Günlük hayatta oldukça fazla problemle karşılaşıyoruz. Bazılarımız bu problemler karşısında, hızlı bir şekilde çözümler üretebilirken; bazılarımız ise bu süreçte sorun yaşayabiliyor. İşte aradaki bu farkın nedenini yaratıcı düşünme kabiliyetiyle açıklayabiliriz.
Gestalt kuramcılarından Wertheimer, birbirine zıt iki problem çözme yolundan bahseder. B tipi problem çözmede birey, ezberci bir yol izleyerek problemin mantığına ulaşmak yerine, elindeki bir çözüm yolunu sorgulamadan problem üzerinde uygulamaya kalkar. Fakat A tipi problem çözme ise tam tersi bir yol izler. A tipi problem çözme, yaratıcı ya da üretici problem çözme kabiliyeti olarak da adlandırılır. Bu yöntemde birey, problemin temeline iner, problemin nedenlerini ve oluşum sürecini analiz eder ve daha önce uygulanmamış bir çözüm yolu geliştirir. Zira yaratıcı düşünme; bir nesneyi, bir kavramı alışılmışın dışında kullanmak ya da iki kavram arasında o güne kadar kurulmamış bir ilişki kurmaktır. Bu tanıma dayalı olarak, ortaya çıkan yeni çözüm yolunun genellenebilir ve uzun süre hatırlanabilir olduğunu söylemek de mümkündür.
Wertheimer' ın yaratıcı düşünce üzerine birçok örneği mevcuttur. Günümüzdeki sınav sisteminin bizlere sunduğu sorular karşısında kullanılabilecek bir örneği ise geometriyle alakalıdır. Wertheimer, deneklerine önce dikdörtgenin alanını hesaplamayı göstermiş, daha sonra paralel kenar şeklinde birer kağıt parçası vermiş ve onlardan bu kağıdın alanını bulmalarını istemiştir. Bazı denekler önceden öğrendikleri dikdörtgenin alanı formülünü uygulamaya çalışmış (B tipi düşünme), bazıları ise bunun yeni bir problem olduğunu ve gerekli formüllerin söylenmemesi halinde çözülemeyeceğini savunarak başarısız olmuştur. Bir grup denek orijinal bir çözüm yolu için çabalamış ancak yalnızca birkaç kişi yaratıcı düşünme yoluyla çözüme ulaşmıştır. Bir denek sorunu oluşturan şeyin iki çıkıntı olduğunu görmüş ve bir uçtaki çıkıntıyı kesip diğer uçtakiyle birleştirerek yeni bir dikdörtgen oluşturmuştur. Böylelikle dikdörtgenin alanını bulma yöntemini kullanarak paralel kenarın alanını da kolaylıkla bulabilmiştir. Yaratıcı düşünebilme elbette hayatımızı oldukça kolaylaştırabilecek bir özellik.
Fakat bu beceri, göründüğü kadar kolay bir şekilde uygulamaya geçirilemiyor. Çünkü aşağıda sıralayacağımız birtakım unsurlar, bu yolda bizim için epey engel teşkil ediyor:
1. Duygusal Etkenler: Duygularımız düşünme sürecimizi etkileyebilir. Eğer karşılaştığımız durum duygularımıza ters düşecek bir yapıdaysa çözümden uzaklaşabiliriz.
2. Algısal Engeller: Problemin kaynağı, nedenleri, özellikleri gibi unsurlar tam olarak kavranmadığı sürece çözüm aşamasında ilerlemek de zorlaşacaktır.
3. Kültürel Engeller: Başta aile olmak üzere içerisinde bulunduğumuz toplumun özellikleri düşünce yapımızı etkileyebileceği gibi probleme bulduğumuz yaratıcı bir çözüm bu özelliklere karşı bir zıtlık içeriyorsa, çevreden alabileceğimiz tepkileri göz önünde bulundurarak çözümü uygulamaktan kaçınabiliriz.
4. İşleve Takılma: Bir nesnenin alışılagelmiş işlevi dışında kullanılamamasıdır. Örneğin; kaşıkla soda kapağı açmayı akıl edebilen bir bireyin işleve takılma engelini aştığını söyleyebiliriz.
5. Geçmiş Deneyimler: Karşılaştığımız her problemde daha önce uyguladığımız bir çözüm yolunu kullanmak, yaratıcı düşünmenin önüne yeni bir engel çıkarmamıza neden olmaktadır.
Eğer bu engelleri aşma konusunda çaba gösterirsek hem kendimize hem de çevremize daha keyifli ve verimli bir hayat oluşturabiliriz.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.