Akciğer kanseri; her iki cinste de en sık görülen kanserden ölüm nedenidir. Tüm kanser ölümlerinin yaklaşık %28' ini oluşturmaktadır. Akciğer kanserlerinin %85-90' ından sigara sorumludur. ABD ve Batı Avrupa' da sigara karşıtı kampanyalar ile görülme sıklığı erkeklerde azalma eğilimindeyken, Doğu Avrupa ve ülkemizde kadınlarda sigara alışkanlığındaki artış nedeniyle sıklığı giderek artmaktadır.
Sigara içenlerde akciğer kanserine yakalanma riski yirmi kat fazladır, pasif sigara maruziyetinde bile risk %20-30 artmaktadır. Sigaranın içinde 4000' den fazla kimyasal ve partikül mevcuttur ve bunların %50-60 kadarı krom, arsenik, civa, kurşun, nikel, radon, polonyum, bizmut, kadmiyum, nitrözaminler, polisiklik aromatik hidrokarbonlar gibi karsinojenlerdir. Sigaradaki risk sigaraya başlama yaşına, içilen sigara sayısına, sigara içme süresine ve inhalasyonun derecesine göre değişmektedir. Bunun en anlamlı örneği kanser yapmadığı sanılan light sigaralardır Sanılanın aksine filtreli yada düşük tar içeren light sigaraları içenlerde kanser riski azalmamakta, kanser tipi squamoz hücreliden adenokansere değişmektedir. Yine sigarayı bırakanlarda risk azalmakta, ancak hiç içmemiş bireylerin düzeyine inmemektedir.
Sigara haricinde akciğer kanseri riskini arttıran bazı çevresel ve mesleki faktörler vardır. Bunlardan en önemlileri ülkemizde de çok sık maruz kalınan asbest ve radondur. Asbest lifleri ısı ve strese dayanıklı olduğundan gemi, izolasyon, otomativ sanayide çok fazla kullanılır. Ayrıca ısı ve su yalıtımı sağladığından Doğu Anadolu' da sıklıkla evlerin sıvanmasında, badanasında kullanılmaktadır. Eskişehir, Yozgat, Sivas, Bilecik, Diyarbakır' da toprakta doğal olarak da bulunur. Akciğer kanserlerinin %3-4' ünden sorumludur. Radon ise toprakta doğal olarak bulunan radyoaktif bir gazdır. Amerika' da akciğer kanserlerinin ikinci en sık sebebidir, metro ve tünel işçileri risk grubudur. Asbest ve radon haricinde metaller, mustard gazı, rasyasyon, klor metil eter riski arttıran diğer çevresel faktörlerdir. Bazı kişilerde genetik yatkınlıklar saptanmış ve genetik faktörlerin de etiyolojide rolü olduğu tespit edilmiştir. Bunlar dışında çevre kirliliği, A ve C vitamini eksiklikleri, akciğer fibrozisi, KOAH gibi faktörler akciğer kanserine yakalanma olasılığını arttırmaktadır.
Akciğer kanseri önlenebilir bir hastalıktır ve önlenmesinde en önemli aşama sigaraya başlanmasının önlenmesi, içenlerde ise sigaranın bıraktırılmasıdır. Akciğer kanserli bir hastanın sigara içmeye devam etmesi durumunda ikincil kanserlerin gelişimi, tedavide ortaya çıkan komplikasyonlar ve azalmış sağ kalım söz konusudur. Sigara dumanı gibi karsinojenlere uzun süre maruz kalma sonucu hücrelerde metaplazi daha sonra displazi gelişir. Displazi; hücrelerin farklılaşma ve olgunlaşmasındaki bir anomaliyi ifade eder. Erken evre kanser belirtisidir. Displazi sadece epitel içinde sınırlı ise karsinoma in situ, bazal membranı geçmişse invaziv bir kanserdir.
Dünya Sağlık Örgütü; akciğer kanserlerini biyoloji, tedavi ve prognoza dayanarak iki sınıfa ayırmıştır. Bunlar; %15 oranında görülen küçük hücreli akciğer kanseri ve % 85 oranında görünen küçük hücreli dışı akciğer kanseridir. Küçük hücreli dışı akciğer kanserlerinin squamöz hücreli ve nonsquamöz hücreli olmak üzere iki ana tipi vardır.
Küçük hücreli akciğer kanseri; tüm akciğer kanserlerinin %15-18' idir. Diğer türlere göre daha hızlı çoğalır bu nedenle yaygın metastazlar daha erkendir. Hastaların 2/3' ü toraks dışında belirgin metastazlarla gelir. Paraneoplastik sendromların en sık görüldüğü hücre tipidir. Paraneoplastik sendrom bir tümör veya tümörün metastazları ile doğrudan ilgili olmayan, yerleşim yerlerinden uzaktaki, ancak tümörün varlığına bağlı olan ve dolayısı ile tümörün çıkarılmasından sonra gerileyebilen belirti ve bulgularıdır.
*Squamöz hücreli kanser: tüm akciğer kanserlerinin %30' unu oluşturur. Ülkemizde en çok görülen akciğer kanseri türüdür. Genellikle yavaş büyüyüp, lokal kalma eğilimindedirler. Akciğerin merkezine yerleşirler nadiren periferde de olabilirler. Orta kısımlarında nekroza bağlı kavitasyon bulunur.
*Adenokanser: tüm akciğer kanserlerinin %40' ıdır. Genç yaşta, kadın hastalarda, sigara içmeyen veya sigarayı bırakmış kişilerde görülen akciğer kanseri türüdür. Gelişmiş ülkelerde en sık görülen tipidir. Genellikle akciğerin periferinde yerleşirler tek veya çok sayıda olabilirler.
Akciğer kanserinde görülen bulgular nelerdir?
Akciğer kanseri genellikle semptom vermez, hastalar ileri evrede başvururlar. Hastalık tanı anında %20 oranında lokal, %25 oranında lenf bezlerini tutmuş ve %55 oranında metastaz yapmış durumdadır. Tümör geniş bir bronştan köken alıyorsa erken dönemde semptom verir. Periferik bölgelerde bulunanlar hiç bir belirti vermeden büyük boyutlara ulaşırlar. Öksürük erken dönemde en sık semptomdur. Hemoptizi yani öksürükle kan gelmesi, özellikle geniş bronşlardan köken alan tümörlerde görülür. Nefes darlığı, geniş bir bronşun tıkanması sonucu akciğerin bir lobunun çökmesi veya geniş ve yaygın bir plevral effüzyonun varlığını gösterir. Laringeal sinirin tutulumuna bağlı ses kısıklığı görülebilir veya bu ses kısıklığı ikincil bir larinks kanserinin işareti olabilir. Plevra yani akciğer zarının tutulumuna bağlı plevral ağrı oluşabilir. Tümör yüküne bağlı iştahsızlık, halsizlik ve kilo kaybı olabilir. Bunlar haricinde tümörün metastazlarına bağlı çeşitli semptomlar olabilir. En sık beyin, kemik, karaciğer, böbrek üstü bezleri ve karşı akciğere metastaz yaparlar. Kemik metastazlarında şiddetli, gece uykudan uyandıran ağrı vardır. Beyin metastazlarına bağlı baş ağrısı, bulantı-kusma, halsizlik, epilepsi, genel düşkünlük ve mental durumda bozulma olabilir. Beyine en sık metastazı adenokanserler yapar.
Akciğer kanseri tanısı direk grafi, bronkoskopi , BT, MR, doku ve lenf bezi biyopsileri yardımıyla konur. Kesin tanı için biyopsi şarttır. Hastalığın kesin tedavisi ancak cerrahi rezeksiyonla sağlanabilir. Ne yazık ki vakaların ortalama %85 gibi büyük bir kısmında cerrahi uygun değildir veya imkansızdır. Cerrahi öncesi ciddi bir evrelendirme çok önemlidir. Hastaların respiratuvar kapasiteleri ve kardiyak durumları da cerrahi öncesi mutlaka değerlendirilmelidir. Radyoterapi cerrahi kadar yararlı olmamasına rağmen palyasyon sağlaması nedeniyle bazı durumlarda kullanılabilir. Kemoterapi küçük hücreli akciğer kanserinde etkilidir ve radyoterapiyle kombine kullanılır. Lazer tadavisi ise ana bronşun tıkandığı tümörlerde palyatif olarak yarar sağlamaktadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.