Deri; vücudun tamamını kaplayan , dış ortam ile bir sınır oluşturan bir organdır. Aynı zamanda deri duygularımızı ve buna bağlı olarak gelişen reaksiyonları tanımada ve yansıtmada oldukça önemli bir yapıdır. Dermatolojik rahatsızlıkların yaklaşık % 40 ‘ını temelde psikolojik bozuklukların tetiklediği görülmektedir.

Kuşkusuz bunda en büyük etken strese bağlı olarak gelişen psikolojik durumlardır. Strese bağlı olarak oluşan deri hastalıkları arasında en sık görülen ‘liken simpleks kronikus ‘dur. Bu hastalık aynı zamanda stres egzaması olarak da bilinmektedir.

Son derece yaygın olan stres egzaması en çok 30-50 yaş aralığındaki kişilerde görülmektedir. Ayrıca kadınlarda görülme oranının erkeklere göre daha yüksek olduğu bilinmektedir. Alerji yatkınlığı olan ve obsesif kişilik yapısına sahip olan kişilerde daha sık rastlanmaktadır.

Bu hastalığın başlangıçta anlaşılması zordur çünkü kesin bulgularla kendini belli etmez. Kişinin kaşıntı duyması ve sürekli kaşıntı ve sürtünme sonucu kızarıklık oluşumu ile kendini göstermeye başlar. Kaşınan bölgelerde bir süre sonra kepeklenme, kızarıklık ve deride kösele benzeri kalınlaşma ile pul pul deri dökülmeleri ve kabuklu yaralar oluşmaya başlar. Egzamanın ilerlemesiyle birlikte bu bölgelerde sulanma, ağrı ve açık yara oluşumu başlar. Daha da ilerlerse bu yaralardan giren bakteriler enfeksiyon oluşumuna yol açar. Tedavisi yapılmazsa yaralar yayılır ve kaşıntılar daha kötü bir hal alır. Vücudun herhangi bir yerinde görülebilir ancak en sık görülen yerler ense kısımları , sırtta kürek kemiklerinin üzerindeki deri ve bacaklardır. Hastalık bazen makat bölgesinde de oluşabilir ve şiddetli dayanılmaz kaşıntılara yol açabilir. Tedavi edilmediği durumlarda deride ger dönüşümsüz izler oluşur. Deri renginde değişim ve kalınlaşma görülebilir. Stresten doğan bir hastalık olmasına karşın aynı zamanda strese de sebep olur ve bu durum hastalığın nüksetmesine neden olur. Tüm hastalıklarda olduğu gibi erken tanı ve tedavini yapılması çok önemlidir.