Çiçekte başçığın içinde bulunan döllenme tozu ya da polene verilen isimdir. Çiçek tozu erkek döl hücrelerinden meydana gelir. Yani, çiçekli bitkilerde çiçeklerin erkek organlarınca üretilip, dişi organının döllenmesini sağlayan bitkilerin erkek cinsiyet hücrelerine ya da polene çiçek tozu denilir.
Polen(çiçek tozu), bitkilerin genetik bilgilerini taşıyan erkek üreme tanecikleridir. Polen, çiçeğin erkek organının (stamen) başçığında yer alan polen keselerinde çiçek tozu ana hücreleri tarafından meydana getirilir. Olgunlaştıktan sonra polen keselerinin patlamasıyla dışarı atılır. Genellikle sarı, kırmızı, esmer ya da beyaz renkte bulunurlar. Çoğunlukla küremsi olan her çiçek tozu taneciği, iki zarlı bir hücre biçimindedir. Bu hücrede, besler çekirdek ve döller çekirdek olmak üzere iki tür çekirdek bulunmaktadır. Çok küçük ve hafif olan çiçek tozları kolayca etrafa ve havaya dağılabilirler. Tozlaşma ile dişicik tepeciğine konan çiçek tozu, burada çimlenir ve çiçek tozu borusu denilen bir uzantı oluşturur. Bu boru yumurtalığa doğru ilerler. Bu sırada besler çekirdek yok olur, döller çekirdek ise ikiye bölünür; biri oosfer ile birleşerek tohum embriyonu, diğeri ise embriyon kesesi çekirdeği ile birleşerek besi dokusunun oluşmasını sağlar.
Tozlaşma olasılığı az olan bitkilerde(çam vb) çiçek tozu milyarlara varacak kadar çoktur. Çiçek tozları mikroskobik, yani çıplak gözle görülemeyecek adar küçük taneciklerdir. Alerjiye neden olan polenler, rüzgârla taşınabilecek kadar küçük olanları, yani 20-60 mikron boyutlarındaki çiçek tozlarıdır. Alerjik polenler havada çok uzun süre kalabilmekte ve rüzgârla çok uzak mesafelere taşınabilmektedir, çünkü bu polenler çok küçük ve hafiftir. Renkli, kokulu ve güzel bir görüntüye sahip olan bitkilerin polenleri ise daha büyük boyutta, ortalama 100 mikron civarındadır. Bu bitkilerin çiçek tozları alerji bakımından önemli değildir.
Polenler ağaç, çayır ve yabani ot polenleri olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır. Ağaç polenleri; ilkbaharın başlangıcında, çayır polenleri; yaz mevsiminin başlangıcında, yabani ot polenleri ise; yaz mevsiminin ortasından kış mevsimine kadar alerjik rahatsızlıklara neden olabilmektedir. Havadaki polen yoğunluğu gün içerisinde değişiklik göstermekle birlikte en çok sabah saat 04. 00 ile 08. 00 arasında yayılırlar. Öğle saatlerine doğru ise havadaki polen sayısı azalma gösterir. Bundan dolayı polen alerjisi olan hastalar sabah saatlerinde rahatsızlığın belirtilerini çok yoğun yaşarlar. Polenlerin yayılışı havanın durumuna bağlı olarak da değişebilmektedir. Yağmur, polenlerin hem sayısını hem de gücünü artırır. Yağmurun arkasından gelen açık ve güneşli hava polen alerjisi olanların dışarı çıkmaları açısından pek elverişli bir hava değildir. Çünkü açık ve güneşli hava, polen taşıyan keseciklerin açılıp içindeki çiçek tozlarının havaya yayılmasına neden olur. Sis ise havadaki polenlerin yayılmalarını engeller.
Polen Alerjisi Nasıl Olur? İnsanın bağışıklık sistemi, vücuduna giren bütün yabancı maddeleri tanımak ve içlerinde zararlı olanları varsa, bu zararlı maddeleri yok etmek üzerine kurulmuştur. Alerjik bünyeye sahip olan kişilerin bağışıklık sistemleri, polenleri vücuda zararlı birer madde olarak algılar ve bu zararlı maddelerden vücudu korumak için bir takım anti maddeler(immunglobulin E, bu maddeye kısaca IgE maddesi denir) üretir. Vücudun ürettiği bu anti maddeler alerjik reaksiyonlardan sorumlu olan Mast hücresinin üzerine yapışır. Mast hücresinin üzerine yapışan bu anti maddeler bağışıklık sistemine alınır. Buraya kadarki döneme alerjik duyarlılaşma dönemi denilir. Alerjik duyarlılaşma dönemi tamamlandıktan sonra, Mast hücreleri polenlere karşı savunmaya hazır bir hale gelir. Mast hücreleri, solunum yoluyla havadan alınmış olan çiçek tozlarıyla tekrar karşılaştığında en başta histamin olmak üzere alerjik hastalık belirtilerinin çıkmasına sebep olan bazı maddeler salgılamaya başlar ve böylece alerjik hastalık gündeme gelir. Belirtiler genellikle burun kaşıntısı, hapşırma, burun akıntısı, göz ve burun çevresinde kızarıklık vb. şeklinde olmaktadır. Bu alerjik hastalıktan korunmak pek kolay değildir. Çünkü polenler hava yolu ile yayılmaktadır ve insanlar da sürekli bu havayı solumak zorundadırlar. Polenlerin çok yoğun bulunduğu sabah erken saatlerinde dışarı çıkmamak, evi öğleden sonra havalandırmak, dışarıdan eve gelindiğinde elleri ve yüzü yıkayarak yapışmış polenleri uzaklaştırmak, dışarı çıkarken gözlük kullanmak vb. tedbirler alınarak bir nebzede olsa korunmak mümkün olmaktadır.
Polenin bu zararlı etkilerinin yanında, yararları da göz ardı edilemeyecek kadar çoktur. 1960 yıllarından itibaren İsveçli bilim adamları polenlerin çok yüksek bir besin ve ilaç olduğunu keşfetmiş ve tüm dünyaya duyurmuşlardır. Bu buluşun ardından polenler hem tıp alanında kullanılmış hem de besin maddesi olarak tüketilmeye başlamıştır.
Polenin(çiçek tozunun) bileşiminde yaklaşık olarak %10 su, %20 ham protein, %28-35 karbonhidrat, %3-4 kül ve flavonoidler, karotenoidler, vitaminler(C, E, B vitaminleri), mineraller, tüm serbest aminoasitler, nükleik asit ve nükleositler, enzimler(100 den fazla enzim bulunmaktadır) ve büyüme hormonları içerdiği bilinmektedir. Ayıca polende, az miktarlarda betakarotene, selenyum ve likopen, 27 çeşit madensel tuz, doğal hormon, enzim, pigment, karbonhidrat ve fermentler mevcut bulunmaktadır. Bu kadar çok vitamin ve minerali içinde barından polen, insan yaşamı için çok gerekli bir besin maddesi olmaktadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.