Teknolojinin hızlı bir şekilde gelişmesine paralel olarak çevre kirliliği de artış göstermektedir. Hayatımızı kolaylaştıran teknoloji aynı zamanda da sağlığımızı tehdit etmektedir. Örneğin taşıtların çoğalması hava kirliliğinin artmasına neden olurken, hızlı nüfus artışı ve teknolojik gelişmeler doğal kaynakların aşırı tüketimini bebaberinde getirmiştir.
Kirlilik Çeşitleri
Su Kirlenmesi
Canlıların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için gerekli olan su, çevre kirliliğinden çok fazla etkilenmektedir. Fabrika atıkları, evlerde kullanılan deterjanlar, zirai ilaçlar, gübreler, deniz taşıtlarından çıkan mazot, yanmış yağ ve katranlar suların kirlenmesine sebep olmaktadır.
Sulardaki kirletici maddeler hem insan sağlığını tehdit etmekte hem de sularda yaşayan canlıları olumsuz etkilemektedir. Örneğin içerisinde fosfor bulunan deterjanlı sular göllere karıştığında, göllerdeki bazı bitkilerin ve su yorunlarının aşırı büyümesine neden olur. Aşırı bir şekilde büyüyen bu bitkiler sudaki oksijeni tüketmekte ve bunun sonucunda göldeki balık sayısı azalmaktadır. Sulardaki kirletici maddeler çeşitli hastalıklara sebep olmaktadır. Bunlardan;
Fenol Türevleri: Böbrek yetmezliği, boğazda yanma, mide kanaması, beyinde ve dolaşım sisteminde bozukluk, mide krampları ve solunum durmasına yol açar.
Kurşun: Böbrek, beyin, karaciğer, mide, bağırsak sistemi ile kemik iliği hastalıklarına sebep olur.
Amonyak: Boğaz, yemek borusu ve bağırsak sisteminde tahrişler, bulantı, kusma, mide ağrılarına sebep olur.
Toprak Kirlenmesi
Toprağın kirlenmesine neden olan kaynaklar çok çeşitlidir. Toprağa verilen mineral gübreler, zirai mücadele için kullanılar ilaçlar, endüstri atıkları, nükleer santrallerden gelen sızıntılar, sönmemiş kireç, endüstri, ulaşım, ısınma faaliyetlerisonucunda havaya karışan gazlar sebebiyle oluşan asit yağmurları toprağın kirlenmesine sebep olmaktadır.
Toprak kirlenmesi canlıların yaşamsal fonksiyonlarını tehlikeye sokar. Topraktaki zararlı maddeler bitkilere, bitkilerden de onlarla beslenen canlılara geçerek solunum ve beslenme bozukluklarına yol açar.
Hava Kirlenmesi
Hava, su gibi kendi kendini yenileyebilme özelliğine sahiptir. Belirli miktardaki zehirlenmeler zamanla yol olabilir. Volkanik patlamalar, orman yangınları gibi sebeplerle oluşan hava kirliliği kısa sürede temizlenebilmektedir. Ancak sanayinin gelişmesiyle havayı kirleten maddeler artmış ve hava kendi kendini yenileyemeyecek duruma gelmiştir.
Sanayileşme, konutların ısıtılmasında kullanılan yakıtlar, motorlu taşıtlardan çıkan gazlar hava kirliliğinin başlıca sebepleridir. Havadaki tozlar akciğer aracılığı ile kan dolaşımına katılır, bazıları da akciğerde kalarak solunum güçlüklerine sebep olmaktadır. Havada toz halinde bulunan toz parçacıkları sindirim bozuklukları ve böbrek hastalıkları oluşturmaktadır. Havada gaz halinde bulunan kirleticiler (kükürtdioksit, karbonlu hidrojen gibi) ise kanser riskini artırmaktadır. Dünyada sanayi tesislerinin ve trafiğin yoğun olduğu şehirlerde o şehirlere has hava kirliliği ortaya çıkmıştır.
Londra Tipi Hava Kirlenmesi
Evlerde, sanayi tesislerinde, motorlu taşıtlarda ve enerji santrallerinde petrol ve kömür gibi yakıtların kullanımı sonucu ortaya çıkan gazların meydana getirdiği dumanın sisle karışması sonucunda oluşan hava kirliliğine Londra tipi hava kirlenmesi denir.
1952 yılında Londra'da bacalardan çıkan kükürtdioksit, sis ve duman karışarak şehrin üzerini kaplamış, iki hafta gibi bir sürede 4000 kişinin hayatını yitirmesine sebep olmuştur. Ülkemizde de sanayi faaliyetlerinin yoğun olduğu İstanbul, İzmir ve Bursa'da bu tip hava kirliliğine rastlanmaktadır.
Bu tip hava kirliliği cilt ve gözlerde tahrişe, bronşit gibi hastalıklara yol açmaktadır. Ayrıca metallerin paslanmasına, renk değiştirmesine, betonların kalkmasına, boyaların, kiremitlerin, kalkerlerin bozulmasına, toprağın asitlenerek verimsizleşmesine yol açmaktadır.
Los Angeles Tipi Hava Kirlenmesi
Los Angeles tipi hava kirlenmesi motorlu taşıtların çıkardığı gazların (karbonmonoksit, hidrokarbon, azotoksit, sülfüroksit ve katkı maddeleri) güneş ışınlarının etkisiyle karbondioksite dönüşmesidir. Los Angeles çevresi dağlarla çevrili okyanus kıyısında bulunan bir kenttir. Taşıtların çıkardığı gazlar okyanustan gelen rüzgarların etkisiyle kentin üzerinde yoğunlaşır. Gözlerde tahriş, bronşit, astım, amfizem gibi hastalıklara sebep olur, solunum ve dolaşım sistemini etkiler. Ülkemizde taşıt sayısının fazla olduğu İstanbul'da bu tip hava kirliliğine zaman zaman rastlanmaktadır.
Radyoaktif Kirlenme
Radyoaktif maddelerin hava, su ve toprağa karışmasına radyoaktif kirlenme denir. Radyoaktif maddelerin çevreye yaydığı zararlı ışınlara ve parçacıklara radyasyon denir. Nükeer enerji santralleri, x ışını makineleri, nükleer silah ve bombalar radyasyon kaynaklarıdır. Radyoaktif maddelerin yaymış olduğu elektronlar toprağa, havaya, suya, bitkilere, bitkilerden besin zinciri ile insan ve hayvanlara çok hızlı bir şekilde geçerek canlı hücrelerdeki elektron dengesini bozar, bunun sonucunda hücreler normal işlevini yerine getiremezler. Radyasyon tehlikesi çok uzun yıllar sonra da etkisini göstermektedir.
26 Nisan 1986'da Ukrayna'daki Çernobil Nükleer Santrali'nde meydana gelen patlamada birçok radyoaktif madde geniş alanlara yayılmıştır. Bu kazadan etkilenen Almanya'nın Miesbach bölgesinde otlaklarla beslenen ineklere ait her 10 buzağıdan birinin ölü ve sakat doğduğu görülmüştür. Bu patlamanın etkisi Türkiye'ye kadar ulaşmıştır.
1945 yılında ABD'nin Japonya'ya attığı atom bombası sonucunda Hiroşima ve Nagazaki şehirlerinde tarihin en büyük felaketlerinden birisi yaşanmıştır. Aradan 60 yıldan fazla süre geçmesine rağmen felaketin etkileri az da olsa devam etmektedir.
Besin Kirlenmesi
Hava, su ve toprak kirlenmesi, tarım ilaçlarının kullanılması, daha sonra tüketilmek için hazırlanan yiyeceklerin yapımı ve saklanması sırasında gerekli koşulların sağlanamamasından dolayı yiyeceklerin bozulması besin kirlenmesinin nedenlerindendir.
Kirlenmiş olan besin maddelerinin tüketilmesi çeşitli hastalıklara hatta ölümlere neden olabilmektedir.
Ses (Gürültü) Kirliliği
Hoşa gitmeyen, insanın işitme sağlığını ve algılamasını olumsuz etkileyen, fizyolojik ve psikolojik denge bozulmalarına yol açabilen, çalışma verimini düşüren ve karmaşık seslere gürültü veya ses kirliliği denir.
Hızlı nüfus artışı, yaşam düzeyinin iyileşmesi ile teknoloji ürünlerinin kullanımının artması, sanayinin gelişmesi, yoğun trafik, çocuk parkları, eğlence yerleri, spor alanları, yağmur, şimşek ve rüzgar gibi atmosferik olaylar gürültü kirliliğine sebep olmaktadır.
Gürültü insanlarda fiziksel, psikolojik ve fizyolojik rahatsızlıklar oluşturmaktadır. Örneğin, 50 - 90 desibel arasındaki ses; uykusuzluk, öfke, yorgunluk ve baş ağrısına neden olmaktadır. 130 desibelin üzerindeki ses; kulak zarı patlamasına neden olmaktadır.
Gürültü kirliliğine karşı;
Fabrikalar, sanayi kuruluşları, binalar yapılırken ses geçirmeyen izolasyon maddeleri kullanılmalı.
Yük taşıyan araçlar yerleşim yerleri dışından geçirilmeli.
Gürültü kaynakları ile konutlar arasında boş alanlar bırakılıp, bu alanlar ağaçlandırılmalı.
Otoyolların kenarları ağaçlandırılmalı.
Gürültülü uyarılar yerine görsel uyarılar yaygınlaştırılmalı.
Halkı gürültü kirliliği konusunda bilinçlendirmeli.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.