İnsan davranışlarında etkili olan özgür irade mi ve determinizm yani nedensellik mi sorusu yüzyıllardan beri psikologlar ve filozoflar tarafından sıkça tartışılmıştır.

Determinizme yakın olan kişiler, insanların sergilediği tüm davranışları kişiye etki eden iç ve dış kuvvetlerin belirlediğini düşünmektedir. Burada belirtilen iç ve dış kuvvetleri örneklemek gerekirse, aile önemli bir dış kuvvet olarak sayılabilirken, hormonlar da en önemli iç kuvvetlerdendir. Özgür irade tarafında olan kişiler de, konunun daha karmaşık olduğunu savunurlar. Bu düşünce sistemine göre, iç ve dış kuvvetler kişilerin davranışını etkilese de kişilerin davranışını seçmek için özgür iradeleri olduğu ileri sürülür. Determinizm ve özgür irade tartışması şu soruda birleştirilebilir: Bir kişi isterse kaçınılmaz bir durumda farklı bir davranış sergileyebilir mi? Determinist yaklaşımın bu soruya yanıtı hayır olurken özgür iradeci düşünce evet demektedir.

Determinizm psikolojide serbest iradeye nazaran çok daha fazla teori ile desteklenmektedir. Davranış bilimcilerin çoğu genellikle determinist düşünce tarafındadırlar.

Deterministler, evrenin doğasının kesin bilimsel yasalar ile çevrelendiğini, bu nedenle her sonucun onu yaratan nedenlerden kaynaklandığını ve insan davranışlarının da bu kuraldan istisna olmadığını savunurlar. Uyarıcı durumlar ve koşullandırma geçmişi bilinen bir bireyin davranışının kesin olarak tahmin edilmesinin mümkün olduğu düşüncesini taşırlar. Davranışın çevrede gelişen olaylar tarafından belirlendiğini ve kişilerin benzer olaylarda benzer davranışları sergileme eğiliminde olduklarını daha önceki deneyimlerinin sonucunda ceza veya ödül geribildirimlerinin önemli olduğunu ve özgür iradenin yanılsamadan ibaret olduğunu savunurlar.

Karşıt görüş ise bu fikirde bazı kusurların bulunduğunu savunur. Özgür irade kavramına inananlar insan davranışlarının bu tarz ceza veya ödüllendirmelerin sonucuna göre şekillenmesinin insanları rüzgar gülü gibi düşünmek olacağını ve bu kadar basite indirgenemeyeceğini savunur. Onlara göre insanların uzun vadeli hedefleri vardır ve başkalarını takip etmek yerine bu hedeflere ulaşmaya çalışırlar. Aynı zamanda bireyin davranışlarının çevre tarafından belirlenmesi düşüncesi, bireyin kendi çevresini etkilediği düşünülürse hatalı olmaktadır.

Deterministik bakış açısına inanan bilim adamlarından biri psikoloji ile uğraşan hemen herkesin tanıdığı veya en azından ismini duyduğu Sigmund Freud'dur. Freud'a göre birine farklı bir kişinin ismine hitap etmek gibi çok önemsiz sayılabilecek durumların dahi kişinin motivasyonel sistemini kesin olarak etkilemektedir.

Psikodinamik yaklaşım savunma mekanizması gibi iç sistemlerin insan davranışlarının hangi yolu seçeceğini belirlemektedir. Biyolojik yaklaşım da davranışın kişinin genleri ve iç sistemleri tarafından belirlendiğini savunur. Örneğin, zekâ ile ilgili hastalıklar bu yaklaşıma göre değerlendirildiğinde, hastanın kendi hatasının olmadığı ve bunların tamamen hasta olduğu sonucuna varılır. Bu hastaların biyolojileri belirli şartlar altında kendilerini kontrol altında tutamamaktadır ve biyolojik toparlanmaları sağlanmadığı sürece kontrol altında tutmak imkânsızdır. Şizofren hastalarının beyninde bulunan aşırı miktardaki dopamin (hareket ve duyguyu düzenlemek için beyin ile birlikte çalışan sinir taşıyıcısı) bu tezi bir nebze kanıtlamaktadır.

Hümanistik yaklaşım bunun zıttı olarak özgür iradenin karar alma süreçlerinde önemli rol oynadığını yukarıda da belirmiştik. Bu yaklaşıma göre insanların davranışlarının dış etkenlerin elinde olduğu sanısı yanlıştır ve insanlar nasıl davranacakları konusunda serbest iradeye sahiptirler. İnsan davranışları belirli bir çatı altında özgürce değişebilir. Deterministik yaklaşım fazlasıyla mekanik ve hatasız durmaktadır ancak bu yaklaşım dünyadaki çeşitliliğe aykırıdır. Zekâ ile ilgili hastalıklar da, hastanın ne kendisini ne de çevresini kabul edecek durumda olmamasının sonucudur. Psikodinamik yaklaşımda da her ne kadar temel olarak deterministik olsa da özgür iradeye ait bir potansiyel vardır. Freud'un geliştirdiği psikanaliz, kişilerin davranışlarını değiştirebileceği temeline dayanır. Etnik argümanlar da özgür iradeyi desteklemektedir.

Manevi sorumluluk beklemek için örgür irade konseptinin kabul edilmesi gereklidir. Eğer bireyin davranışlarının dış kuvvetler tarafından belirlendiği kabul edilirse, bireyler kendi eylemlerinden ötürü sorumlu tutulmamaları gerekir. Ancak yasalar her yetişkini kendi eylemlerinin sorumlusu olarak görür ve buradan da toplumun özgür irade kavramını desteklediği sonucuna varılabilir. Ancak bu yaklaşımla ilgili iki önemli problem vardır. Birincisi, özgür irade olarak kastedilen nedir? İkincisi, eğer deterministik yaklaşıma göre her şeyin belirlenebilir bir nedeni varsa özgür irade tamamen gelişigüzel midir?

Ilıman determinizm de dış dünyanın insanların davranışlarını sadece belirli bir düzeye kadar etkilediğinin savunan yaklaşımdır. Bazı davranışlar diğerlerinden daha fazla etki altında kalırken bazıları çok etkilenmez. Özgür irade kavramı her davranışta vardır ancak dış kuvvetlerden etkilenir. Bir anlamda iki zıt yaklaşımın ortası olduğu söylenebilir. Birçok psikolog insan davranışının bir dereceye kadar biyolojiden, geçmiş deneyimlerden ve dış ortamdan etkilendiğini düşünse de özgür iradenin de karar alma ve eylem süreçlerinde etkili olduğunu düşünmektedir.

Kategoriler:

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Coğafya Tarih Sitesi Matematik Sorusu Türkçe Sitesi