Kelimenin kökenine bakıldığı zaman "Yörük" kelimesi, yürümekten türeyen bir kelimedir. İyi yol alan, çabuk yürüyen, geçimini hayvancılık yaparak sağlayan, Türkmenler gibi farklı anlamlarda kullanılan bir kelimedir. Eski Türklerde bazı topluluklar göçebe yaşamıştır. Genellikle hayvancılık yapmışlardır. Mevsime göre ovaya inmiş veya yaylalara çıkmışlardır. Göçebe yaşam sürdürdükleri için çadırlarda yaşamışlardır. Kökenleri Oğuz Türklerine dayanmaktadır. Türkmen adıyla da anılmaktadırlar.
Orta Asya’dan göç eden Oğuz Türkleri, Alparslan’ın Anadolu’yu fethetmesinden sonra İran üzerinden Anadolu’ya geldiler. Önceleri eski yaşam tarzlarını devam ettiren Oğuz Türklerinin bir kısmı, Anadolu’ya gelince yerleşik hayata geçtiler. Yerleşik hayata geçenler Türkmen adıyla anıldı. Bir kısmıysa eski göçebe yaşam tarzını sürdürmeye devam etti. Bunlar da "Yörük" diye anıldı. Yörüklerin beslenmesinde et, hayvansal gıdalar( süt, yoğurt, tereyağı, peynir) ve bulgur önemli bir rol oynar. Bu nedenle hayvan beslemek Yörükler için önemlidir. Küçükbaş hayvanlarını göç sırasında daha rahat kontrol ettikleri ve gittikleri her yere götürdükleri için, Yörükler genellikle küçükbaş hayvan beslemeyi tercih etmişlerdir. Yerleşik hayata geçince büyükbaş hayvan beslemeye başlamışlardır. Besledikleri hayvanların özelliklerine göre oba isimleri almışlardır. Sarıkeçili, Karakeçili gibi. Osmanlı döneminde devlet düzenini sağlamak için Ermeni nüfusun yoğun olduğu bölgelere yerleşmeye zorlanmışlardır. Bu şekilde yerleşik hayata geçmişlerdir.
Yörük Gelenekleri
Yörükler yaylaya çıkmadan önce kurban kesilir, türbeler ziyaret edilir, geride kalanlarla helalleşerek yaylalara çıkılır, Salı ve Cuma günü göçülmez; ayrıca Hıdrellezden önce göç etmeye gayret edilirmiş. Göçten önce hayvanlara bakım yapılır. Kuzular sütten kesilir. Yayla için yiyecekler hazırlanırmış. O dönemlerde göç ederken develerde kullanılmıştır. Günümüzde göç olayı kalmadığı için bu gelenekler uygulanmamaktadır. Yörük kadınları hiç boş durmaz, her evde bir dokuma tezgâhı bulunur, evinde kullanacağı kilim, çuval, heybe gibi gerekli şeyleri dokurlar. Dokuma yaparken kullanılan yünler, koyunlardan elde edilir, derelerde yıkanır, kurutulur, kirmenlerle ip haline getirilir. Kök boyalarla boyanır. Dokunan kilimler, çuvallar, heybeler renkli desen ve nakışlarla süslenir. Yörük kadınının emeği ve yaratıcılığı yansır dokuduğu kilimlere, çuvallara, heybelere. Günümüzde bu gelenekler giderek kaybolmaktadır.
Yörüklerde düğün gelenekleri de günümüzde azalmış, nerdeyse yok olmaya yüz tutmuştur. Yörük düğünleri genellikle üç gün sürer. Geçmişte Salı günü başlayan düğün, Perşembe günü gelin getirilince son bulurken, günümüzde çalışma ve tatil günlerine göre düzenlenip Cuma günü başlar, Pazar günü gelin getirilince sona erer. Düğünler yemekli yapılır. Yemek işinden anlayan aşçı kadınlar, gelen konuklara ikram etmek için kazanlarla yemekler pişirir. Gelin getirilince kucağına erkek çocuk verme, başına buğday serpme gibi gelenekler de vardır. Gelinin gelirken getirdiği çeyiz de önemlidir. Bir eve gereken eşyanın hemen hepsini kızın getirmesi gerekir. Oğlan evi sadece mutfak için gerekli olan büyük eşyaları karşılar. Askerlik yapmakta Yörük geleneğinde önemli bir yere sahiptir. Askerliğini yapmamış erkeklerin evlenmesi daha zordur. Çünkü askerliğini yapmayana kız verilmez. Askere gitmesine bir iki haftası kalan genç çalışmayı bırakır. Akrabalar ve komşular tarafından gideceği güne kadar yemeğe davet edilir.
Yeni doğan çocuklara genellikle babaanne ve dedesi isim koyar. Konulan isminde aile büyüklerinden birilerine ait olması tercih edilir. Bu gelenekte günümüzde kaybolmuştur.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.