İnsan ömrünün yaklaşık olarak üçte biri uykuda geçmektedir. Vücudumuzun dinlenmesi, beynimizin mola verebilmesi için gerekli olan bir döngüdür uyku.
Hala bilinmezliğini koruyan yanlarıyla incelemeye ve meraka değer bir konudur. Birçok araştırmacı son yıllarda bu konuyla oldukça fazla ilgilenmektir. Uyuduğumuzda meydana gelen değişiklikleri, ortaya çıkan fizyolojik ve nörolojik değişimleri incelemektedir. Nasıl uyuduğumuz konusu açıklığa kavuşturulmuş; fakat niçin uyuduğumuz uykuda neler yaşandığı henüz netleşmemiştir. Uyurken gerçekleşenleri çözemememize rağmen uykunun üzerimizdeki etkilerini net bir şekilde gözlemleyebiliriz. Örneğin kabus görülen bir gece sonrasında yaşanan sersemlik ve düşük enerji herkesçe bilinmektedir. Ya da dinlenemediğimiz bir uyku sonrasında uykumuzu iyileştirmeye, kaliteli bir uyku uyuyabilmek için neler yapabileceğine dair araştırmaya başlarız.
Uyku başladığı anda yaşadığımız iki çeşit uyku vardır. Bilinç düzeyimiz bu iki düzey arasında değişir. Non-REM uykusu ve REM(hızlı göz hareketleri) ya da paradoksal uyku olarak iki uyku evresi görülür. Non-REM uykusu 4 evreden oluşur. Evre 0 diye adlandırılan devrede uyanıklık durumu değişmiştir. Evre 1'de uyku bastırır. Bu devrede uyandırılan kişi uyumadığını uyanık olduğunu söyler. Evre 2' de kişi uyandırıldığında uykuda olduğunu fark edebilecek kadar uykuda kalmıştır. Evre 3 ve Evre 4 esnasında kişinin beyin dalgaları yavaştır.
Rem Uykusu
Bu evrede rüya görülür. Hızlı göz hareketleri vardır. Diğer uyku evrelerinin aralarında kalır. Paradoksal uyku olarak da bilinir. Önceleri araştırmacılar bu uykunun hafif bir uyku olduğunu düşünmüştür. Buna gerekçe olarak da bu evredeki hızlı göz hareketleri ve huzursuzluğu dayanak almışlardır. Daha sonra yapılan araştırmalar ise kas paralizisinin eşlik etmesi aynı zamanda da paradoksal olarak ağır bir uyku olduğunu göstermiştir.
Uykuya dalan bir insan non REM evresinin dördünden hızlı bir şekilde geçer. Uykunun ilk doksan dakikasının çoğu on dakikalık REM evresinin takip edeceği Evre 4'te geçer. Bu döngü her devam edişinde REM uykusunda daha fazla zaman harcanır. Gece boyunca dört beş defa devam eden bir döngüdür. Kişi uyanmadan önce REM uykusunda yaklaşık bir saat harcanmıştır. REM uykusunda geçen zaman kişinin yaşının ilerlemesi ile gittikçe azalır. Yeni doğmuş bir kişide REM uykusu %50 oranında iken 3 yaşında %33, 11 yaşında %27 ve ergenlikte %25 olmaktadır.
Uykunun ritimlerine bakarsak, uykunun sahip olduğu ritmin gün içinde sahip olduğumuz ritimle ilişkisi yakındır. Uyku problemi olan kişiler de uykuları bu ritmin dışında olan kişilerdir. Kişinin uyku ve uyanıklık arasındaki ritmi normal değilse kişi uyku problemi yaşar. Gece vardiyasında çalışanlar, küçük çocuklu ebeveynler, geç yatma alışkanlığı olanlar, uyku saatinde uyumakta güçlük çekenler uyku problemi ile karşılaşan kişilerdir. Bazı bölgelerde yaşanan farklı alışkanlıklar uyku ritmini etkileyen faktörlerdendir. Sıcak bölge insanlarının öğlen güneşin çok etkili olduğu saatlerde uyuması buna örnek gösterilebilir.
Uyuduğumuz esnada adrenalin düzeyi ve kortikostereoid seviyeleri düşer. Büyüme hormonları ve yenileyici hormonların düzeyi ise yüksektir. Melatonin hormonu ise uykuyu tetikleyici olarak bilinir. Uçak yolcularına bu hormona benzeyen ilaçlar verilerek uyku üzerindeki etkileri sağlanır.
Uykuya duyulan ihtiyaç ise kişiden kişiye değişmektedir. Uyku fizyolojik bir ihtiyaçtır ve her insanın fizyolojisi değiştir. Buna bağlı olarak kişilerin uykuda harcadıkları zaman da farklılık gösterir. Bazı kişiler günde 3-4 saat uyku ile yetinebilirken bazıları günde 8-9 saatin de fazlasına ihtiyaç duymaktadır.
Fizyolojik farklılıklara göre değişen uyku yaşa bağlı olarak da değişim gösterir. Yeni doğanlar günde 20 saati uykuda geçir ve yaş arttıkça uykuya gereksinim azalır. Çocukluğun ileri dönemlerinde uykuda geçen saat yetişkinlerinkine oldukça yaklaşmışken, ergenlikte bir istisna söz konusudur. Ergen bir miktar daha fazla uykuya ihtiyaç duyar. Uyku alışkanlığı 45 yaşına kadar büyük oranda oturur.
Yaşlılar daha hafif uykular uyurlar. Uykusuzluktan yakınan yaşlıların uykularını gençliklerindeki uykularının döngüsü ile karşılaştırdıkları için böyle bir yakınma içinde oldukları düşünülür.
Uykunun çevresel koşullardan etkilendiği yadsınamaz bir gerçektir. Elektriğin olmadığı dönemlere göz attığımızda insanların uykularını gün ışığına dayalı bir şekilde ayarladıklarını görürüz. Güneş battığında uyuyan insanlar Güneş doğduğunda uyanarak gün ışığından istifade etmeye çalışmaktadırlar.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.