İstihdam sorunu düşünülerek, iyi birer meslek sahibi olmak için okunan bölümler, ardından çalışılan sektörler ve iş dünyasına adım atma evresi, genç bireyleri birçok soru işareti sahibi olmaya iter.
Deneyimsiz bir yeni mezun birey, girdiği işte aldığı maaşı az bulduğundan dolayı, yavaş yavaş da o sektörün kar marjlarını öğrendikten sonra, kendi işini kurup kuramayacağı ile ilgili kafa yormaya başlar. Genelleme doğru olmasa da, çoğunlukla durum bu şekilde gelişmektedir. Peki, genç bireyleri bu sorunsala iten ve bu noktada değerlendirme yaptıkları değer yargıları nelerdir?
Hammadde ve işçilik giderlerini öğrenen yeni mezun, satış rakamları ve satış miktarlarını öğrendikten sonra, şirketlerin kazançlarını analiz etmeye başlar. Böylece, yüksek karlılık içindeki bu dünyada, kendi kazancının düşüklüğünü fark etmesi sonucunda, kişi kendi iş yerini açabilme ihtimalini yoklamaya başlar.
Maaşlı çalışmak, patronun ya da müdürün her söylediğinin emir niteliğinde olması, bağımsız şekilde iş yapamamak, yılda bir ya da iki kez yapılan maaş artırımlarının (zam) kişiye yetersiz gelmesi gibi nedenler, iş deneyimi yaşayan ve sektörü biraz biraz çözdüğünü düşünen bireyler için zorlayıcı koşullar oluşturmaya başlar. Kendi işini kurduğu taktirde, daha iyi ve konforlu bir hayat, daha iyi bir gelire sahip olabilme hayali, kuralları ve çalışacağı kişileri kendisinin seçebildiği bir ortamı kurma iç güdüsü, kişiyi iş kurmaya iter. Burada kişileri heveslendiren anahtar sözcük ise, “kendi işinin patronu olma” düşüdür.
Nedir bu “kendi işinin patronu olmak”?
Bireyler, kendilerine ait olan iş yerlerinde, sabah mesaiye gelme saatinden satılacak ürünlerin kar marjına kadar olan her adımda aktif olacakları için, bu “patron” sıfatı oldukça çekici gelmektedir. Bulunduğu ortamda, kendisinden daha üst nitelikte bir sıfata sahip olan kimsenin olmayacak olması da, ego ve kişisel tatmin ile ilgili fevkalade bir vaziyettedir. Ancak, her işin zor kısımlarının olduğu gibi, “işveren” olmak da zorluklar taşıyan bir durumdur. Kendine ait iş yerinde çalışan insanların sigorta ödemelerinden, maaş günlerinin sekmemesi ve sürekli olarak şirketin verimliliği ve geleceğini düşünmek de, işverenleri yoran nitelikteki eylemlerdir. Zannedildiği gibi böyle bir durumda hemen lüks ve konforlu hayat elde edilemeyeceği gibi, farklı özellikte fakat yüksek stresli sıkıntılar da zaman içinde ortaya çıkacaktır.
İşçilerden ya da yapılan işlerden dolayı doğacak vergilerin ödenmesi, deneyimin doğru aktarımı, sosyal ağların olumlu ve verimli kullanılması gibi etkenler, şirketler adına önemli hareketlerdir. Bunlarla birlikte, profesyonellik ve kurumsallaşma adımları da, iş verenin doğrudan etkilendiği ve sürekliliğinin iş verene dayalı olduğu durumlardır. Avantajlı ve kişilerin kendilerini tatmin ettiği durumlardan biri ise, karlılık oranlarının kişi tarafından belirlenip, karın kendisine kalacağını bilmesi durumudur. Böylece ego doyurulur ve bağlı olarak iyi ve güçlü bir yaşam şartları silsilesi oluşur.
Kısacası, maaşlı çalışan bir insan, sürekli olarak üstlerinin emirlerine uymak zorunda iken, kendi işinin patronluğunu yapan bireyler, kuralları kendileri koyarlar. Ayrıca, maaş sabit ve az yükselme gösterirken, işlerinin iyi gittiği durumlarda kendi işini yapan kişilerin durumunun çok daha refah düzeyinde olabileceği de göz ardı edilmemelidir. Her ne kadar “patron” sıfatıyla ortalarda dolanmak kişilere çok çekici gelse de, yukarıda bahsedildiği üzere pek çok stres kaynaklı sorun da, üst yönetici ve patronlara dayanan zor durumların tezahürüdür.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.