Saldırganlık; niyetli olarak zarar vermektir. Saldırganlık, sözel, fiziksel, psikolojik olabilir. Önemli olan niyettir.
Kasti ve bilerek zarar vermek, zarar vermeyi düşünmek, alay etmek, yok saymak, küçümsemek gibi şeyleri kapsar. Aktif olarak saldırganlık görülür, alay etmek, küçük düşürmek gibi... Bunun yanı sıra pasif saldırganlıkta görülür, yok saymak, küsmek olarak örneklendirebiliriz. Kızlar daha çok "pasif saldırgan", erkekler ise "aktif saldırgandır". Pasif saldırganlar, en çok kendilerine zarar verirler. Çünkü o kişiyi sürekli gündemde tutarlar, zihinleri sürekli o kişi ile meşguldür. Bu da ciddi bir enerji gerektirir. Aile içindeki sorunlar, çocuğa karşı olan sevgi, ilgi eksikliği, çocuğun engellenmesi, otoriter tutumla yetişme tarzı, çocuğun baskı altında olması saldırganlığın nedenlerindendir.
"Araçsal Saldırganlık": Bu türde amaç, salt kötülük yapmak değildir. Saldırgan, kişiye öfkeli değildir. Fakat o kişiyi başka bir amaca ulaşmak için araç olarak kullanır.
"Düşmanca Saldırganlık": Tek amaç zarar vermek, can yakmaktır. Direk karşıdakine zarar vermeyi içerir. Kin, öfke vardır.
"Özgeci Saldırganlık": Saldırganlığın her türlüsü hoş görülmez fakat bu saldırganlık türünü toplum hoş görür, onaylar. Örneğin; polisin bir saldırganı etkisiz hale getirmek için kullandığı savunma düzeneğidir.
Freud saldırganlığın doğuştan geldiğini savunmuştur. Saldırganlığın kendiliğinden açığa çıktığını ve toplumun bunu yasaklamaması gerektiğini öne sürmüştür. Bu saldırganlığın kendini ifade edebileceği başka alanlar olması gerektiğini söylemiştir. Örneğin; boks yapmak saldırganlığın başka alana yöneltilmiş hali yani deşarj halidir. Freud saldırganlığın iki şekilde açığa çıkabileceğini söylemiştir; "başkalarına yönelen saldırganlık ve kendine yönelen saldırganlık. "
Hepimizin de tahmin etiği gibi başkalarına yönelen saldırganlık, başkalarına zarar vermeyi içerir. Kendine yönelen saldırganlık ise, kişinin kendine zarar vermesidir. (İntihar... gibi).
Sosyal öğrenme kuramı ise saldırganlığın model alma yolu ile öğrenilmiş bir davranış olduğunu savunur. Saldırganlığın içgüdü ya da genetik geçişli olmadığını söyler. Çocuklar aile içinde ebeveynlerden nasıl her davranışı görerek, model alarak öğreniyorsa saldırganlığı da o şekilde öğrendiğini söyler. Ailenin çocukla olan iletişim şeklide saldırganlığın nedenleri arasındadır. (Sosyal öğrenme kuramının düşüncesini daha iyi gözlemlemek için "Bobo Doll Deneyi" izlenebilir. )
0-6 yaş fiziksel saldırganlığın en çok gözlemlendiği yaş aralığıdır. Okul döneminde saldırganlık daha da artmakta olup, erkeklerin kızlara göre daha saldırgan olduğu bilinmektedir.
"İlişkisel Saldırganlık": Doğrudan fiziksel bir zarar verme söz konusu değil fakat, psikolojik ve duygusal olarak zarar vermektir. Söz ve davranışla yapılan saldırganlıktır. Kızlarda 3 yaşında başlayıp 4. ve 5. sınıfta maximum seviyeye ulaşır. Kızlarda en fazla görülür.
Saldırganlığı en fazla arttıran sebeplerden birisi de duyguları anlayamamaktır. Araştırmalara göre saldırgan çocukların, başkalarının niyetlerini okumakta zayıf olduğu belirlenmiştir. Örneğin; birisi kazara saldırgan çocuğa çarpsa, çocuk bunun bilmeden yapıldığını anlayamaz, bilinçli yapılmış bir davranış olarak görür. Bu yüzden duyguları öğretme, anlama ve ifade etme üzerinde durulmalıdır. Bu yöntem saldırganlığı azaltır, empatiyi arttırır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.