En eski mühendislerden biri örümceklerdir. İlk canlılardan biri olan örümcekler, var olduklarından beri ağ örüyorlar. Düşünsenize; uçamayan küçük bir canlı, uçabilen küçük canlıları kolaylıkla ve hiç kıpırdamadan yakalayabiliyor.
Örümcek ağları bir sıvı olarak örümceğin karnında bulunur. Karında olan su, katıya dönüşmesi için salgı bezine aktarılır ve ipekten bir kablo olarak örümceğin memeciklerinden dışarı çekilir. Örümcek ipeğine has diğer bir özellikte, biyolojik olarak bilinen en güçlü ipek olmasıdır. Altın ipek örümceği ise en güçlü örümcek ağını yapar.
Bir ağ yapmak için 4 farklı ipek gerekir. 1. ye kılavuz ip denir. Örümcek ağ yapmak için bir yere tırmanır ve sadece 1 tane kılavuz ipini rüzgara bırakır ve böylelikle ip başka bir yere tutunur. İp bir kere dolandı mı örümcek diğer iplerle onu desteklemeye başlar. Daha sonra örümcek daha serbest bir ağ daha oluşturur, oluşturduğu yeni ipin ortasına gelir ve ipe Y şeklini vererek gerdirir. Aralarda ki bağlantıyı ve basamakları oluşturmak için örümcek bağlama ipi denilen bir başka salgı ipini kullanır. Ardından ipe 3. İpliğinden ağı destekleyici sarmallar üretmeye başlar. Bu ip, ağın merkezinden dışarı doğru yapılan sarmallarla oluşturulur. 4. ip ise yapışkan boncuklarla dolu bir iptir. Yapışkan ipler aynı zamanda çokta esnektirler. Bu da, ağa yapışan canlının enerjisini çabuk tüketip, kolay bir şekilde yakalanmasına neden olur.
Örümceklerin görme duyuları zayıftır. Bu yüzden avının yerini ağda ki titreşimlerden yararlanarak bulur. Hatta sadece titreşimlerden yararlanarak türünü bile belirleyebilir. Örümcek avını başka bir tür ipekle sarmalar, bu avını güçsüz ve hareketsiz bırakan güçlü bir fiber yapıdır.
Eğer örümcek ağını tam anlamıyla üretebilseydik kurşunları durduran incecik bir giysi yapabilirdik. Aynı kalınlıkta ki çelikten 5 kat daha fazla dayanıklı ve plastikten ise daha esnektir. Öyle ki; örümcek ağını ne kadar çekerseniz çekin, bıraktığınızda önce ki haline geri döner. Bu kadar sağlam ve esnek olan örümcek ağının üretimi ise hala tam anlamıyla yapılabilmiş değil. Deneme aşamasında olan birkaç üretim yolu var.
Kanada’da örümcek genleri, keçilere yerleştirilerek ağ üretimi yapılabiliyor, keçilerin seçilmesinin nedeni çok çabuk üremeleridir. Örümcek ipliğinin üretimin ilk adımı süt toplamaktır, keçilerden alınan süt direk olarak laboratuvara gönderilir. Laborauvarda örümcek ağının proteini diğer maddelerden ayrıştırılır. Saflaştırılmış proteinler, örümcek ipliğine dönüşmesi için bir şırıngayla makineye konulur. Son aşama ise dayanıklılık kontrolüdür, ipliğe çekme deneyi yapılarak mukavemeti belirlenir. İnsan yapımı olan bu ipek, çelik yeleklerde kullanılan kablolardan daha güçlü bir naylondan ise daha esnektir. Yalnız bunu yapmak çok maliyetlidir sadece 10 pound’luk bir çelik yelek yapabilmek için 2771 litre keçi sütüne ihtiyaç vardır.
Bir diğer yol ise, ipeği örümceklerden özütleyerek üretmek. Bu yol çok etkili ve pratik bir yöntem değil, çünkü aynı ortamda bulunan örümcekler birbirlerini yeme eğilimi gösteriyorlar.
Kunduzlar
İnsanları saymazsak çevrelerini değiştirme yetisine sahip tek canlı kunduzdur. Her şeyi yapabilen bir yetenekleri vardır. Hayatlarının yarısını suda geçiren bu kemirgenlerin ana vatanı Kuzey Amerika ve Avrupa’dır.
Avcılardan korunmak ve yemek elde edebilmek için baraj inşa ederler. Baraj yapmak, ağaçları kesmekle başlar. Bir kunduz 1 saatte ortalama 16 cm çapında bir ağacı devirebilir. Daha sonra büyük olan ağacı yine dişleriyle parçalayıp baraj yapacağı yere yerleştirmeye başlar, dalların arasında kalan boşlukları ise taş ve çamurla doldururlar bu şekilde su geçirmez bir baraj meydana getirirler. Daha sonra barajın iç kısmını korumak için ağaç gövdelerini kullanırlar.
Kunduzlar barajın üstüne ya da yanına kendi yuvalarını kurarlar, yine çalılarla yaptıkları bu yuvanın altından, kendilerinin geçebileceği büyüklükte bir delik açarlar. Kunduzlar, nehirlere yeni kanallar açarlar bu şekilde yakınlarda kullanabilecekleri ağaç, çalı gibi kaynakları bittiğinde daha geniş bir tarama alanı elde ederler. Kunduzları belki de diğer canlılardan en çok ayıran özellikleri ise bu şekilde sulak arazi yaratabilmeleridir.
Kunduzların yaptıkları en büyük baraj ise Kanada’nın Kuzey Alberta bölgesinde olup uzunluğu 850 metredir.
Arılar
Koloniler halinde yaşayan arılar, sadece farklı yapılar üretmeleriyle değil çevrelerini kontrol etme yetenekleriyle de bir doğa mühendisidirler. Arı kovanlarının içleri hiçbir zaman değişmez. Arılar, tüm Dünya’ya yayılmıştırlar, bunun nedeni çevrelerine çok iyi uyum sağlamalarından ileri gelir.
Arılar mühendislik yeteneklerini kovan yaparken de kullanırlar. Kovan yapımına bal mumuyla başlanır. Arılar 12-18 günlük olduklarında, mum salgılayan bezleri gelişir ve küçük küçük mum parçacıkları üretmeye başlarlar. Petekleri yapan işci arılar, sadece dişi arılardan oluşur. Kovanların en büyük özelliği kusursuz olması ve enerji tasarrufunu sağlamasıdır, arılar bunu kovanlarını altıgen olan hücrelerden meydana getirmesiyle oluştururlar. Petekler eğer yuvarlak ya da sekizgen olsaydı, hücreler arasında boşluklar kalırdı. Bunu üçgen veya kare ile de başarabilirler ancak bu sefer çok fazla bal mumu tüketmiş olurlar. Altıgen de ise en az bal mumu kullanılarak aynı hacme ulaşılır.
Arılar her hücreyi 13 derecelik açıyla yaparlar, bu eğimle ballarının akmasını engellerler. Bal hazır olduğunda arılar üstlerini kapatırlar, kovanın içini ise hep 93 derecede tutarlar. Bu sıcaklıkta arı yavruları rahatlıkla yetişebilir. Kovanlarda ki altıgen şekli arabalarda, uçaklarda, metrolarda, uzay araçlarında ve hatta uydularda kullanıyoruz.
Kuşlar
Barınak hayatın devamı için olmazsa olmazlardan biridir. İnsanlar çeşitli barınaklar yapmıştırlar fakat bu alanda yalnız değiliz, hayvanlar aleminde ki rakibimiz kuşlar. Kuşlar muhteşem mühendistirler, bu canlılar o gördüğümüz evlerini 1 hafta içerisinde inşa ederler. Çevreden ne bulurlarsa kullanırlar. Yaptıkları yuvalar, yavrularını avcılara karşı ve hava koşullarına karşı korur. Birçok kuş türü çamuru, çimi ve küçük dal parçalarını bir araya getirerek yuvasını oluştururlar fakat bu ağaçkakan için geçerli değildir, ağaçkakan kuşların marangozudur, evini yapabilmek için ağacı deler.
En yetenekli kuşların başında ise, dokumacı kuş yer alır. İsminden de anlaşılacağı gibi yuvasını bitkilerden topladığı yapraklardan yapar. Kuşlar sadece yuva yapmaz, bazı erkek kuşlar dişisine kur yapmak için farklı türlerde yapılar meydana getirir. Bunun en büyük örneği cennet kuşlarıdır, öncelikli amaçları karşısında ki dişiyi etkilemektir. Yaptıkları yuva değil bekar evidir. Yaptıkları hem içgüdüsel, hem de öğrenilebilir bir şeydir. Çalılı bahçelerini yapmak birkaç aşama gerektirir, eğer yanlış yapılırsa erkek dişiyi elinden kaçırır ve tabi ki erkekler arasında bu yüzden rekabet hat safhadadır. Birbirlerinin süslerini çalarak, duvarlarını yıkarak rakiplerinin yapılarını sabote ederler. Çiftleşme dönemi geldiğinde ise erkek, dişisine kur yapar. Süslerini gösterir ve dans eder. Dişi eşini seçmeden önce ortalama 3 bahçe gezer ve en iyi olanı seçer. En iyi olan erkek yaklaşık 25 dişiyle çiftleşir.
Cennet kuşları, arılar, örümcekler, kunduzlar ve diğer canlılar doğuştan mühendistirler. Onların içgüdüsel olarak yaptıklarını bizler iyi öğrenmeli ve insan yaşamına nasıl sokabileceğimizi araştırmalıyız. Muhteşem yapılar, harika eserler yapsakta bu canlılardan öğrenecek daha çok şeyimiz var.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.