Ahmet Muhip Dıranas, Galip Efendi ve Seniha Hanım’ın ilk çocuğu olarak 1909 yılında İstanbul’da dünyaya gelir. Aslen Galip Efendi, Sinopludur ancak İstanbul’a gelerek burada çalışmaya başlar ve evlenir. İtfaiye teşkilatında çalışan Galip Efendi, Balkan Harbi’'nin başlamasıyla Çanakkale’ye göreve gider. Aile bir süre ayrı yaşar ancak savaşın bitmesi ile Galip Efendi, ailesinin yanına dönmez. Bunun yerine Sinop’a gider ve burada evlenir. Seniha Hanım ise bu durumu kabul etmez ve Sinop’a giderek Galip Efendi’yi karısından ayırıp onun yanına yerleşir. Bunun üzerine Dıranas ailesi Sinop’a yerleşir.
Böylece Ahmet Muhip Dıranas, eğitim hayatına Sinop’ta başlar. Sonradan edebiyatın güçlü bir kalemi olacak olan Dıranas, çocukluğunu bu köyde çobanlık yapar ve onun için zor günler daim olur. Bu yıllarda öğretmeninden etkilenerek şiire merak salar ancak Kurtuluş Savaşı’nın boy göstermesi ile Galip Efendi, tekrar askere gider. Bunun üzerine aile, Ankara’ya taşınır. Ahmet Muhip Dıranas’ın, Ankara’da ortaokuldaki öğretmeni Faruk Nafiz Çamlıbel’dir. Bu şekilde büyük bir şansa sahip olan Dıranas’ın lisede hocalarından biri de Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Lise yıllarında “Derviş” takma adı ile şiirler yayımlayan Dıranas, liseden mezun olunca bu işin kalbinin attığı yer olan İstanbul’a gider. İstanbul’da hecenin beş şairinden biri olan yani Beş Hececiler’den Halit Fahri Ozansoy ile tanışarak onun yönettiği bir dergide “ Muhip Atalay” imzalı şiirler yazar.
Artık tamamen edebiyatın içinde bulunan Ahmet Muhip Dıranas, arkadaşları ile “Genç Türk Edebiyat Birliği” adında bir dernek kurar. Liseden sonra bir süre Hukuk Fakültesinde eğitim gören ancak bir süre sonra okuldan ayrılan Ahmet Muhip, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın girişimleri ile Güzel Sanatlar Akademisi’ne kütüphane müdürü olarak atanır. Bu şekilde çalışırken Dıranas, bir yandan da İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne yazılır.
32 yaşında iken Münire Hanım ile evlenen Ahmet Muhip Dıranas, 1946 yılında ise babasını kaybeder. Şair ve yazarlığının yanı sıra Ahmet Muhip Dıranas, birçok gazete ve dergide yayımlar yapsa da 1950 ve 1958 seçimlerinde siyasete atılır. Demokrat Parti’den Sinop milletvekili olur ancak seçimi kazanamaz. Ahmet Muhip Dıranas, titiz giyimi ve etkileyici ses tonu ile anılmaktadır. Öyle ki bir dönem radyoda şiir ve edebiyat konuşmaları da yapmıştır.
Birçok devlet kadrosunda bulunan Dıranas, 1957 senesinde daha önce de çalıştığı Çocuk Esirgeme Kurumu’nun başkanlığı görevine atanır. Bu görevinin ardından yine birçok devlet makamında görev yapar ve 1972 yılında emekli olur. 21 Haziran 1980 tarihinde Ankara’da hayata veda eden Ahmet Muhip Dıranas, isteği üzerine Sinop’a gömülür.
Yazım Yaşamı
Ahmet Muhip Dıranas, Türkçeyi kullanma ustalığı ve titizliği ile kendini belli etmektedir. O, özellikle ruhunda barındırdığı doğa sevgisini şiirlerini yansıtmıştır. Onun şiirinde Empresyonizm’in diğer bir adıyla izlenimci akımın etkisi son derece usta bir şekilde görülmektedir. Doğaya olan sevgisini ve doğa ile olan bağını Ahmet Muhip Dıranas konu ayrımı yapmadan tüm şiir yaşamında kullanmıştır. Resim sanatıyla da ilgilenen Dıranas, bunu şiirine yansıtmıştır. Doğanın kendisinde bıraktığı izleri, Empresyonist bir tavır ile kaleme alan Ahmet Muhip Dıranas, adeta kalemi ile resimler yapmıştır. Sahip oluğu bu estetik tavır biçimsel olarak da şiirlerini yansıtan, Ahmet Muhip, uyak ve ölçüye bağlı kalmanın yanı sıra ses tekrarlarıyla da biçimsel geleneklere uymuştur.
Lise yıllarında Ahmet Hamdi Tanpınar’dan dersler alan Dıranas, büyük bir birikim ile karşılaşmasının avantajını kullanmıştır. Özellikle bu dönemde hocası sayesinde “Kötülük Çiçekleri” ile şiirin tadına varan Dıranas şiirinin temelini böylece sağlam bir şekilde oluşturmuştur. Ahmet Muhip Dıranas, kendisi için bu derece önemli olan Tanpınar ile bağını şu şekilde anlatmıştır;
“Hamdi’yi ilk gördüğüm günü daima hatırlayacağım. Bundan otuz yıl
önceki belki daha eski Ankara’nın Taş Lisesinde, şimdiki Yenişehir’de, fakat o
zamanki deve dikenli tarlaya bakan bir sınıf odasında bize ilk dersini vermeye
geldiği gündür o gün. O ilk dersten su anda tek hatırladığım kırk beş dakika
müddetle bize sadece Jokonda’nın ellerini anlatmasıdır. Benim sanat tutkunluğumJokonda’nın ellerine o gün duyduğum aşkla baslar. Hamdi, genç bir adamdı veelleri durmadan öpüşlere boğuluyormuş gibi anlatıyordu…. .
Onu ikinci defa lisenin tek binalarından birindeki bekâr odasında gördüm. Yerler gelişigüzel atılmış kitaplarla bir kitap mezarlığı gibiydi: Bir yığın Garplıyazar. Bunlardan bir tanesini elime tutuşturdu ve «Bunu mutlaka okuyup anlamalısın. » dedi: Baudelaire (1821-1867)'in Kötülük Çiçekleri. O aksam yabancı dil öğrenmeye başladım, kaldı ki Hamdi ile dostluğumuz da başlamıştı; asıl bunu tercih ederim. Hamdi benim için büyük bir adamdı. O bana, tabiatın bana verdiğinden biraz daha fazlasını vermiştir. Bana benden başkalarını vermiştir. Bana tabiatüstü sevginin anahtarını vermiştir. O anahtarı ölünceye kadar kullanacağım. "
Zamanla Fransız şiirine yönelen Ahmet Muhip, bu yıllarda sembolistlerden etkilenmiştir. Ancak bunun yanı sıra edebiyatımızın güçlü şairlerini de okuyarak onların şiir özelliklerini kendi şiirine yansıtmıştır. Ahmet Muhip Dıranas, şiirlerinin yanı sıra yazdığı oyunlarla da edebiyatımıza önemli eserler bırakmıştır.
Eseleri
Şiirleri
•Şiirler (Ahmet Muhip Dıranas, uzun yıllar yayımladığı şiirleri kitaplaştırma konusunda kararsız kalmış ve kitap haline getirmeyi tercih etmemiştir. Ancak onun şiirini sevenler ve arkadaşlarının isteği ve ısrarları üzerine 1974 yılında şiirlerini kitap haline getirerek yayımlamıştır. )
• *Kırık Saz
• *Fahriye Abla
• *Rüzgar
Oyunları
•* Gölgeler
• *Böyle İstemezdi
• *Bitmez Tükenmez Can Sıkıntısı
• *Büyük Olsun
• *Atlıkarınca
• *Olvido
• *Kar
SERENAD
Yeşil pencerenden bir gül at bana,
Işıklarla dolsun kalbimin içi.
Geldim işte mevsim gibi kapına
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
Ben aşkımla bahar getirdim sana;
Tozlu yollarından geçtiğim uzak
İklimden şarkılar getirdim sana.
Şeffaf damlalarla titreyen, ağır
Koncanın altında bükülmüş her sak.
Seninçin dallardan süzülen ıtır,
Seninçin karanfil, yasemin zambak...
Bir kuş sesi gelir dudaklarından;
Gözlerin, gönlümde açan nergisler.
Düşen öpüşlerdir dudaklarından
Mor akasyalarda ürperen seher.
Pencerenden bir gül attığın zaman
Işıkla dolacak kalbimin içi.
Geçiyorum mevsim gibi kapından
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
Ahmet Muhip Dıranas
Ahmet Muhip Dıranas’ın yukarıda yer alan “Serenad” adlı şiirinde onun şiir anlayışının karakteristik özelliklerinin birçoğunu bulmak mümkündür. Öncelikle şiirde doğaya, çevreye ait unsurlar dikkat çekmektedir. Sahip oluğu izlenimci şiir anlayışını Dıranas bu şiirde doğaya duyduğu sevgi ile birleştirerek sunmuştur. Gül, yaprak, akasya, nergis, bulut, çiğ, yasemin ve zambak gibi daha birçok doğa ile ilgili kelimeler şiirde göze çarpmaktadır. Şiirde, kafiye düzeni ve hece ölçüsünün kullanılması da Dıranas’ın şekilsel olarak gelenekçi bir yapı da ilerlediğinin göstergesidir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.