Toplar ilk defa ağızdan dolma XIII. Yüzyıldan itibaren geliştirilmeye başlanmış ve savaş alanlarında kullanılmıştır. İlk ilkel ateşli silah örneklerinden olan bu toplardaki teknolojik ilerlemeye paralel olarak Avrupa'da XIV. Yüzyılın ilk yarısından itibaren öncelikle İspanyollar, Portekizler, İtalyanlar, almanlar, Fransızlar ve İngilizler tarafından savaşlarda ateşli silahlar kullanılmaya başlanmıştır.
Avrupalıların sürekli olarak birbirleriyle savaş halinde bulunmaları, barutla işleyen daha kullanışlı yeni silahları icat etmelerine de neden olmuştur.
Savaş meydanlarında yenilen rakipler, kale ve şehir surlarının ardına saklanıyorlardı. Şehir kuşatmaları çok uzun, aylarca hatta yıllarca sürebiliyordu. Orduları bu kadar uzun süre savaş alanlarında tutmak çok zordu. Kale ve kent surlarını yıkacak, zaferin yolunu açacak bir silaha ihtiyaç vardı. O silah da toptu.
Toplar silah olarak kullanılmaya başlandıkları ilk dönemlerde, taktik olarak iki şekilde kullanılmakta idi. Birincisi, nesneleri hedefe fırlatma ve püskürtme ile atmak ikincisi ise kullanılan gülle ile hedefi doğrudan vurmaktı.
İlk yapılan prototip toplar, genelde küçük boyut ve çapta dövme demirden imal edilmekte idi, ilk döküm toplar, şekil verilmiş, taş gülleri fırlatan ve ağzı geniş, arkaya doğru daralan bir kova biçiminde imal edilirdi. Ahşap bir kundak üzerine demir kasnaklarla bağlanır ve toprak bir yükselti vasıtasıyla eğimli atış yapması sağlanırdı. Yükseklik vermek için kundak üzerine bazı düzeneklerde yer alırdı. Bu toplar da, barut mermi gerisinden konulurdu. Namlu gerisindeki, içinde fitil bulunan küçük bir delik vasıtasıyla da ateşleme yapılırdı. Daha sonraki yüzyıllarda bu tip topları, diğer uzun toplardan ayırt etmek için "havan topu" adı verilmiştir.
Orta çağda kullanılan toplara, genel olarak eski Yunancada yüksek ses veya arı vızıltısı anlamına da gelen "bombaz" tam üretilmiş "bombart" adı verilmektedir. Daha sonraları bu isim büyük ve namluları geniş toplara verilen isim olmuştur. Bombartların 16 tona kadar ağırlıkları olabiliyordu, bu toplara mitolojik kahramanlarının veya üretildikleri yerlerin isimleri veriliyordu.
Toplar 10-20 kişiden oluşan mürettebat tarafından kullanılmaktaydı. Ağızdan dolma bu toplar saatte ancak iki gülle atabiliyordu. Atış menzilleri de 200-220 metre idi.
Ateşli bir silah olarak topların, savaş meydanlarında gücünü kanıtlamasıyla Avrupa'daki zanaatkârların birçoğu büyük boyutlarda toplar dökmeye başlamışlardır. Üretilen bu ilk toplar; büyük boyutlarda olmaları yanı sıra, savaşın sonucunu etkileyecek atış gücünden ziyade, barut gazı gücü ile fırlarlıkları ağır ve büyük, yontularak yapılan taş gülleleri ve kulakları parçaları gürültüleriyle düşman birliklerine daha çok psikolojik korku vermekteydiler.
Savaş alanlarında kullanılmaya başlayan bu toplar 1337'den sonra açık arazide kesin bir etki yaratmasalar da kuşatmalarda şehir surları, bu topların attığı ağır ve büyük taş gülleler karşısında zarar görecek duruma gelmiştir.
İlk üretilen bu büyük boyutlu topları ve mühimmatını savaş alanlarına taşımak bile o dönem şartlarına göre çok zordur. Bu nedenle, topların savaş meydanlarında kullanıldığı ilk dönemlerde savaşların sonucu yine kesici, delici ve vurucu silahlar belirliyordu.
Erken xv. Yüzyıl topları, savaş alanında ilk kullanılmaya başlandığı dönemden itibaren dövme demir veya dökme demirden daha sonraları da bronzdan üretilmektedir. Ancak bu topların kalibreleri ne de boyutlarında belirli bir ölçü bulunuyordu. Her ülke, her kral her dük veya dökümcü ustası kendilerine ve ihtiyaçlarına göre toplar üretilmekteydi.
1453'de Osmanlı sultanı II. Mehmet (Fatih) İstanbul'un fethi sırasında çok büyük boyutta top döktürmüştü. "mehmed" adını verdirdiği bu büyük top, 400 kilodan daha ağır taş gülleler fırlatmaktaydı, barut çağının ilk göz kamaştırıcı silahı imal edilmişti, bu topu hareket ettirebilmek için 60-140 öküze ve yüzün üstünde adama ve ateşlendikten sonra yeniden doldurmak için iki saate ihtiyaç vardı, bu top hiç şüphesiz ki o zamana kadar yapılmamış olan en büyük toptu. Ancak topun bir kusuru vardı; kuşatmanın ikinci günü çatlamış, üçüncü veya dördüncü günü ise bütünüyle kullanım dışı kalmıştı.
Demir toplar: önceleri dökülerek değil demirci ustaları tarafından fıçıların yapıldığı sistemle yapılırdı. Top ustaları demir çubukları ateş üzerinde döverek silindir biçimine getirdikten sonra, halka şeklinde keserek demir çemberler oluşturuyorlardı. Dövme demirden yapılan çemberler, daha akkor halinde iken birbirinin üzerine gelecek şekilde silindirin etrafına sarılıyordu. Halka soğudukça daralıyor ve birbirlerine sıkıca kenetleniyordu. Bu şekilde dövme demirden yapılan demir çemberlerle güçlendirilmiş toplara müzelerde bugün de rastlamak mümkündür.
Bir süre sonra döküm ustalarının ortaya çıkarak daha az geri tepmeleri, ham boruların bir arada tuttuğu, yine dövme demir çubuklardan oluşan kalıplarda dökme sistemi ile toplar üretilmeye başlandı. Kalıba dökme yöntemleri ile dökülen toplar, kullanım sırasında tehlikeli kırılmalara maruz kalabiliyordu. Fransa kralı XI. . Louis'nin 1478 yılında döktürdüğü toplardan birinin fazla barut hakkı ile demesi yapılırken parçalanmış ve döküm ustası Jean Mocke ile birlikte 14 kişi daha hayatını kaybetmiştir. Bu şekilde üretilen toplar birkaç atımdan sonra parçalandıklarından, çok fazla verimli değildirler. Bronz dökme toplar ise; bronzun parçalanmaya karşı dayanıklı olması ve dökme tekniğinin ateşleme ile ilgili tehlikeleri önlemesi nedeniyle daha güvenli idi. Bu nedenle de daha yaygın olarak kullanılmıştır. Ayrıca demir topların kullanım sırasında infilak edip, parçalanmaması için demir toplar bronz toplara oranla daha ağır imal edilmekte idi. Bu da başka sakıncalar oluşturmaktaydı, çünkü bu fazladan ağırlık kara toplarının hareket serbestliğini kısıtlamakta, gemi toplarında ise denizlerdeki gel-git ve büyük dalgalanmalarda gemilerin dengesini tehlikeye sokmaktaydı.
Demirin ham madde olarak bronzdan daha ucuz olması: daha dayanıklı demir top tekniği gelişene kadar, dökme bronz topun yanı sıra kullanımı kısıtlı, tehlikeli ve modası geçmiş silahlar olarak dövme demir topların kullanıma da devam edilmiştir.
Dökme tekniği ile üretilen toplar, genellikle XV. yüzyılda silah fabrikalarının ortaya çıktığı döneme kadar kiliselere çan döküm işleri yapan ve bu konuda hiç zorlanmayan zanaatkârlar tarafından üretilmiştir.
Bronz topun üretiminin temel ham maddeleri bakır ve kalaydır. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden top üretiminin başladığı dönemde bakır Macaristan, İtalya Troller bölgesi, Saksonya ve Bohemya'dan, kalay ise İngiltere, ispanya ve Almanya'dan getirtiliyordu.
İlk fabrikasyon top üretiminde en kaliteli üretimi, daha itinalı ve sabırlı çalışan, yıllarca güneşte kuruttukları ahşap kalıpları kullanan Almanya yapmakta idiler, onları Venedik ustaları takip etmekteydi.
Topun ve ateşli silah teknolojilerinin savaşlar ve uluslar için böylesine önem kazanması top üretiminde ve teknolojisinde hızlı bir gelişme olmuştur. Büyük boyutlu topların kullanım güçlükleri ile atış ve isabet güçlerinin sınırlı olması, küçük çaplı ve boyutlu topları daha çok önemli hale getirmiştir. 1450'lerden sonra Fransızların kullandığı "culverin" adı verilen dana ince ve daha uzun namlulu bronz ve dökme demir topların kullanılmasıyla savaşlara daha etkili ve hızlı olmuştur. Culverin toplarının insan yumruğu büyüklüğünde dökme demir toplar fırlatabilmesi ve bunların kolay taşınır olması meydan savaşlarında topun önemini artırmıştır.
Culver'in toplarının tasarımı arkadan doldurma şeklinde yapılmıştır. Bira bardağı biçimindeki barut haznesine önce barut dolduruluyor, sonunda bu hazne top namlusunun arka bölümüne sıkıca yerleştiriliyordu. Bu yeni sistem sayesinde önceden doldurularak hazırlanan yedek barut hazneleri ile bu toplar, ağızdan dolma toplara daha fazla atış hızına sahip olmuştur. Anca bu sistem yalnız küçük boyutlu toplarda uygulanabilmekteydi. Büyük toplarda uygulanamamışlardır.
XV. yüzyılın ikinci yarısında "ribauldeguin" veya "rabuad" olarak adlandırılan ve piyadelere karşı koyulan çok namlulu silahlar da üretilmeye başlanılmıştır. Anca yapılan denemelerde bu ilkel silahlardan istenilen başarı alınamadığından, bu silahlar o dönemde yaygınlaşmamıştır.
XV. yüzyıl boyunca özellikle Fransa, küçük çaplı top kullanımının öncüsü olmuştur. Fransızlar eski moda ağır topların taş güllerinin kullanmak yerine, en onlar kadar, hatta daha iyi olan dökme demirden basit güller atan orta boy toplar ürettiler.
Top teknolojisindeki bu gelişmelere paralel olarak barut kullanımında da gelişmeler yaşanmıştır. 1420'den itibaren kara barut devri kapanmış, pamuk barutu (nitrogliserin) olarak da bilinen dumansız barut ve daha sonraları da diğer patlayıcılar geliştirilmiştir. Böylelikle güllelerin çok daha uzun menzile ve namlu çıkış hızına ulaşması sağlanmıştır. Yine Fransızlar o güne kadar sabit kundak üzerinde kullanılan topların, kolay bir şekilde bir yerden bir yere nakli konusunda bir yenilik daha yaparak 1470 tarihinden itibaren yeni ürettikleri toplarını çekilecek şekilde kundaklı ve tekerlekli hale getirdiler.
VII. Charles döneminde Fransa da top üretimi oldukça büyük bir ilerleme göstermiştir. Hatta Fransa'nın 1494'te İtalya'yı istila ettiğinde, o tarihe kadar top yapımının en iyi ustaları ve kullanılıcıları olarak kabul edilen İtalyanlar, Fransızların bu ileri top teknolojileri karşısında büyük bir şaşkınlığa uğramışlardır. Fransızlar bu yeni üretilen tekerlekli toplar yardımıyla, İtalya içlerine hatta Napoli'ye kadar girip her yeri yağmaladılar.
Fransızların ürettikleri hafif toplar ve bunların iki tekerlekli kundak üzerindeki hızlı nakledilme özelliği, kısa zamanda diğer Avrupa devletleri tarafından da kullanılmaya başlanması ile Fransızların bu alandaki üstünlüklerinin kısa sürmesine neden olmuştur.
Bu yüzyılda topçuluk alanındaki gelişmeler, özellikle açık arazilerde yapılan savaşların sonucunu, topların belirlediğini ortaya koymaktadır. Ancak ateşli silahlardaki bu gelişmeler, bu silahlara yönelik karşı koyma ve savunma yöntemlerinin de hızla geçişmesine neden olmuştur.
Coğrafi keşiflerle birlikte açık denizlerde belirgin bir Avrupalı üstünlüğü oluşmuştur. Özellikle Portekiz, İspanya, Felemenk cumhuriyetleri (Hollanda, Belçika) ve İngiltere gibi o günün dünya şartlarında küçük fakat askeri bakımdan gelişmiş Avrupa devletleri; bu yeni keşfedilen bölgelerde tutunabilmek ve hâkimiyetlerini sürdürebilmek için askeri stratejik alanda ve silah teknolojilerinde büyük gelişmelere öncülük etmişlerdir.
Avrupa ülkelerinden özellikle Portekiz, XV. Yüzyılın son çeyreğinde top tüccarları açısından eşsiz bir Pazar olmuştu, Portekizlilerin deniz ötesi yayılması ve buralardan edindiği ticari kazançlar, top ihtiyacına dönük talebi arttırıyordu. İç üretimle bu talebi karşılayamadığından, Portekiz kralları, dışarıdan ateşli silahlar ve hatta topçular ve top döküm ustaları getirtmek durumunda kalmışlardır.
Kara ve deniz savaşlarında top kullanımın önemi ve gücü ortaya çıkmaya başlayınca; imparatorlar, kralla ve dükler kişisel olarak topçulukla ilgilenmeye başlamışlardır. Buna paralel olarak da savaş stratejileri ve ateşli silah teknolojileri de bu yönde gelişmiştir.
Ateşli silahlardaki teknolojik gelişim incelendiğinde, öncelikle bu silahların ateşleme sistemleri ve mekanizmalarındaki gelişmeler ile namlu ve mermilerindeki değişimler görülmektedir.
Top başta olmak üzere, ateşli silahların gelişmesinde en önemli etkenlerden biri de Fransa kralı XIV. Louis'nin saldırgan eğilimleri, Rus ramonov ve Avusturya habsburg hanedanlarının yayılmacı siyasetleri, Avrupa'da büyük boyutlu uluslar arası rekabeti yaratmıştır. Bu hanedanlar ve ülkeler arasında gelişmeye başlayan rekabet, askeri strateji ve teknolojilerinin gelişimini olumlu yönde etkilemiştir. Yine bu dönemde Osmanlıların batıya doğru ilerlemelerini durdurma çalışmaları da bu gelişmeleri hızlandırmıştır.
İstanbul'un 1453'te Türkler tarafından ele geçirilmesinin ardından ele geçirilmesinin ardından Avrupalılar için her şey daha da kötüye gitti. Osmanlıların ilerlemesi, daha güçlü ve karşı konulmaz bir biçimde sürüyordu. 1459'da kuzey Sırbistan, 1463-1466'da Bosna-hersek, 1468'den sonra Arnavutluk ele geçirilmişti. Eğri boz, Venediklilerden 1470'te alınmıştı. Cesareti kırılan papa II. Pius, "ufukta iyi olan hiçbir şey görmüyorum" diyordu.
Osmanlıların bu ilerleyişi karşısında Avrupa ülkelerinden, önce Portekizliler ve İspanyollar, daha sonraları da İspanyollar, daha sonraları da Hollandalılar ve İngilizler Avrupa üstünlünün temellerini attılar. Ancak Avrupa XV. Yüzyılda hala Osmanlı tehdidi altındaydı, Osmanlı ilerleyişi zamanla yavaşlatılabiliniyordu. Bunun en önemli nedeni ise özellikle doğu Avrupa devletlerinin askeri teknik açıdan etkin olmayan ağır zırhlı süvarilerine güvenmesiydi.
XV. yüzyıl sonlarında Avrupa devletleri donanmalarında, okyanusu geçmek için yeterli olan üç direkli ve kare seren yelkenli gemiler vardı. Bu gemilerin ilk başlarda sadece pruva ve kıç taraflarında ağır toplar bulunmaktaydı. Daha sonraları alt güverte kısmındaki borda tirizlerine de toplar konuldu. Geminin dengesini bozmasını önlemek için top sayısı kısıtlı ve kalibreleri düşük tutulurdu. XVI. Yüzyılda, alt güvertenin üst güverteden daha geniş inşa edilmesiyle daha fazla ve kalibresi büyük topların alt kısma yerleştireme imkânı oluştu. Bu gelişmeler, Avrupalı devletlerin donanmaların ateş gücünü arttırarak denizlerde üstünlük sağlamalarına neden olmuştur.
XVI. Yüzyıl, topçuluktaki büyük gelişmelerin yaşandığı bir dönem olmuştur. Barut ve silah teknolojisinde ardı ardına gelen ilerlemeler artmıştır. Daha 1530'larda tartagila'nın top mermisi yörüngelerinin geometrik biçimleri ve galileo'nun boşlukta balistik hareket ilmi konusundaki çalışmaları topçuluk alanındaki önemli ilk gelişmeler olmuştur.
XVI. Yüzyıl sonları aynı zamanda da topların özellikleri ve aralarındaki kullanım farklılıkları nedeniyle, gemi, sahra, dağ, kale ve kuşatma topları olarak sınıflandırıldığı bir dönem olmuştur.
Yine bu yüzyıldan itibaren, topların üç işlevi üzerinde önemle durulmaktaydı. Bunlarından ilki; ateş gücü ile düşmana en hızlı biçimde en büyük zararı vermekti. İkincisi, şehir surları ve kale duvarlarını yıkmak, üçüncüsü ise denizlerde düşman kalyon ve kadırgalarını ateş gücü ile batırmak ya da etkisiz hale getirmekti. Avrupa'nın o dönemdeki etkin ülkelerindeki top yapım ustaları, ateş gücünü azaltmadan, savaş alanlarında daha hareketli ve daha etkili kullanılabilen toplar üretmek için yoğun bir çalışma içine girmişlerdir.
İngiltere'de 1509-1513'ten itibaren top üretilmekteydi. Ancak gerçek anlamda ilk dökme demirden top 1543'te üretilmiştir. İngiltere kralı VIII. Henry, 1543'te Fransa'ya karşı savaşırken, silahlanmaya ihtiyaç duymuş ve yeni bir teknoloji ile top üretilmesi konusunda çalışmalar başlatmıştır. Bu dönemde yeni geliştirilen tekniklerle dökme demirden toplar üretilmiştir. İngilizlerin ateşleme sırasında parçalanmayan bu yeni döküm topları, o dönemde topçuluk alanındaki en önemli gelişme olmuş ve tüm Avrupa'da yaygın olarak aranır olmuştur. Ancak yine de demir toplar, bronz toplara göre daha geri ve daha tehlikeliydi.
İngiltere'de 1509-1513'ten itibaren üretilen toplar ile 1453'ten sonra üretilen toplar arasında önemli farklar bulunaktaydı. İlk üretilenler kısa ve büyük kalibreli, namlu ile barut yükleme hazneleri ayrı toplardı. 1453'ten sonra üretilen toplar ise küçük kalibreli, daha uzun ve ağırdı. Namlu ile barut yükleme hazneleri ise tek parça idi.
Avrupa'daki çeşitli veraset, din ve mezhep savaşları (1560-1648) ispanya'nın 1574'te askeri açıdan kendi birliklerini yeniden düzenlemek ve silah donamışlarını geliştirme gerekliliğini ortaya çıkarmıştı. İngiltere'den top sipariş edilmesine rağmen kraliçe elizabeth. Katolik ülkelere ihracatı yasakladığı için ispanya'nın bu talebi gerçekleşmemiştir.
XVII. Yüzyılda top üretim tekniklerindeki gelişmeler hızla devam etmiştir. 1660-1760 döneminde nevtoncu bilimle, askeri mühendislik ve topçuluk arasındaki bağlantıya tanık olundu. Demirin daha iyi ergitilmesi, İngiltere'de top dökümhanelerinde bronz toplardan daha hafif demir topların üretilmeye başlanması ve yapılan atış denemelerinde başarılı olunması, bronz topların yüksek maliyetleri ve artan top ihtiyacı, demir topların bu yüzyıldan itibaren gerek kara ve gerekse donanmada hakim olan tek top türü olmasını sağlamıştır.
XVII. Yüzyılda doğudaki gelişmelere baktığımızda, barutu ilk kullananlar olmakla birlikte iç ve dış sorunlarla boğuşan cin'de savaş teknolojileri gelişmemişti, dönemin çin imparatoru, ordu ve donanmanın elden geçirilmesi gereğini düşünerek ülkesine yerleşmiş olan Cizvit misyonerlerinden yeni büyük toplar dökmelerini istemiştir. Yeni toplarla ordu ve donanmasının gücünü artırmasına rağmen yin de devam eden iç meseleler nedeniyle ateşli silah teknolojilerinde ki gelişmeleri takip edememişler ve iki yüzyıl sonra İngilizlerle yaptıkları afyon savaşında civitlerden kalma toplarla İngilizlerin büyük ve uzun mesafeleri toplarına karşı mücadele etmek zorunda kalmışlardır.
Japonya'da ise barutun ölüm ve yıkım getirici bir silah olarak ilk ortaya çıkışı 1543'te Portekizli serüvencilerin ellerindeki arkebüzlerle ülkeye ulaşmalarıyla başlamıştır. Portekizlilerin ülkeye gelişlerinden birkaç yıl sonra Japon kılıç yapıp ustaları tarafından arkebüz ve hafif top imalatına başlanılmıştır. Ancak ülke yönetiminde söz sahibi olan daymiyo adı verilen feodal beyler, Portekizli ve diğer yabancıları ülkeden çıkararak ülkeyi dışa kapadılar. Tüm ateşli silahlar toplatılarak eritildi. Japonların dünyadan soyutlanmaları iki yüz yıl sürdü. Amerikan filosunun 1850'lerde Edo körfezini bombalamasına kadar da devam etti. Amerikalıların o tarihte kullandıkları top mermilerinin boyu bile Japonların eski tip topların boyutundan büyüktü.
XVII. Yüzyıl ortalarında Avrupa'da silah endüstrisi belirgin bir şekilde gelişmişti. Nitelikli ve kullanışlı yeni dökme demir topların ortaya çıkması ve maliyetlerinin göreceli bir şekilde ucuz olması top üretiminin ve ihracatının artmasına yol açmıştır.
XVII. Ve XVIII. Yüzyıllarda özellikle silah teknolojilerindeki gelişmeler; askeri bir devrim kavramını yönlendirmiş, Avrupa'da güç dengelerini değiştirmiş, barut ve ateşli silahların Avrupa tarihine etkilerini göstermiştir. 1742 ve 1753 tarihleri arasında Benjamin Robins ve Leonhard Euler'in balistik alanındaki buluşları, yiv etkisine ilişkin anlayışı geliştirdi.
Toplar genellikle uzak hedeflere yekpare ve namlu çap genişliğine göre de irili ufaklı güleler artmaktaydı. Daha sonra ki gelişmelerle ise ateşlendiği zaman içindeki parçaları çevreye saçan ve toplu hedeflerde öldürücü etki yapan top mermileri kullanılmıştır. Patlayıcı mermiler ise 1650'lerden sonra yaygın olarak kullanılmaya başlanılmıştır. Ancak bunlar havan ve obüs gibi südre gerilerine atış yapabilen silahlarda kullanılmıştır.
XVII. Yüzyılda topçuluk bir zanaattan, öğretilebilen ve öğretilmesi gereken bir bilime dönüşmüştür. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak da 1744'de Napoli'de bir topçu okulu bundan 10 yıl sonra da bir mühendislik akademisi açılarak, ikisi 1769'da reale academia militare, adı ile birleştirilmiştir.
XIX. Yüzyılın ikinci yarısında, doldurulmaları zaman alan ve zahmetli olan ağızdan dolma topların yerine kamadan dolma ve hızlı ateş olanağı sağlayan toplar kullanılmaya başlanmıştır. Ağızdan dolma topların yeniden atış yapabilmesi için doldurma işleminin ancak topun önüne geçilerek yapılabilindiğinden, bu işi yapacak topçu, düşman ateşine açık hedef olmaktaydı. Ayrıca bu topların namlu içleri düz olduğundan ve küre şeklinde güller arttığından menzilleri de kısaydı.
XX. yüzyılda, kamadan dolma, yivli ve setli topların teknolojisinde gelişmeler sağlanarak, bu yeni üretilen topların geri tepmesini önleyecek hidrolik sistemli kundaklar geliştirilmiştir. Bu yeni üretilen toplarda eskiden olduğu gibi artık gülle değil, çekirdek ve kovandan oluşan, isabet, tahrip ve delme gücü çok daha fazla olan top mermileri kullanılmaya başlanmıştır.
Günümüzdeki çağdaş ve son derece gelişmiş teknoloji ürünleri olan toplar; namlu, kundak ve mermilerinde yapılan önemli gelişmelerle de tüm dünya ülkelerinin, ordularının vazgeçilmez silahları araksında yer almaktadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.