Tümör hücrelerinin hızlı yıkımına bağlı olarak, tümör hücrelerinin içeriklerinin dolaşıma geçmesi ve hayatı tehdit edecek düzeylere yükselmesine tümör lizis sendromu denilmektedir. Hayatı tehdit edebilecek durumlara yol açabileceğinden onkolojinin en önemli acil durumlarından biridir. Tümör hücreleri tedaviye bağlı olarak ya da kendiliğinden parçalanabilir. Hücre parçalanması sonucu çok miktarda ürik asit, potasyum, fosfat ve pürin metabolitleri dolaşıma katılır, bu metabolitler böbreklerimizin temizleyebileceği kapasitenin çok üzerindedir. Ölü tümör hücrelerinin çekirdeklerinin parçalanması sonucu pürin metabolitleri ortaya çıkmaktadır bunların da yıkılmasıyla ürik asit oluşur. Ürik asit biriktiğinde böbreklerimize zarar vermeye başlar böbrek yetmezliğine kadar giden tablolara yol açabilir.
Tümör hücrelerinin parçalanmasıyla ortaya çıkan bir diğer metabolit potasyum'dur. Potasyum arttığında bulantı, kusma, karın ağrıları ve ishal görülebilir ancak en önemli komplikasyonu kalpte ritm bozukluklarına yani aritmilere yol açmasıdır. Ürik asit ve potasyumdan başka fosfat da artmaktadır. Fosfatın tek başına artması genelde semptomlara neden olmaz ancak kalsiyum- fosfat birlikte çökerek akut böbrek yetmezliğine ve diğer organ yetmezliklerine yol açarak ani ölümlere neden olabilmektedir. Kalsiyum ve fosfat birlikte çöktüğünde böbrek yetmezliğine neden olurken bir yandan da vücudumuzda kalsiyum azalır. Bu da kas kramplarına, kalpte ritm bozukluklarına yol açmaktadır. Kas krampları solunum yolunda gelişirse tıkanma ve boğulmalara kadar varabilir, ağız etrafında ve parmak uçlarında uyuşmalar görülebilir. Çok ciddi semptomlara yol açabilen acil bir durumdur.
Tümör lizis sendromunda önemli olan, riskli hastaları önceden tespit edebilmek ve bu durumun ortaya çıkmasını engellemektir. Organ tümörlerinden çok lenfoma, lösemi gibi kan kanserleri tümör lizis sendromu açısından riskli tümörlerdir. Büyük tümörler veya aşırı tümör yükü olan yaygın metastatik tümörler, kemik iliği tutulumu da olan tümörler bu açıdan risklidir. Hızlı çoğalan ve kemoterapiye çok duyarlı olan Burkitt lenfoma gibi tümörler, yine riskli tümörler'dir. Kemoterapi sonrası veya kendi kendisini besleyemeyecek kadar büyümesi sonucunda oluşan hücre yıkımını oluşmadan önlemek için bu riskli hastalar plazma üre, kreatin, sodyum, potasyum, kalsiyum-fosfat, magnezyum ve ürat düzeyleri kontrol edilmelidir.
Tedavide en önemli üç faktör hastaya sıvı vermek, idrarın alkalileştirmesi ve ilaçlarla ürik asit üretiminin azaltılmasıdır. Yüksek riskli hastalarda kemoterapiden önce bu önlemler alınmalıdır. Çünkü tümör lizis sendromu genellikle tedaviden önce veya tedavinin ilk günlerinde ortaya çıkar. Allopürinol ve rasburikaz tedavide kullanılan ilaçlardır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.