Dericiliğin kelime anlamı, belli bir amaçla kullanmak için hayvan derisini işleme olarak sözlüklerde geçmektedir. Dericiliğin tarihsel geçmişine bakacak olursak, insanlık tarihi kadar eski olduğunu görmekteyiz.
İlkel toplumlarda insanların avladıkları hayvan derilerinden örtünerek giysi olarak yararlandıkları bilinmektedir. Yirmi bin yıl öncesine tarihlenen Pirene Dağlarındaki mağaralarda yapılan kazı ve araştırmalarda bulunan resimlerde avcılık dönemindeki insanların sırtlarında deri olduğu saptanmıştır. O dönem insanlarının en önemli gereksinmelerinden biri olan derinin, kokuşup çürümeden korunması konusunda gerekli yöntemlerin bilindiği ve zamanla bu bilgilerin geliştirildiği bu çağın kalıntılarından açıkça anlaşılmaktadır. Çin, Asur, Sümer, Hitit, Eski Mısır uygarlıklarında derinin işlendiği, bu yöntemin Eski Yunan ve Roma dönemlerinde Akdeniz Bölgesinde yayıldığı bilinmektedir. Durum, Aztek ve iöka uygarlıklarında da aynıdır. Romalı Dilinus'un dericiliğin ilk bulucusu olarak, Boyotyalı Tİkhus'u göstermesi, kimi kaynakların da bu konuda Çinli Sing-Tang’ın adını öne sürmesi bilimsellikten uzaktır. Bu konuda hiçbir ülke, ulus, kavim, kişi öncü olarak gösterilemez.
Orta Asya’da yaşayan çeşitli Türk kavimlerinde dericilik, oldukça gelişmişti. Araplarda da durum aynıdır. İspanyollara Araplar aracılığıyla geçen bu sanat Avrupa’nın öteki ülkelerinde de giderek gelişip yaygınlaşmıştır. Dericilikten ciltçilik, sandık, perde, ayakkabı, giysi, silah, süs eşyası, yelken, semer, eğer, koşum vb. eşya yapımında geniş ölçüde yararlanılmıştır. Karahanlılarda dericilik sanatı Horasan çevresinde bilinmekteydi. Anadolu’da dericiliğin piri olarak Ahi Evran kabul edilmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nda dericilik oldukça üst düzeye erişmişti. 1812'’de II. Mahmut'’un buyruğuyla ordunun ayakkabı, kayış, saraç eşyası vb. gereksinimini karşılamak amacıyla Beykoz’da büyükçe bir deri işleme atölyesi kuruldu. Buna karşın, 18. yy Türk dericiliğinin gerilediği bir dönem oldu. Oysa aynı süreç içinde Avrupa’ da deri işlemeciliği makineleşmeye yönelmiş, boyama ve yağlama konusunda yeni teknikler geliştirilmişti. 1923’te Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Beykoz’da Beykoz Teçhizat-1 Askeriye adını taşıyan kamu kuruluşu Sümerbank’a devredildi. 1965 yılı programından başlanarak deri üretimi konusuna yer verilişi, Türk dericiliğinin son yıllarda giderek gelişmesine yol açtı.
1983'’te 1250 milyon desimetre küçükbaş hayvan derisi, 680 milyon desimetre büyükbaş hayvan derisi, 6. 000 ton kösele, 2. 682. 000 parça deri giyim eşyası, 27 milyon çift deri ayakkabı, 33. 7 milyon terlik üretilmiştir. Deriden yapılmış çeşitli ürünlerin dışsatım malları arasında yer alması bu alanda büyük gelir yarattı. 1983’te ABD, İngiltere, Kanada, Fransa, Almanya, İsviçre, Finlandiya, Suudi Arabistan, Kuveyt gibi ülkelere yapılan işlenmiş deri eşya (ceket, palto, pantolon) dışsatımından 196. 6 milyar dolar, kürk mamullerinden 56. 4 milyon dolar gelir elde edildi.
Dericiliğin girdileri arasında %60-70 arasında bir payı olan ham deri, türlerine göre şöyle sınıflandırılır: Büyükbaş hayvan derileri (öküz, inek, manda, malak, at, deve);küçükbaş havyan derileri (koyun, kuzu, kılkeçisi, tiftik, oğlak); av hayvanlarının derileri (tilki, kurt, tavşan, sincap, karaca, yaban kedisi, vaşak, vizon, çinçila);öteki deriler (timsah, yılan, kertenkele, fok balığı). Bu hammaddeler türlü yöntemlerle (bitkisel sepileme, madensel sepileme, yağ sepileme, formaldehit sepileme, kombine sepileme) işlenerek taban astarı, kösele, vidala, rugan, güderi, antilop, süet, yüzlük, astar, mutondere, kürk vb. yarı mamul maddeler ve bunlardan da istenilen ürünler elde edilir. Son yıllarda dericilikte hayvan derilerinin yanı sıra yapay derinin de kullanılması oldukça yaygınlık kazanmıştır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.