İnsan enerji alan ve enerji yayan bir varlıktır. Yaşadığımız bu dünyada çok çeşitli yollar ile bilgi ediniriz. Yani varlığımıza her an veri girişleri olur. Bunlar bedenimize ait olan duyular ve bedenimiz dışında daha çok sprit tarafımıza ait olan kanallardan gelir. Bilgi girişinin olmadığı bir an bile yoktur.
Günlük, rutin yaşantımızdaki bilgi girişi ile anlatılmak istenen şey yaşadığımız olaylar, düşüncelerimiz, hislerimiz, sezgilerimiz ve bizden dışarıda olanlardan gelen akış ile gerçekleşir. Bunların büyük bir kısmı bizim ihtiyaçlarımız ölçüsünde bize gelir. Yani bizim almamız gereken bir bilgi varsa ki buna biz nasip deriz, bizi gelir ve bulur. Olaylara, düşüncelere, fikirlere verdiğimiz anlam bizim şuursal yapımızı ve gelişkinlik seviyemizi gösterir. Bir de bunların dışında hemen hemen her gün beslendiğimiz bir kaynakta vardır ki biz buna rüya deriz.
Bu kadar önemli ve bir o kadar da ihmal ettiğimiz bu kaynak insanoğlunun şu dünyaya ayak basmasından önce başlamış, yani ilk yaratılışı ile birlikte insana ait bir akış kanalıdır. Ama bizim cahilane ve bilgisizliğimiz bu kanalı binlerce yıldan beri yanlış yorumlamamıza, ihmal etmemize ve belirli kalıplara sığdırmamıza yol açmıştır.
Dikkat edilirse gerçek rüya alimleri, araştırıcıları hep ilim ve bilgi yönünden tarihe mâl olmuş kişilerden çıktığını görürsünüz. Son yıllarda özellikle batılı bilim insanları bu konuda çok kapsamlı araştırmalar içine girmiştir. Halbuki bir çok şey de olduğu gibi bu konuda da elimizde çok değerli hazineler vardır. Örneğin yakın zamanımızın en değerli vazife insanları 'Bedri RUHSELMAN, Ergün ARIKDAL , büyük ilim insanı İbn-i Sina, İmam Cafer-i Sadık gibi alimler bu konu ile ilgili değerli ve açıklayıcı bilgileri insanlığa sunmuştur.
Bilinç altı çalışmalarıyla bizlere eserler kazandıran Sıgmund Freud'da bu alanda araştırmalarıyla tanınan batılı bilim adamlarının en ünlüsüdür. Bu konudaki çalışmalarının cinsellik, bastırılmış duygular, fiziki hastalıklar gibi etkilerin sonuçlarıyla sınırlandırmıştır. Emin olun bunlar rüyaların sonsuz denizdeki bir damladan çok daha fazlası değildir...
Gelelim rüyalarımızın bize ne anlatmak istediğine. Öncelikle rüyalarımızı bazı kategorilere ayırmamız lazım. Nasıl ki bir aletin, cihazın, bedenin, gezegenlerin, sistemlerin bir çalışma prensibi mekanizması varsa rüyaların da bir çalışma prensibi vardır. Önce neden rüya görürüz 'e bir cevap ararsak bunu kısaca şu şekilde açıklayayım.
Bizler bedeni olan ruhsal varlıklarız ve bu bizim varlıksal değişmez gerçeğimizdir. Bedenimiz bizim bu dünyadaki "tekamül" dediğimiz aşkın gelişim aracımızdır. Bizler Ruh ve bedenden oluşan üçüncü bir antiteyiz. Yani ne tamamen Ruh ne de tamamen bedeniz. Gelişimimiz için , başta da belirtiğim gibi bizi besleyen ve bu besinleri alan bir çok yapısal (hem bedeni hem ruhi) fonksiyonlarımız var.
Varlığımız aralıksız olarak bu kaynaklardan besleniriz. Uyanıkken , yanı bağlı şuur dediğimiz bu anlara da dış tesirler ile haşır neşir oluruz. Uyku sırasında bu bağı şuurumuz gevşemeye ve bir nebze serbest şuur dediğimiz seviyeye girmiş olur. Yani artık daha çok öte alem dediğimiz süptil alana konsantrasyonumuzu yöneltiriz. İşte tam bu sırada varlığımız diğer önemli bir bilgi kaynağına da çevirmiş oluruz. Yani olay tamamen konsantrasyon meselesi. Biz bunu her gün otomatik olarak yaparız. Yani daha çok uyuyarak. Fakat bir çok kişi de vardır ki uyanıkken bile bu alanla ilişkiye girebilir. Mesela meditasyon yapanlar olsun, derin gevşeme çalışmaları yapanlar olsun, dejavu yaşayanlar olsun bu şekilde uyanıkken de rüya görebilmektedirler.
Rüyaların Sınıflandırması
-Sorunlarımızı çözücü rüyalar,
-Haberci Rüyalar,
-Sağlığımızla İlgili Rüyalar,
-Üst benlikle Alakalı Rüyalar,
-Geçmiş Yaşantılarımızla alakalı Rüyalar,
-Nefsani Rüyalar
-Rahmanı Rüyalar
Rüya çeşitliliğine göre anlamsız olan ve hemen unutulan rüyaların genelde fiziksel bedenimizin verdiği tepkiler ile ortaya çıkar. Aşırı şekilde yemek yemek, alkol, uyuşturucu, uyarıcı gibi madde kullanımı ve kişinin beklemediği durumlar karşısında verdiği duygusal hareketlerden kaynaklanır. Yani daha çok bedensel kaynaklıdır.
Asıl önemli olan ise Ruhsal tarafımızdan gelen uyaran tarzındaki rüyalardır. Kişi onları çoğu zaman unutmaz. Ancak o rüyadan daha etkili bir rüya gördüğü zaman bir öncekini hatırlamayabilir. Rüyalarımızın yüzde doksanı sembolik tarzdadır. Bunun sebebi kişinin yine ruhsal gelişkinliğiyle alakalıdır. Sembollerin çokluğu karmaşıklığı da yine kişinin ruhsal gelişkinliğiyle alakalı olmasından kaynaklanır. Birbiri ardına ve sık sık tekrar eden rüyalara çok önem verilmelidir. Hazır ve dini motiflerle bezeli yorumlar yapmak bu alan için çok çok yetersizdir. İnsanlar hem dinlerden önce hemde bir çok farklı kültürlerde rüya yorumlarına ve ilmine baş vurmuşlardır. Bunun için elimize rüya yorumları kitabı alıp onlara göre yorum yapmak bir hayli yetersiz ve eksik kalacaktır ve de kalmıştır.
Rüyalarda Sembol Çözümleri
Unutulmaması gereken bir numaralı kural;Her İnsanın en büyük rüya yorumcusu yine kendisidir. Bir numaralı yorum kitabı, cetveli kendisindedir. İnsanın ruhi durumu, yaptığı işler, yaşayış şekli rüyalar hakkında çok ipucu verir.
Örneğin bizi etkileyen bir rüya gördük. En başta yapması gereken rüyanın o kişiye ne hissettirdiği şeyler nelerdir. İyi mi hissediyorum? kötü mü? Nerede gördüm burası bana tanıdık mı geliyor yoksa yabancı mı?Ortam aydınlık mı yoksa karanlık mı?Son zamanlarda ki yaptığım işlerle alakası var mı yok mu gibi mantık silsilesi içerisinde sorular sorarak çözüme yaklaşmalıyız.
Ama yapmamız gereken en önemli şey mutlak suretle rüyalarımızı kayıt altına almaktır. Yastığımızın altına veya ulaşabileceğimiz en yakın yere bir not defteri kalem koyarak gördüğümüz rüyaların hepsini yazmalıyız ki ileride aralarındaki ilişkiyi görebilelim. Bu çok önemli bir ayrıntıdır.
Birde gördüğümüz güzel rüyaları herkse anlatmamız gerekiyor. Bu da önemli bir ayrıntıdır. Olumsuz gördüğümüz rüyaları akan suya, toprağa, ateşe anlatmak ta sembolik tarzda belayı def etme yöntemlerinden biridir. Yani bir ölçüde geleceğini düşündüğümüz olumsuz bir şeyi savma işidir.
Unutulmaması gereken bir başka husus sembollerin kişi için ne anlama geldiğidir. Yani gördüğümüz o şey bizim için ne ifade ediyor, ne anlatmak istiyor. Bir çok ortak sembol vardır. Örneğin yılan. Bir çoğu için kötülük ile anlam kazandırılır. Halbuki yılan bir çok ezoterik kültürlerde sağlığın ve yeniden dönüşümün sembolüdür. Özellikle kuyruğunu ısıran yılan. Bu açıdan bakıldığında sembollerin yorumu saha doğru olacaktır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.