Gerçek adı Ömer olan ve iyi bir eğitim gördüğü eserlerinden anlaşılan Nef'i, 17. yüzyıl Osmanlı şairlerindendir. Çok genç yaşlarda şiir yazmaya başlayan Nef'i gelmiş geçmiş en yetkin kaside üstadı olarak kabul edilir. Ayrıca bir kaside türü olan hiciv konusunda oldukça önemli bir isim olup, en güzel ve önemli hicivleri yazan da yine Nef'i'dir. Nef'i tahmini olarak 1570 yılı civarında Erzurum'da doğmuştur. Bu yüzden ona Erzenur' Rumi de denir. Arapça ve Farsça'ya çok hakim olan Nef'i, Hafız divanı, Şadi'nin Gülistanı gibi pek çok önemli eseri okudu. Nef'i'nin ilk mahlası "zarri"dir. Bu mahlas "zararlı" manasına gelir. Daha sonra Erzurum defterdarı olan Müverrih Ali bey Zarri'nin şiirlerini görmüş, çok beğenmiş ve "sen zarri(zararlı) değil, ancak nefi(yararlı) olursun" demiş ve şairin adı Nef'i olarak kalmıştır. Nef'inin eserleri: Türkçe Divan, Arapça Divan, Siham-ı Kaza (hicivlerini topladığı eser) dır.
Nef'i, I. Ahmet döneminde İstanbul'a gelmiş ve kısa sürede tanınmıştır. Maden mukataacılığı, maden katipliği, çeşitli katiplikler gibi çeşitli devlet memurluklarında çalışmıştır. Nef'i, I. Ahmet'in yanı sıra, II. Osman ve IV. Murat'ın padişahlıkları dönemlerini de görmüştür. Özellikle IV. Murat'ın zamanında yazdığı kaside ve hicivlerle bu padişahın gözüne girdi ve ününün doruğuna ulaştı. Özellikle dönemin müftüsünün kendisi için kafir demesinin üzerine yazdığı şu kaside oldukça ünlüdür;
Müftü efendi bize kâfir demiş
Tutalım ben O'na diyem müselman(müslüman)
Lâkin varıldıktan ruz-ı mahşere
İkimiz de çıkarız orda yalan.
Yine bir başka hiciv örneğine bakacak olursak; kendisine köpek diyen biri için söylediği hiciv örneği;
Tahir Efendi bana kelp demiş
İltifadı bu sözde zahirdir
Maliki mezhebim benim zira
İtikadımca kelp tahirdir.
Yazdığı hicivler yüzünden Nef'i'nin başı dertten kurtulmamıştır. IV. Murat genellikle onu korusa da pek çok kez zindana atılmaktan kurtulamamıştır. Öyle ki Yaşadığı dönemde Sadrazamlara bile ağır küfürler içeren hicivler yazıp zindanlara atılıp yine dönemin padişahı tarafından affedilmiştir.
Nef'i'nin ölümü de hicivleri yüzünden olmuştur; IV. Murat artık en sonunda Nef'i'ye hiciv yazmayı yasaklamıştır. Nef'i bu durumda, aklına gelen yeni hicivler olsa da bu hicivleri dillendirmemiştir. Fakat bir gün IV. Murat "var mı yeni hiciv?" diye sorduğunda "var padişahım" deyip IV. Murat'ın sadrazamı Bayram Paşa için yazdığı bir hicvi okur. Aslında padişah bu hicvi çok beğendiyse de Bayram Paşa doğal olarak memnun kalmamıştır ve padişah da Bayram Paşa'nın baskılarına dayanamayıp 1635 yılında Nef'iyi boğdurtarak öldürtmüştür.
Nef'i'nin idamıyla ilgili, bir de çok bilinen bir efsane vardır; efsaneye göre, aslında Nef'i'nin idamı son anda iptal edilip Nef'i affedilmiştir. Zenci olan infaz memurunun idamla ilgili kağıdı yazarken kağıda siyah mürekkep damlatması üzerine Nef'i, kendini tutamamış ve "kağıda terinizi damlattınız" demiştir. Artık bu olaydan sonra affedilme şansını kaybeden Nef'i'nin idamı kaçınılmaz olmuştur.
Nef'i, oldukça yetkin ve mükemmel kasideler yazmasının, mükemmel bir şair olmasının yanı sıra, kendinin mükemmelliğinin farkndadır ve kendisini oldukça fazla metheder. Kasideler bilindiği gibi birini övmek için yazılırlar. İşte Nef'i kasidelerinde kendisini övdüğü de olmuştur. En azından bir dizede kendisinin mükemmel sanatından bahseder. mesela aşağıdaki şiire baktığımızda bunun bir örneğini görürüz;
Ağyâre nigâh etmediğin nâz sanırdım
Çok lutf imiş ol âşıka ben az sanırdım
Gamzen dili rüsvâ-yı cihân eyledi ahır
Billâh ben ol âfeti hem-râz sanırdım
Seyr eylemesem âyînede aks-i cemâlin
Hüsn ile seni meh gibi mümtâz sanırdım
Ma'mûr idügin bilmez idim böyle harâbât
Mestâneleri hâne-ber-endâz sanırdım
Sihr etdiğini senden işitdim yine Nef'î
Yoksa sözünü hep senin i'câz sanırdım
Kasidenin açıklamasına bir bakalım;
Düşmana yüz vermediğinden naz sanırdım
(Meğer) çok lütuf imiş ben az sanırdım
Gülümsenle cihana beni rezil eyledin
Oysa ben seni en yakın arkadaşım sanırdım
Yüzünün aynadaki yansımsını görmesem
Güzellikde seni ay gibi seçkin sanırdım
Yapıcı olduğunu bilmezdim böyle harabat
Sarhoşları seni ev yıkıcı sanırdım
Sihir yaptığı yeni senden işittim
Nef'i yoksa sözünü hep icaz sanardım.
Özellikle son dizede Nef'i kendini övmüştür. İcaz sözü en mükemmel şeklinde kullanmaktır. Nef'i kendi kendine diyor ki; "şiirlerini icazlı sanırdım ama bunlar meğer sihirmiş" Yani icaz muhteşem ve zor bir sanat olduğu halde Nef'i kendisinin icazı da aştığını, şiirlerinin mükemmeliğinin ancak sihirle açıklanabileceğini söylemiştir.
Nef'i ile ilgili bir rivayet daha vardır; IV. Murat, Siham-ı Kaza'yı okurken ayağının dibine yıldırım düşmüş, bu durumu olumsuz yorumlayan padişah, Nef'i'ye bir daha bu kadar kuvvetli hicivler yazmayı yasaklamıştır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.