Büyük salgın yıllarında vebaya verilen “Kara Ölüm” adı iç kanamanın vücutta oluşturduğu kara lekelerden kaynaklanmasıydı. Hastalığın birkaç türü olan, fakat en çok rastlananı hıyarcıklı ( bubonik) veba denilen türüydü. Koltukaltı ve kasıklarda şişlikler meydana gelmesi, kusma, yüksek ateş belirtilerini genellikle ölüm izliyordu.

Septisemik vebada mikroplar kana karışıyor, akciğer vebasında ise akciğerleri etkiliyordu. Bu etkile hastayı aynı gün içinde öldürüyordu. Veba Asya’nın batısına ilk kez Çin’den, veba taşıyan pirelerle dolu olan kürkleri getirip satan Asyalı tacirlerden bulaştı. 1347 yılında birçok İtalyan tacirlerin yaşadığı Karadeniz’in kuzeyinde Kırım kıyılarında olan, Ceneviz Limanı ( bugün Feodosya) Kırım tatarları tarafından kuşatılmıştı. Kıpçak reisi Canıbek, halkının yakalanmış olduğu salgını bir koz olarak kullanma gayreti içindeydi. Şehir halkına hastalığı bulaştırmak için, vebalı cesetleri mancınıkla surlardan içeri fırlatmaları için adamlarına emir verdi.

Kıpçak Reisi, uyguladığı bu savaş taktiği ile felaketler silsilesi ile karşı karşıya kalacağından henüz habersizdi. Kefedeki İtalyanlara bulaşan hastalık nedeniyle anayurtlarına, yani Cenova, Messina ve Venedik’e kaçtılar. 1348 yılında bu üç şehir, Avrupa kıtasında Kara Ölüm’le tanışan ilk merkez oldu. Paniğe kapılan halk, messinada bulunan vebalı gemicileri kovaladılar ve kendileri de kaçtılar. Canlarını kurtaramadıkları gibi hastalığı başka kentler de bulaştırmış oldular.

Haziran 1348 de veba Paris’e bulaştı. 1349 yılının başlarında Londranın üstüne çöken veba, Aralık ayında İskoçya’ya, daha sonra kuzey denizini geçerek 1350 yılında İskandinavya’ya kadar ulaştı. Oradan da karadan ilerleyip güneye ve doğuya doğru yöneldi. Veba, tam bir daireyi tamamlayarak Volga boyunca yeniden tatarların anayurduna döndü. 1352’de salgının şiddeti biraz geçer gibiydi. Ansızın ortaya çıkan belirtiler, insanlarda yeniden aynı dehşeti yaşatıyordu. Galler bölgesindeki ünlü ozan Gethin “ Ölümün üstümüze bir kara duman gibi geldiğini görüyoruz” diye yazıyordu. Şişliğin aniden nasıl büyüdüğünü anlatırken, “ Elma biçimindedir, soğan başı gibi…ama kor gibi de yakar” diyordu.

Floransa da yaşayan 90. 000 kişinin yarısı bu hastalıktan öldü. Veba gündelik yaşamı da insanların umutlarını da darmadağın ettiğinden toplumda olumsuz, sağlıksız eğilimler meydana gelmişti. Ana babalar, çocuklarını terk ediyor, ürün tarladan kaldırılmıyor, hayvanlar bakımsız bırakılıyor ve sağlıklı olan hasta olandan kaçıyordu. On binlerce köy boşaltılmıştı. Yerel yöneticiler, liderler de vebaya yenik düştüğünden ne yasa kaldı, ne düzen. Yaşanan felaketler Avrupa'nın her yerinde yenileniyordu. Fransisken rahipler Fransa’da 125. 000 kişinin öldüğünü kaydettiler.

Arkasında harabeye dönen bir Batı Avrupa kıtası bırakan veba salgını, burada yavaş yavaş sona erdi. Ancak ölü sayısı belirsizdi. Kayıt tutulamıyordu. Kıta çapında 20-25 milyon insanın ölmüş olması muhtemeldir. Venedik, nüfusunun dörtte üçünü yitirdi, İngiltere de 4, 5 milyonluk halkının yaklaşık 1 milyonunu kaybetti. Hastalıktan kırılmış, neredeyse yok olmuş bir kıtanın eski nüfusuna ulaşabilmesi için bir 150 yıl daha geçmesi gerekti.

Nice yiğit erkekler, nice güzel hanımefendiler …sabahleyin akrabalarıyla, arkadaşları ve dostlarıyla kahvaltı ettiler ve akşam olduğunda öteki dünyada atalarıyla yemek yediler!” - GIOVANNI BOCCACCIO

Kategoriler:

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Coğafya Tarih Sitesi Matematik Sorusu Türkçe Sitesi