Çocuklar belli şeyleri ilk önce dokunsal olarak algılamak, tanımak, hissetmek isterler. Çocuk, yabancı olduğu ve ilk kez gördüğü bir şeye dokunur, eller, sıkar, atar, fırlatır, kırar ve bu sayede onların ne işe yaradıklarını, fonksiyonlarının neler olduğunu öğrenerek dünyayı tanımaya çalışır.
Hareketlenmeye ve elini kolunu yeni kullanmaya başlayan bir çocuk için dokunmak, hissetmek ve bedenini kullanabilmek mucizevî bir şeydir. Çünkü çocuklar için tutabilmek, sıkabilmek, vurabilmek, atabilmek yeni bir şeydir ve çocuk dünyayı tanımak adına bunu çok sık bir şekilde yaşamak ister. Çocuklar bir şeyin sert veya yumuşak olduğunu, sıcak veya soğuk olduğunu vb. dokunarak algılayabilirler ve birçok şeye ancak dokunduktan sonra dokunmaması gerektiğini öğrenebilirler. Bir çocuk yanan bir sobaya annesi ne kadar dokunma yanarsın dese de, çocuk yanmanın ne olduğunu bilmediğinden dolayı anlayamaz ancak sobaya veya çok sıcak olan şeye dokunduktan sonra canının acımasıyla yanmanın ne olduğunu öğrenir. Böyle bir çocuk artık dışarıdan bir uyarı olmasa bile sıcak şeylere dokunmaması gerektiğini bilir. Çünkü yanmanın ne demek olduğunu kendi tecrübesiyle öğrenmiştir.
Çocuklar yabancı oldukları dünyayı, dokunarak keşfetmeye çalışırlar. Çocuklardaki bu dokunma merakı öğrenme gereksinimlerinden kaynaklanmaktadır. Ancak ebeveynler genellikle çocuğun bu ihtiyacını algılayamaz ve sakın bir yere dokunma, hiçbir yere elini sürme, elin kolun rahat dursun vb. telkinlerde bulunarak çocuğun dokunma ve algılama ihtiyaçlarını bertaraf ederler. Çocuklara büyüme dönemlerinde bu tarz telkinlerde fazla bulunmak, çocuğun yetişkinlik döneminde kendini ifade edemeyen ve kendine güvenmeyen bir birey olmasına sebep olur.
Çocuğun en çok dokunmak istediği varlık annesidir. Annesine dokunarak onun teninin sıcaklığını hissetmek, dokunmak için yaklaştığında teninin kokusunu algılamak çocuğa güven duygusu kazandırır. Bundan dolayı dokunsal temas içinde yetiştirilen çocukların ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde depresyon veya diğer psikolojik rahatsızlık yaşama ihtimalleri oldukça düşüktür. Tensel temas içinde yetiştirilen çocuklar iletişime çok daha fazla açık olurlar, sevgi dolu olurlar ve sevgilerini göstermek konusunda hiçbir zorluk çekmezler.
Eğer çocuklarımızın sevgi dolu, iletişime açık ve kendilerine güvenen birer yetişkin olmalarını istiyorsak her fırsatta onlara dokunmalı, dokundurtmalı, sevgimizi ve sıcaklığımızı hissettirmeli ve dünyayı tanımalarına izin vermeliyiz.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.