Türkiye’'nin en güneyinde yer alan Hatay, pek çok kültüre ev sahipliği yapmış bir ilimizdir. Yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda ilin kuruluşunun milattan önce yüz binlere kadar dayandığı düşünülmektedir.
Milattan önce üç yüz yılında kurulan Antakya ( bugün merkez ilçedir) kısa sürede gelişmiş ve Roma imparatorluğu, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve Bizans imparatorluğunun eline geçtiyse de Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1918 yılına kadar Osmanlı toprağı olan bu kültür şehri Mondros Ateşkes anlaşmasından sonra Fransız işgali altında kalmıştır. 1921'den sonra da Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında kalarak 1939 yılına kadar bağımsız yaşamıştır. Cumhurbaşkanı, başbakanı olan küçük bir ülkedir. 1939 yılında Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisine alınmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, Hatay'’ın anavatana katılmasını çok istemiş ama ne yazık ki ölümünden bir yıl sonra gerçekleşen bu olayı görememiştir.
Farklı inanca mensup insanların bir arada yaşadığı bir hoşgörü şehridir. Öyle ki çok sayıda cami, kilise ve havralar yan yana bulunabilmektedir. Pek çok tarihi esere sahip şehirlerimizden birisidir. Bunların en önemlileri Saint Pierre Kilisesi ve Mozaiklerdir.
Saint Pierre Kilisesi
Hatay ili sınırları içerisinde yer alan Saint Pierre (Sen Piyer) Kilisesinin tarihi MS Beşinci yüzyıla kadar dayanmaktadır. Habib Neccar dağının batı yamacında bulunan büyük bir mağaradan oluşmaktadır.
Hz. İsa’nın ölümünden sonra havariler Hıristiyanlığı yaymak için çeşitli bölgelere dağılmışlardır. İsa’nın havarilerinden Petrus’un (Pierre) bu mağara kilisede vaazlar verdiği ve Hıristiyan isminin ilk kullanımı burada geçtiği için kilise Hıristiyanlar için çok önemlidir. Hıristiyanlar bu mağarada toplanıp kendilerine "Hıristiyan" adını verince, bu mağara da Hıristiyanlığın ilk kilisesi olarak kabul edilmiştir. Bilinen ilk Katolik kilisesi olarak anılmıştır. Öyle ki 1963 yılında Papa dördüncü Paolo tarafından burası Hıristiyanlar için hac yeri olarak ilan edilmiştir.
Ne zaman kilise haline geldiği tam olarak bilinmeyen kilisenin içindeki mozaikler, MS beşinci yüzyıla kadar uzanırken bu gün ayakta kalmayı başaran yapının ise, on ikinci ve on üçüncü yüzyıla ait olduğu bilinmektedir. Ortadaki kapı daha büyük olmak üzere üç kapısı vardır. Mağara 13m. Derinliğinde, 9, 5 metre genişlikte ve 7 metre yüksekliğindedir. Mağaranın içinde bir tünel yer almaktadır. Bu tünelin ani baskın sırasında kaçış için kullanıldığı düşünülmektedir. Ayrıca kiliseye doğru yürürken dağın eteklerinde içine birer kişi sığacak oyuklara rastlanır. Bu da kilisede toplananlara birilerinin gözcülük yaptığını düşündürmektedir. Kilise ön cephesinde bulunan yuvarlak pencereler sayesinde ışık almaktadır.
Mağara'nın içinde sızıntı halinde kayaların arasından gelen bir su bulunmaktadır. Zamanında vaftiz için kullanılan bu suyun günümüzde de şifalı olduğuna dair bir inanç vardır. Ama günümüzde bu su giderek azalmaktadır. Bunun nedeni ise Hatay ilinde sık sık oluşan depremlerdir. Her yıl Saint Pierre günü olan 29 Haziranda burada toplanan Katolik, Ortodoks pek çok insan, düzenlenen ayine katılmaktadır. Dini turizm açısından her yıl kiliseyi binlerce insan ziyaret etmektedir. Bu nedenle bu tür tarihi yapıların dikkatli bir şekilde korunması gerekmektedir. Son yıllarda kilisenin çevre düzenlemesi için çalışmalara başlanmıştır. Hatay İl Kültür Müdürlüğüne bağlı bir müze ve ören yeri statüsünde olan kilisede yapılan ayinler valilik izniyle yapılmaktadır.
Hatay Arkeoloji Müzesi
Çoğunlukla antik döneme ait eserlerin bulunduğu müze Hatay ilinin merkezinde yer alır. Müze asıl ününüyse barındırdığı mozaiklere borçludur. Dünyanın ikinci büyük mozaik müzesi olduğu söylenir.
Mozaiklerin hemen hepsi Roma dönemine aittir. Eserler 1932 ile 1939 yılları arasında gün yüzüne çıkarılmıştır. En ünlü mozaik ise sağa giderseniz sanki bakışları sağa kayan, sola giderseniz sanki bakışları sola kayan gözleriyle sizi izliyormuş izlenimi veren bir insan mozaiğidir.
Tanıtımının başarılı bir şekilde yapılmaması sonucunda hak ettiği değeri gördüğünü söylemek çok zordur.
Hatay Yemekleri
Hatay yemekleri Türk mutfağında çok önemli bir yere sahiptir. Humus başta olmak üzere çok çeşitli bir meze kültürü vardır. Yeşil zeytinle hazırlanan mezeleri ve bu mezelere tat vermesi için kullanılan nar ekşisi de çok ünlüdür. Kendine has bir tadı olan tuzsuz peynir ve tel kadayıfla yapılan Künefe, Hatay’a yolu düşenler tarafından mutlaka denenmelidir. Tepsi kebabı gibi özel yemekleri ve ayrıca şehirde çok tüketilen tuzlu yoğurtta denenmeye değerdir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.