Eski Yunan filozofudur (625-545). Felsefe tarihinde İonia Okulu’nun ilk filozofu olan Thales, Theabi kökenli soylu bir ailenin çocuğudur.
Oldukça zeki ve yalnızca kuramsal bağlamda kalmayan bir filozoftur. İÖ 585'’te Halys’te (lugun Kızılırmak) Lidya kral Al-yattes ile Med Kralı Kyaxores, savaşa tutuşacakları sırada, bırakıp, tanrılar istemiyor diye anlaşma yapmalarını sağlayan Güneş tutulmasını o önceden hesaplamıştı. Thales’in önceden hesaplayarak yaptığı öngörülerden biri için de şu anlatılır: Miletos’da uğraşının bir işe yaramadığı söylenir. Bilim karın doyurmaz düşüncesi o zamanda da ileri sürülüyordu.
Thales, bu kanının yanlışlığını kanıtlamak için iklimi ve hava koşullarını da gözlemlediği için o yıl zeytin ürününün çok iyi olacağını saptamıştı. Buna dayanarak bütün zeytinyağı preslerini satın aldı. Sonunda bu işten çok büyük kazanç sağladı. Amacı bilim adamının isterse kolayca zengin olabileceğini Miletoslulara göstermekti. Thales’in geometriye ilişkin çalışmaları da nedeniyle ve ana madde sorununa getirdiği yanıttan hareketle Mısır’a gittiği söylenir. Bunun kesinliğini gösterecek bir kanıt yoktur. Thales’in en büyük başarısı, Batı felsefesini başlatmasıdır. Antik Çağ’da Ege kıyılarındaki düşünce yaşamı mitostan felsefeye geçerek olgunluğa geldiği sırada, daha önce de sorulmuş olan fakat mitoslarla yanıtlanmış bir soruyu Thales yeniden sorar: Arkhe nedir? Arkhe yani anamadde, bütün evrenin, ne varsa her şeyin kendisinden kurulduğu, oluştuğu temel madde nedir? Thales’in soruya getirdiği en büyük yenilik sorunun yanıtlanma alanını değiştirmektir. Thales sorunu nedensellik bağlamına, yani olgu olanına çekmiş ve orada yanıtlamaya çalışmıştır. Artık evreni anlamak istiyorsak, bakışlarımızı Olympos’a yani Tanrılar Katına değil, tek tek olaylara, oluşuma çevirmek zorundayız.
Böylece Thales her türlü evren açıklamasında nesnel olunması zorunluluğunu gösterir. Artık Olaylar, nedenleri olan olaylarla açıklanacaktır. Thales bu yolda pek çok açıklama verir, örneğin güneş tutulması, zeytin ürünü gibi, deprem konusunda da açıklama yapar: Deprem Tanrı Poseidon’un üç dişli mızrağını yere saplamasıyla oluşmaz. Deprem yeryüzünün bir sarsılmasıdır. Yeryüzü, toprak bölüm suyun üstünde bir kabuk gibi yüzmektedir. Ne zaman su dalgalanırsa, üstündeki toprak bölüm de hareket eder, sarsılır. İşte bu yer sarsıntısı ya da depremdir. İki açıklama arasında önemli bir ayrılık vardır. İlkinde neden Tanrı Poseidon’dur. Poseidon’a inanılıyorsa bu açıklamaya da inanılır, tartışılmaz. Bir açıklamadır. Thales’in açıklaması ise ilkin Tanrıları işe karıştırmaz. Gerçi Su tanrısaldır. Ama arkhe olarak Su da kendisine bağımlıdır.
Bu nedenle Poseidon’un canı istediği ya da kızdığı zamanki davranışı gibi bir öznel değil, evrensel bir zorunluluk söz konusudur. Bu nedenle açıklama evrensel olma savını taşır. Öte yandan eleştirilebilir, düzeltilebilir, onarılabilir, geliştirilebilir, yanlışlığı kanıtlanarak terkedilebilir, deneylenebilir. Thales “Arkhe Nedir?” sorusuna “Sudur” yanıtını veriyor. Su Thales’e göre her şeyin ilk ilkesidir. Kendisinden bugüne ulaşan hiçbir yazılı metin yoktur. Aristoteles’in kendisinden önceki filozoflar üstüne söylediklerinden hareketle Thales’in Su düşüncesi bilinmektedir Thales’in Su dediği daha çok hügros yani nem’dir. Nem doğada ve canlılarda canlılığın sürmesini sağlar. Nemlilik ya da nem, canlılık için temel ilkedir. Antik Çağ’da doğa (physis) bugünkü gibi canlı-cansız diye ayrılmamıştı. Antik Çağ düşünce tümüyle doğayı canlı olarak kavrıyordu. Bu anlayış içinde her şeyin ilk ilkesinin, ana maddesinin canlılık veren bir şey olması çok doğaldır. Böylece su her şeyde bulunur. Suyun gitmesi kurumak, canlılığın yitirilmesi yani ölümdür. Su yalnızca yok olduğu, herhangi bir şeyden çekildiği zaman yıkımı getirmez. Yaşam veren suyun yıkıcı gücü de bulunmaktadır. Irmakların taşması, aşırı yağmurlar, denizin kabarmasıyla su yıkıcı gücünü gösterir. Su sonsuzdur. Thales’e göre Su Tanrısaldır.
Yine Thales’in olduğu, Aristoteles başta olmak üzere pek çok Antik Çağ filozofunca söylenen bir söz daha vardır: “Her şey Tanrılarla Dolu” Su’ya her şeyin ilk ilkesi diyen anlayış, arkhe, anamadde, ilk madde olarak suyu gören düşüncenin böyle bir yargıya varması çok olağandır. Su her şeyi canlandırıyorsa, her şeyin varoluş koşuludur. Her şeyde bulunan su, tanrısal olarak görüldüğüne göre, her şeyin varoluş koşulu Tanrısaldır. Öyleyse her şeyde Tanrılık bir yan olacaktır. Böylece Thales’in arkhesi töze (substanz) dayanan felsefenin başlayışı olacaktır. Arkhe sorunu, bir töz sorunudur: Evrende oyle bir öğe olsun ki, hem her şeye içkin hem de her şeye aşkın olsun: Hem her şeyde bulunsun hem de her şeyi yöneten, var eden bir şey olsun. Evrenin tözü nedir? Sorusuna Thales sudur der. Her şeyde Tanrısal, tözsel suyu görmekle panteist bir filozof olarak karşımıza çıkar. Bu bakımdan Batı Felsefesi'nin başlayışı bir panteist karakterlidir. Ama töz sorunuyla başladığından bu başlangıç bir metafiziktir. Öte yandan Thales ile gerçekleşen bu başlanıç aynı zamanda, bilimsel tavırlıdır. Çünkü, nesnel, gözleme açık, eleştirilebilir, düzenlenebilir karakterdedir temel sav. Başka bakımdan “Arkhe Nedir?” sorusuna verilen yanıtlar hipotetik (Varsayımsal) karak terlidir. Deprem olayı için mitolojide Poseidon’un mızrağını saplaması bir kez kabul edildikten sonra, artık açıklama tamamlanmıştır. Başka bir açıklama önerisinde bulunulmaz; kesindir. Oysa “Arkhe Su'dur” yargısı bir varsayımdır. Buradan kalkılarak olaylarda yarı denetlendikçe, sağlamlaşır.
Thales’in Arkhe Su’dur yargısı tüm doğa bilimlerinin istedikleri bir açıklama biçiminin de başlanıcı olur: Homojen bir dünya tasarımıdır. Aynı tözden (ana maddeden) oluşan nesneler çokluğu ne kadar büyük çeşitlilik gösterirse göstersin, tek ya da aynı kökene götürülebilecek olgulardır. Günümüz doğa bilimleri de tüm olayları ve şeyleri fizikokimyasal süreçlere indirgemeye çalışıyorlar. Thales bu bakımdan da bilimsel düşünüşün başlatıcısıdır.
Thales getirmiş olduğu açıklamalarla Batı Felsefe Tarihi'nin, Batı düşencesinin ilk aydınlanma filozofudur. Dinsel (mitolojik) açıklamayı bırakarak, somut açıklamalara başlamak; eskimiş geleneği bırakıp, yeni bir düşünme, araştırma biçimine girişmek; eleştiriye açık açıklamalar vermek aydınlanmacı olmak demektir. Onun “Arkhe Su’dur” savının ardından 2300 yıl sonra Kant’ın haykıracağı Horatius’un “sapere aude” cesurca düşün sözleri duyulur. Batı Felsefesi, Thales ile bir aydınlanma felsefesi olarak başlar. Thales Felsefesi yalnızca ana maddenin ne olduğunu sorar. Ama anamaddeden “Oluş” sorununa girmez. Fakat sonu gelmez tartışmalarla tüm insanlığı aydınlatacak bir ışığı yakmış olur.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.