Siyonizm, Filistin toprakları üzerinde bağımsız bir Yahudi devleti kurma amacına yönelik hareket. Adını bugünkü Kudüs Kenti’nin bir tepesi olan ve tarihte İÖ 1000 yılı dolaylarında Yahudilerin eline geçerek başkentleri olan Siyon Kenti’nden aldı.
19. yy’da ortaya çıkan bir akım olmasına karşın, Yahudilerin ulusal bir yurda sahip olma düşüncesi, Beni İsrail’in Romalılarca Filistin’den sürülmesinden başlayarak değişik amaç ve biçimlerde savunuldu. Avrupa’nın belli başlı devletleri değişik zamanlarda çeşitli gerekçeler ileri sürerek, Ortadoğu’da kendi çıkarları doğrultusunda hareket edecek bir Yahudi devletinin kurulması gerektiğini ileri sürdüler. Kaynağını dinden ve Yahudi düşmanlığından alan çağdaş Siyonizm 19. yy’ın ürünüdür. 19. yy’da tüm Avrupa’yı saran milliyetçilik akımı, Yahudi aydınlarını da etkiledi ve sorunlarına bu açıdan bakmalarına neden oldu. Yahudilerde ulus olgusunu, Odessalı Dr. Pinsker, Kendi Kendini Azat adlı kitabında ele aldı. Dr. Pinsker’e göre, sorunun özünü, Musevi'lerin başka ulusların içinde erimeyecek, yerli halkla karışıp kültürlerini unutmayacak, kadar sağlam temeller üzerine kurulu bir dinden gelmeleri oluşturmaktadır. Bu nedenle Yahudiler, yaşadıkları ülkelerin halklarıyla bütünleşmeyip onların kültürleriyle uyuşamadıklarından yaşadıkları çevrede tepkiyle karşılaşmaktadırlar. Dahası, öteki vatandaşlara tanınan haklardan yoksun bırakılarak, baskı ve işkence altında tutulmaktadırlar. Devletlerarası ilişkilerde eşitlik ve saygının temel olduğunu belirten Dr. Pinsker,
Yahudilerin bu baskı ve işkencelerden kurtulabilmeleri için, uluslararası sisteme bağımsız bir devlet olarak katılmaları gerektiğini ve ancak Filistin’de bir devlet kurularak bu sorunun çözümlenebileceğini belirtti. Sonraları bu devletin nasıl kurulacağı konusunda birçok Siyonist ideolog arasında görüş ayrılıkları çıktı. Siyonizmi bu dağınık görünümünden kurarak örgütleyen kişi ise Theodore Herzl oldu. Siyasal siyonizmi, Yahudi Devleti adlı kitabında sistemleştirdi ve Ağustos 1897’de İsviçre’nin Basel Kenti’nde düzenlediği Birinci Dünya Siyonist Kongresi ile uygulama alanına soktu. Kongrede Siyonizm konusundaki görüş ayrılıklarını giderdi, amacını ve buna ulaşmak için gerekli araçları belirledi, mali ve yönetsel örgütler kurdu.
Bu dönemden sonra Filistin’e olan Yahudi göçü hızlandı, Osmanlı Devleti bu gelişmeyi özendirmememekle birlikte, pek fazla engelleyici önlemler de almadı. Aynı dönemde bölgede giderek etkisini arttıran İngiltere ise, Siyonizm'in bölgedeki bu etkinliklerini, giderek güçlenen Arap ulusçuluğunu dengeleyecek bir gelişme olarak görmekteydi. İki savaş arası dönemde İngiltere’nin manda yönetimi altına giren bölgeye, dünya Siyonist Örgütü’nün yönlendiriciliğiyle Yahudi göçü daha da hızlandı. Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesiyle daha uygun bir ortam kazanan bu göç hareketleri Arap halkının şiddetiyle karşılandı.
İki savaş arası dönemde İngiltere’nin manda yönetimi altına giren bölgeye, dünya Siyonist Örgütü’nün yönlendiriciliğiyle Yahudi göçü daha da hızlandı. Almanya’da Nazilerin iktidara gelmesiyle daha uygun bir ortam kazanan bu göç hareketleri, bölgedeki Arap halkının şiddetli tepkisiyle karşılaştı. Durumun giderek denetimden çıktığını gören İngiltere, konuyu 1947’de Birleşmiş Milletler Örgütü’ne getirdi ve sonuçta Filistin topraklarının bölünmesi kararı alındı. Bu kararın ardından beliren kargaşa ortamında, 14 Mayıs 1948’de Tel Aviv’ de toplanan Yahudi Ulusal Konseyi, İsrail Devleti’nin kurulduğunu ilan ederken siyonizm bölgedeki temel amacına ulaşmış oluyordu. Ancak, bu durum bölgede sürekli bir gerginlik ve uzlaşmazlık havası yaratarak, dört kez Arap-İsrail savaşlarına yol açtı, (1948, 1956, 1967 ve 1973). Siyonizmin, devletten sonraki hedeflerinin, İsrail’e göçleri hızlandırarak yeni devleti orada yerleştirmek, bu ülkeye ekonomik ve askeri yardımlar sağlamak, İsrail’in topraklarını genişletmek ve ele geçirdiği yeni yerlere yerleşmesini kesinleştirecek siyasal propaganda ve girişimleri organize etmek, bazı önemli devletlerin siyasetlerini bu yolda etkilemek ve Yahudi dostluğu yaratmak gibi noktalarda toplandığı görülmektedir. 1975’te Birleşmiş Milletler bir karar çıkartarak Siyonizmi ırkçılık saydı.
Dünyaki Yahudi sayısı, son istatistiklere göre 15 milyon dolayında olup, bu kitlenin çoğu ABD’de yaşamaktadır (5 milyondan fazla). Bu sayı İsrail’deki Yahudilerin (3 milyon) yaklaşık iki katı dolaylarındadır. Bugün dünyanın her yanına yayılan Yahudiler bulundukları ülkelerde sayıları azda olsa etkin bir topluluk durumundadırlar. Yahudilerin yarımşar milyonu Fransa, İngiltere ve Arjantin’de yaşamaktadır. Önemli miktarda Yahudi nüfusun bulunduğu öteki ülkeler ise Brezilya, Uruguay, B. Almanya, İtalya, Macaristan, Meksika ve Venezüella’dır. Türkiye’de ise 27. 000 kadar Yahudi bulunduğu sanılmaktadır. Arap ülkelerinde de az da olsa bir miktar Yahudi hâlâ yaşamaktadır (Örneğin Suriye’de 3. 500 kadar).
Bulundukları yerlerde ticaret ve mali yaşamda önemli yerler işgal eden Yahudiler bazı yerlerde de güçlü siyasal ilişkiler sürdürerek etkili olmaktadırlar. Örneğin, ABD dış siyasetinin yıllarca İsrail lehine yürütülebilmesini sağladılar ve sağlamaktadırlar. 1973’teki Altı Ekim Savaşı’nda ABD’'deki Yahudiler siyonizmin bir gereği olarak İsrail’e yardım için 500 milyon dolar dolaylarında para topladılar. Bunun dışında özellikle, ABD'’nin İsrail’e resmi ekonomik ve askeri yardımı da çok önemli miktarlardadır. (1973’te 21 milyarın üzerinde).
1948’de İsrail Devleti kurulduğunda Filistin’de 750. 000 dolaylarında olan Yahudi nüfusu aradan geçen süredeki düzenli göçlerle 1967’de 2. 3 milyon oldu, 1974’te ise 2. 7 milyona çıktı. Son olarak Rusya’daki Yahudilerin İsrail’e göçmeleri konusu ortaya çıktı ve siyasal bir nitelik kazandı. Günümüzde İsrail’in işgali altında bulundurduğu Arap topraklarının Yahudi yerleşimine açılması, Kudüs’ün elden çıkarılmaması gibi eğilimlerin Siyonist amaçlara uygun olduğu söylenebilir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.