktrinin işaretidir. Stalin şehirdeki sivillerin tahliye edilmemesini : "Ordumuz canlı bir şehri terk edilmiş bir şehre göre daha iyi savunur". Sözleriyle savunmuştur. Stalingrad'da her bina -daha doğrusu binalardan geriye kalan yıkıntılar- birer kale olur, Ruslar şehir içinde binaların arasında savaşmaya alışkın olmayan Alman ordusuna ağır kayıplar verdirir. Stalingrad’da Almanlar’a merhametsiz davranan yalnız Ruslar olmamıştır. Son yüzyılların en sert kışının yaşandığı coğrafyada adeta doğa da Almanlara düşmandır. Rusya saldırısının ikinci senesinde Almanlar, Stalingrad'da ikinci kez -40 dereceye varan soğuğa yenik düşerler. Sadece yazlık kıyafetleri olan askerler donar. Tankların depolarındaki benzin donar. Bütün bu sert doğa koşulları ve olumsuzlukların Alman ordusunun elini kolunu bağladığı sırada Ruslar 750 bin kişilik bir ordu hazırlar ve en önemlisi Japonya tehlikesine karsı doğuda bekletilen "Sibiryalılar" adli kayaklı askerlerden oluşan özel birlik Stalingrad'a kaydırılır. Alman 6. Ordusu çembere alınır. Ruslar 75 bin askeri kuşattıklarını sanırken aslında 6. Ordudan geriye kalan tam 250 bin askeri kuşatmışlarıdır. Bu ordu, daha 2 sene önce Yıldırım taktiğiyle ile Fransa'yi fetheden, Paris'teki Zafer Anıtı önünde tüm görkemiyle geçit yapan kudretli Alman ordusudur.
Direnişin Kaynağı ve Dinamiği
Bu savaşın nasıl olup da, bu kadar efsanevi cesaret ve direniş örneklerine sahne olduğunu anlamak için bir canlının hayatta kalmak ve karşı karşıya kaldığı ölüm kalım mücadelesini hatırlamak yeterli olacaktır. Stalingrad’da gösterilen kahramanlığın en büyük dayanaklarından biri de, Komünizm ideolojisiyle motive edilen devasa kitleler olmuştur. İşgalci Almanların acımasızlığı ve askeri onur ve şövalyeliğe sığmayan infazları da halkın hıncını daha da bilemiştir. Silah yetersizdi. Bazı halde üç askere bir tüfek düşüyordu. Halk sokak savaşlarında inanılmaz bir direnç gösterdi. Traktör fabrikaları hızla tank imalatına çevrildi, kahraman şehir unvanını gerçekten hak eden bir yer oldu. Stalingrad Alman ordularının kabiliyetlerin üstünde uzandıkları bir coğrafyaydı. Ama tıpkı 1812’de olduğu gibi Rusya’nın da imkansızlıklara rağmen direnç gösterdiği bir yer oldu. Rusya halkının tek müttefiki korkunç kış şartlarıydı. Bu dönüm noktasıyla batılı müttefikler de zaman ve güç kazanabildi.
Dünya savaş tarihi içerisinde çatışma ve mücadelelerin adım adım ilerleyişiyle geçtiği böylesine inanılmaz bir savaş olan Stalingrad Bir çok savaş tarihi uzmanın ifade ettiği şekliyle Nazizm’e insan zekası ile örülmüş bir mezar taşıdır. Nitekim Savaşın ilerleyen safhalarında ikmalsiz kalan ve açlıktan at leşleri yemeye başlayan Nazi askerlerine, Ruslar psikolojik yıldırma amaçlı propagandalar yapmaya başlamışlardır. Bu propagandaların hafızalara kazılanlarından birinde Ruslar, çembere aldıkları Alman askerlerine: ‘Burada her altı saniyede bir Alman ölüyor Stalingrad mezar şehir (Rusça kafiyeli)’ anonsunu şehrin etrafına yerleştirdikleri dev hoparlörlerle düzenli olarak seslenmişlerdir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.