Kuşlar, düşünebilen her canlının hayalini süsleyen uçabilme yeteneğine sahip mucizeli yaratıklar. Tüyleri, kanatları, görünüşleri, göç edebilmelerinin yanı sıra yumurta çeşitleri ve tasarımları ile de hayranlık duyulabilecek canlılar.
Kuşlar, kanat yapılarından, tüylerinden, seslerinden, yuva yapılış şekillerinden ve yumurtalarından ayırt edilir. Bize çok basit gibi görünen tavuk yumurtasının kabuğunda bile, golf topu girintilerini andıran 15 bin kadar gözenek bulunur. Tavuktan daha küçük bazı kuşların yumurtaları ise, ancak mikroskop altında görülebilen kadar küçük süngerimsi bir kabuğa sahiptirler. Kabuğun dışındaki bu girintili-çıkıntılı yapılar, kuş yumurtasına büyük bir esneklik kazandırmakla birlikte, darbelere karşı direnci de artırmaktadır.
Bu yumurtalar o kadar güzel bir paketleme sistemidir ki, içerisindeki canlıya duyduğu tüm besin ve su ihtiyacını karşılar. Örneğin yumurtanın sarısı, protein, yağ, vitamin ve mineraller içerirken, beyaz olan sıvı kısmı da su deposu işlevini görür. Gelişen canlının besin ve suya ihtiyacı olduğu kadar oksijen alıp, karbondioksit vermeye de gereksinimi vardır. Kabuğun yapısındaki bu gözenekler de bu işlevin gerçekleşmesini sağlar. Ayrıca yumurta içindeki bu canlının bir ısı kaynağına, kemik gelişimi için kalsiyuma, aşırı sudan korunmaya, bakterilerden korunmaya ve dış darbelere karşı da dayanımlı bir sisteme gereksinimi vardır. İşte tüm bu gereksinimleri yumurtanın kendisi ve kabuğu sağlamaktadır. Yumurtadaki canlı, kabuk zarlarının iç yüzeyinde bulunan bol damarlı katman sayesinde oksijen alır ve karbondioksit atar. Bu kadar dayanıma sahip olmasına rağmen, kabuklar oldukça incedirler. Bu özellik kuluçka esnasında, ısının yumurta içine daha kolay iletimini sağlamaktadır.
Kuluçka esnasında yumurtadaki suyun yaklaşık %16sı gözeneklerden dışarı buharlaşarak atılır. Biyologlar, daha önceden bu su kaybının yumurta kabuğunun hava geçirebilen yapısı nedeniyle zorunlu olduğunu düşünseler de, bu su kaybı yumurta içindeki canlının yumurtadan çıkması için gerekli olduğunu gösteriyor. Yumurta içindeki canlının gelişmesi ve gagasıyla yumurta kabuğunu kırmasının ardından, fazla oksijene ve başını da oynatacak kadar bir alana ihtiyacı vardır. İşte bu sebepten dolayı, yumurta içindeki suyu buhar olarak atılması faydalıdır.
Kabuktan atılan su miktarlarının oranları ideal olarak %15-20 olarak belirlense de bazı yumurtalarda farklılık gösterir. Örneğin; dalgıç kuşları vardır. Bu kuşların yumurtalarının su kaybetme oranı, daha kuru ortamda kuluçkaya yatırılan ve yaklaşık aynı büyüklükte olan başka bir yumurtadan neredeyse üç kat fazlalık gösterir.
Yumurtaların bu özelliklerinin dışında, dış ortamdaki avcılardan ve yırtıcılardan da korunması gerekmektedir. Her ne kadar darbeye karşı dayanıklı olsalar da, kamufle olmaları da gerekmektedir. Şekil ve renk bakımından çeşitlilik gösteren bu yumurtalar, bu sayede avcılardan korunurlar. Örneğin deniz kuşunun yumurtası armut biçimindedir. Bunun sebebi, bu kuşların kayaklıklara yuva yapmasıdır. Olası bir rüzgar ya da sallantıda kırılma ihtimaline karşılık darbelerin bir çember çizerek dağıldığı armut şeklindedir.
Örneğin, tavuk yumurtalarının kabukları ise sert ve gevrektir. Fakat yuva içerisinde birbirine çarptıklarına ya da yuvarlandıklarında kırılmazlar. İri yumurta olmaları da bu darbelere karşı gösterdiği dirençtendir. Küçük yumurta olsalardı, daha kolay kırılabilirlerdi.
Yumurtaların renkleri de önemli demiştik. Yüksek kesimlerde, ışık alan bölümlere yuva yapan kuşların yumurtaları açık renktedirler. Daha kuytu bölümlerde, karanlık yerlere yapan kuşların ise benekli olmakla birlikte siyah ve gri renktedirler.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.