Nüfus cüzdanındaki adıyla usta kalem Yusuf Ziya Atılgan, 1921 yılında Manisa’da dünyaya gelmiştir. Atılgan’ın ailesi Yunanistan’dan göçmek zorunda kalarak Manisa’ya yerleşirler. Yusuf Atılgan, ilkokulun bir kısmını yaşadıkları köyde, bir kısmını ise Manisa’da okur. Lise yılları ise Balıkesir’de geçer. 1939 yılında liseden mezun olan Atılgan’ın ailesi tıp okumasını ister ancak lisede de edebiyatı seçen Yusuf Atılgan, İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne yazılır. Babasının bir süre para göndermemesi Yusuf Atılgan’ı maddi olarak zorlar ve o da bu yıllarda askeriye başvurur ve bu tarihten itibaren üniversiteye askeri kıyafetle gelmeye başlar. O yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde edebiyatın en önemli isimleri öğretmenlik yapmaktadır. Yusuf Atılgan’ın bu dönemde öğretmenleri arasında Ahmet Hamdi Tanpınar, Halide Edip Adıvar, Ali Nihat Tarlan ve Reşit Rahmedi Arat gibi önemli isimler yer almaktadır.
Okuldan mezun olan Yusuf Atılgan, artık bir öğretmendir. İlk olarak bir askeri liseye atanır. Ancak bir süre sonra hakkında Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından bir örgüt ilişkisi nedeniyle soruşturmalar başlatılır. Açılan davalar neticesinde Yusuf Atılgan ceza alır ve bunun yanı sıra çok istediği öğretmenlik mesleğini yapması da önlenir. Bu durumdan fazlasıyla etkilenen usta kalem Manisa’daki yaşamına geri döner ve çiftçilik yapmaya başlar. Bir süre bu şekilde bir yaşam süren Atılgan, Sabahat Hanım ile evlenir. Annesinin isteği ile yaptığı bu evlilik kısa bir süre sonra biter. Boşanmanın ardından Atılgan, Tercüman Gazetesi tarafından yapılan hikâye yarışmasına katılır. Bu yarışmaya katılmasında en büyük etken Yusuf Atılgan’ın kardeşidir. “Kümesin Ötesi” ve “Evdeki” adlı öyküleri ile katılan Yusuf Atılgan yarışmada büyük bir başarı elde eder. İki farklı imza ile katıldığı bu iki öykü birinciliği ve yedinciliği kazanır ancak ödülleri kendisine verilmez. Takvimler 1958’i gösterdiğinde ise artık kalemini tamamen ustalaştırmış bir Yusuf Atılgan vardır ve bu yıl ülke için büyük bir öneme sahip olan Yunus Nadi Roman Ödülü yarışmasına katılır. Yarışmaya katıldığı eseri ise “Aylak Adam”dır. Edebiyatımızın en önemli romanları arasında sayılan “Aylak Adam” o yıllarda söz konusu yarışmadan ikincilik ödülü alır. Ancak yarışmanın birinciliğini yine usta bir sanatçı olan Fakir Baykurt, “Yılanları Öcü” adlı romanı ile kazanır. Aynı zamanda bu yarışmanın jürisi de dikkat çekmektedir. Jüri arasında Behçet Necatigil, Yakup Kadri, Orhan Kemal, Halide Edip, Sabahattin Eyüpoğlu gibi birçok önemli isim yer almaktadır.
“Aylak Adam” romanı yarışmadan bir yıl sonra kitaplaştırılmıştır. Söz konusu roman Yusuf Atılgan adının duyulmasının sağlamasının yanı sıra onun hayatının gönül bağını da ortaya çıkarır. “Aylak Adam” yayımlanınca Serpil Gence adında bir bayan, romanı okur ve romandaki “B” kişisini kendisine yakın bularak Yusuf Atılgan ile uzun bir mektuplaşma serüvenine başlar. On dört yıllık bir görüşme yaşayan Yusuf Atılgan ve Serpil Gence, nihayetinde evlenirler. Bu evlilik öncesinde çift bir süre ayrılık kararı alırlar. Yaklaşık 3 yıl süren bu dönemde Yusuf Atılgan, “Anayurt Oteli” adlı romanını yazar. Atılgan, romanda kendisi ile özdeşleştirdiği Zebercet tipinin yanı sıra Serpil Hanım olmadan yaşadığı acı zamanları arka plan olarak kullanmıştır.
1989 yılında ise Yusuf Atılgan, birçok hastalıktan dolayı acı çekmektedir. Aynı yılın 9 Ekim günü kalp krizi geçirerek hayata veda eden Yusuf Atılgan, edebiyatımızın en önemli kalemleri arasında varlığını korumaktadır.
Onun eserlerinde en çok dikkat çeken unsur, gözlem yeteneğidir. Atılgan, sahip olduğu gözlem gücünü kelimelerle ifade ederek romanlarında oldukça dikkat çekici tipler yaratmıştır. Atılgan’ın oluşturduğu tipler genel olarak toplumsal yalnızlık çeken kişilerdir. Kendi yalnızlıklarında yaşayan bu kişiler aynı zamanda takıntılı bireylerdir. Yusuf Atılgan bu, takıntılı olma durumunu çoğu zaman sapkınlık derecesine kadar getirir. Özellikle de cinsel bir sapkınlık onun romanlarında rastlanan bir unsurdur. Ancak çizdiği tiplerin bu cinsel sapkınlığı sevgisizliğe bağlamaktadır. Aylak Adam’daki “C” tipi bu durumun en büyük örneğidir.
C'’nin zaman zaman yaşadığı saplantı şu cümleler ile romanda verilmektedir;
“(...) Şaşı kadın karmaşık yollardan bana Zehra teyzemi getiriyordu. Dizinde yatarken yalnız benim bildiğim kokuyla dolu, kimi duran, kimi kıpırdayan dudaklarına bakardım. Arada eğilir; ben büyük, inanılmaz bir şeyler olacağını beklerken salt burnumun ucunu öperdi. ” *
Eserleri
Romanlar:
•*Aylak Adam
•*Anayurt Oteli
•*Canistan
Öyküleri
•*Bodur Minareden Öte( Bu öykü ise Yusuf Atılgan, Sait Faik Hikaye Ödülünü almıştır. )
• *Eylemci
• *Ekmek Elden Süt Memeden
Piyesi
• Çıkış Gecesi
Yusuf Atılgan, yaşamı boyunca çok fazla sayıda eser kaleme almamış ancak özelikle yazdığı üç adet roman bile onun yazarlığının büyüklüğünü göstermesine yetmiştir. Söz konusu romanları çağın da ilerisine giderek hâlâ baskıları yapılan ender eserler arasındadır. Hem dili hem de yarattığı derin tipler ile Yusuf Atılgan, edebiyat dünyasının en önemli isimleri arasındaki varlığını korumaktadır. Aynı zamanda “Anayurt Oteli” adlı roman Ömer Kavur tarafından 1987 yılında sinemaya aktarılmıştır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.