Üç Doğu Afrika ülkesinin kestiği noktada duran bu dağlar, aktif birer yanardağdır. Virunga dağlarından püsküren lavlar, çevre şekillerinin oluşumunu önemli ölçüde etkiler. Sıradağlar, Afrika büyük fay vadisi olarak bilinen bölgenin batı çizgisi üzerinde yeralır.

Bir zamanlar bu hat üzerindeki nehirlerin tümü kuzeydeki Nil Nehri’ne dökülürken, bu volkanik püskürmenin oluşturduğu doğal barajlar sonucunda birikip Kivu Gölü’nü oluşturdukları sanılıyor. Derin girintileri olan kıyılarıyla Kivu Gölü, çoğu kişi tarafından Afrika’nın en güzel gölü olarak kabul edilir. Buna karşılık, sularının dingin güzelliğine rağmen bu göl tambir zaman bombasıdır. Göl yatağından sızarak su yüzeyindeki dev basınç nedeniyle biriken karbon dioksit, bu durumun ana unsurlarından biridir. Gölün ortalama derinliği 180 m olmakla birlikte kimi yerlerde derinliği 400m ye kadar indiği biliniyor. 1986 yılında benzer koşullara sahip Kamerun’daki Nyus Gölü’nde de su yüzeyi aniden bu karbon dioksit bulutlarıyla çevrilmiş, daha sonra yoğun nüfuslu vadileri bir örtü gibi kapatan bu boğucu bulutlar 1700’'den fazla insanın ölümüne yol açmıştı.

Kivu gölündeyse, bakteriyel faktörlerin karbon dioksiti metan gazına dönüştürmesi nedeniyle, sonuçlar çok daha tahrip edici olabilir. Göl üzerindeki insan etkileri, örneğin söz konusu metanı yakıt olarak kullanmak üzere yapılan çalışmalar göl üzerinde gaz kabarcıklarının oluşmasına sebep oluyor. Bu kabarcıkların ateşle en yakın teması, yanıcı gazın derhal bir ateş topuna dönüşmesine ve çevreyi yakıp kül etmesine yol açma tehlikesi taşıyor.

Yerkabuğundaki bu tür kabarmalar, Virunga dağları’nın diğer bölümlerinde herhangi bir tehlike yaratmaz, çünkü sıradağlar üzerindeki yanardağlar çoktan sönmüş durumdadır. 4507m ‘lik yüksekliğiyle sıradağların en yüksek noktası olan Karisimbi Dağı, zirvesinde eksilmeyen kar örtüsü sebebiyle, ismini ‘Beyaz İstiridye’ anlamına gelen ‘Nsimbi’ den alır. Hemen yanındaki Bisoma Dağı’nın yamaçları ise dağ gorillerinin vatanıdır. Virunga Dağlarının doğu ucunda yeralan Sabinyo Dağı, en yükseği Ruanda, Uganda ve DemokratKongo Cumhuriyetinin kesiştiği noktada olmak üzere birden fazla zirveye sahiptir.

Virunga Dağları, Nil Nehri’nin kaynağı ile ilgili araştırmalarda da önemli bir rol oynar. Mısır’ın bu devasa nehrinin kökenleri hakkındaki spekülasyonların ta¬rihi, Antik Yunan’ın en parlak dönemini yaşadığı zamanlara ka¬dar gitmektedir. MS 2. yüzyılda yaşayan Coğrafyacı, Astronom ve Matematikçi Batlamyus, bu suların 'Ay Dağı’ndan çıktığına inanırdı. 1862 yılında İngi¬liz kaşif John Hanning Speke, Batlamyus’un sözünü ettiği bu dağların 'sarp konileriyle gökyüzünü delen’ Virungalar olduğunu iddia etti. Bugünse Ay Dağları'’nın kuzeydeki Ruwenzori Dağları olduğu yönünde genel bir kabul var. İngiliz kaşif Speke bu dağları sadece uzaktan görmüştü; oysa tırmanma fırsatı bulabilse, bitki örtüsünün çarpıcı bir süreklilik arz ettiğini keşfedecek¬ti. Bugün bile, alçak düzlüklerin büyük bir bölümü tarıma açılmış olmasına rağmen, bölgeyi kaplayan ‘orijinal’ ormanların kalıntılarına rastlamak müm¬kündür. Daha da gürle¬şip uzayan bambular bugün halen orman içindeki açıklıklarda uzanan ağaç, fundalık ve otlukların arasında bir yama gibi yükselir. 3000 m'yi geçen yüksekliklerde olağanüstü büyüklükte süpürgeotu, lobelya ve kanarya otu türleri, 4000 m'de ise biraz daha fazla yosun, ot ve liken hayatta kalabilmiştir.

Bu zengin flora içinde 180'den fazla kuş türüy¬le, 60’ın üzerinde memeli türü yaşar. Bunlar arasında leoparla, misk kedileri, sırtlanlar ve çakallar olduğu kadar bufalo türleri, yaban domuzları, filler ve ağaç tavşanları da vardır.  Virunga Dağları üzerindeki ormanlar, aynı zamanda dağ gorillerinin de elde kalan son vatanlarıdır. 1960 ile 70'’li yıllar arasında bu gorillerin sayısı tahminen 400-500'den 150'ye kadar düştü. Otlak arayan sığır sürülerinin sınır ihlalleri, hayvanat bahçelerine canlı olarak, veya kafalarını ve ellerini turistlere satmak için peşlerine düşen kaçak avcıların

Faaliyetleri, bu düşüşün en önemli nedenleri oldu. Özürlü çocuklar üzerine çalışan Amerikalı rehabilitasyon uzmanı Dian Fössey, bu gorillerin içine düştüğü zor duruma dikkat çeken ilk kişidir. 1967 yılında Ruanda sınırlan içinde kalan Bisoke yamaçlarına yerleşen Fössey, tam 18 yıl boyunca bu goriller üzerinde yakından çalışma fırsatı buldu. Sonsuz bir ilgi ve sabır, ona gorillerin dostluğunu kazandırdı. Fössey kar yağmur demeden bazen günlerce ormanda, dizlerinin üzerinde bekleyerek gorillerin günlük rutinlerini aynen taklit etti; tıpkı onlar gibi beslenir gibi yaptı, onlar gibi kaşındı, göğüslerini yumrukladı ve geğirdi. Bu koşullarda süren tam üç senelik bir çalışmanın ardından sonunda bir gün, ‘otlama’ sırasında son derece cesur bir girişimle elini bir gorile uzattı. Fossey’in ‘dost’ eli goril tarafından kabul edildi ve böylece ilk kez vahşi bir gorilin bir insana dokunması gerçekleşti.

Kategoriler:

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Coğafya Tarih Sitesi Matematik Sorusu Türkçe Sitesi