Ulaşım teknolojisindeki en ilginç tasarımlardan biri olan hovercraft, geleceğin aracı olmaya aday. Hareket ettiği zeminin üstünde süzülerek uçan bu sıra dışı makine, hem karada hem denizde yol alabilmesi nedeniyle hiçbir coğrafi sınır tanımadan dünyanın en ücra köşelerine ulaşabilme becerisine sahip.
Hovercraft'ın çalışma prensibi, aracın bir hava yastığı üzerinde ilerlemesidir. Normal hava basıncından daha yüksek basınçlı hava, motorlar tarafından tabana doğru püskürtülür ve aracın yerle temasının kesilmesi sağlanır. Böylelikle araç yerin biraz üstünde hareket eder. Dikey hareketin yanında, aracın ileriye olan hareketi, zemine dik olacak şekilde yerleştirilmiş pervaneli motorlar tarafından sağlanmaktadır. Manevra kabiliyeti ise yine bu motorlarının kendi ekseni etrafında döndürülmesi ve aracın arka tarafında bulunan kanatlar ile sağlanmaktadır. Alt bölüm, etek adı verilen esnek bir materyal ile çevrilmiştir, bu sayede hava yastığı bir noktada tutulur ve hava kaçışı engellenir.
Hovercraft düşüncesi ilk olarak 1700'li yıllarda İsveçli bilim insanı Emanuel Swendenborg tarafından şekillendirildi. Swendenborg, tersine çevrilmiş bir kayığın altına doğru yeterince basınca sahip havanın verilmesi durumunda, bu aracın suyun üzerinde kalabileceğini iddia etmişti. Fakat dönemin teknolojik seviyesi bu projenin hayata geçirilmesi açısından henüz çok geriydi. Daha ciddi çalışmalar 1870'li yıllarda İngiliz mühendis Sir John İsaac Thornycraft tarafından yapılmıştır. İngiliz mühendisin bazı deneyler yaptığı ve fikrin patentini aldığı bilinmektedir. Birçok farklı bilim insanı çeşitli tasarımlar yapsa da hiçbiri teoriyi kanıtlamaya yetecek kadar başarılı olamamıştı. Ama İngiliz mucit Christoper Cockerel tüm tasarım sorunlarını çözerek ilk başarılı prototipleri 1950'li yıllarda ortaya çıkardı. Bu başarısından dolayı "Sir" unvanına layık görülen Cockerel, 1959 yılında SR-N1 adı verilecek olan ilk başarılı hovercraftın da üretilmesini sağlamış oldu.
Günümüzde tek kişilik araçlardan dev SR-N4 yolcu hovercraftına kadar çok geniş bir yelpazede üretilmiş olduklarını görüyoruz hovercraftların. SR-N4, 1970'lerden beri Manş Denizi'ni son derece hızlı bir şekilde geçerek Fransa-İngiltere seyahatlerinde en çok tercih edilen araçlardan biri olma özelliğini sürdürüyor. Bu devasa araç, 450 yolcuyu ve 65 aracı rahatça taşırken saatte 90-100 kilometre gibi hızlara da kolaylıkla ulaşabiliyor.
Askeri alanlarda da kullanılan bu araçlar, özellikle çıkarma amacıyla kullanılmaya çok elverişli olduğundan birçok ülkenin deniz kuvvetlerinde etkin görevler alıyor. Zemine temas etmedikleri için deniz ve kara mayınlarından etkilenmeyen bu araçlar, özellikle Körfez Savaşı'nda aktif olarak yer aldı.
Hovercraftın başlıca avantajı hızlı olması, aynı zamanda herhangi bir yola veya limana ihtiyaç duymaması. Sürtünme kuvvetine maruz kalmadığı için yakıt sarfiyatı da oldukça düşük.
1960'ların başında hızlı hovercraftlardan denizlerde, çöllerde ya da buzlarla kaplı bölgelerde yararlanılabileceği düşünülmüştü. Fakat kısa sürede sorunların farkına varıldı; tuzlu suyun etkisiyle sık bozulan parçalar ve manevra güçlükleri, bu aracın tam olarak bekleneni vermemesine sebep oldu. Fakat teknolojideki gelişmeler sayesinde bu tasarımın daha da geliştirileceğine kesin gözüyle bakılıyor. Zaaflarından arındırılıp, iyi olduğu konularda geliştirilmesi halinde hovercraftların ulaşımda eşsiz bir yer edineceği şimdiden söylenebilir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.