Cildimizi bir ağ gibi saran ter bezleri, sebum hücreleri, yaş faktörü ve harici koşullar (yaşadığımız bölgenin iklim tipi, rakımı, beslenme alışkanlığımız, kullandiğımız ilaç geçmişi vb), cilt tipimizin belirlenmesinde rol oynayan faktörlere en belirgin örneklerdir. Toplumda söz konusu eğer cilt tipleri ise insanlar bunu, ne derece yağlı ya da ne derece kuru olarak algılarlar. Bu algılama büyük ölçüde doğruluk payı olan bir algılamadır. Cilt tipiniz ister yağlı isterse de kuru olsun, deri hücrelerinde yaşa bağlı olarak kendini yenileme hızının yavaşladığı görülür. Bu yaşlanmanın başladığı kaçınılmaz bir süreçtir. Epidermisin altında başlayan hücrenin yolculuğu, gençlerde 28 - 30 gün sonra, ölü hücre olarak cildin yüzeyinde birikmesiyle son bulur. Bu süreç 40'lı yaşlarda 45 - 50 güne çıkar. İşte bu küçük istatistiksel bilgi, yaşlanma sürecinin nerede önüne geçeceğimiz konusunda bize ışık tutuyor.
Dermis'e pürüzsüz ve ışıldayan bir görünüm veren canlı hücrelere ulaşmak için, ölü hücrelerden kurtulmak gerekir. Bu sayede cilt, dış etkenlere karşı dayanıklı, ışığı ve nemi Stratum Corneum'un (cildin en üst tabakası - Epidermis tabakanın üstü ) derinliklerine ulaştırabilen bir hal alır. Bunun için bilinen en etkili yöntem soyma işlemidir. Güzellik salonlarında kullanılan "peeling" kelimesi de sanırım size yabancı gelmeyecektir. Soyma (exfoliation ya da peeling) işlemi, kurumuş ve işlevini yitirmiş ölü deriyi temizlerken, alttan gelen canlı hücre üretimini de hızlandırır. Bu yöntem için sonuçlarını hemen görebileceğiniz, alternatifi olmayan zamansız bir yöntem diyebiliriz.
Gençliğin Sırrı Hidroksi Asitlerde
Bilinen en eski ve en güvenli cilt gençleştirme işlemi, Hidroksi Asitler'le yapılan cilt soyma işlemidir. Bu asitler epidermis tabakayı günden güne soyarak en taze hücrelere ulaşır ve kolojen, lipit üretimini hızlandırr. Canlanan cilt kırışıklıklardan arınarak nemini kazanır. Fakat bu işlem sanıldığının aksine zahmet veren ve dikkat gerektiren bir işlemdir. Ölü hücre tabakaları kat kat soyulduğu için, kullanılan doz miktarına bağlı olarak ciltte tahrişe sebep olabilir. Soyulan cildi ovalayarak yıkamak, güneşe maruz bırakmak ya da asit içerikli başka ürünler kullanmak cildi yorabilir. Kullandığınız ürünlerin içeriğini okuyarak, Hidroksi Asit kombinasyonunun önüne geçebilirsiniz.
Hidroksi Asitler'in cilt soyma gücü, kullandığınız ürüne göre değişiklik gösterebilir. Aynı içerikli iki farklı markanın ürünü kullandığınızı varsayalım. Biri cildinizde kızarıklıklar veya yanmalara yol açarken, diğeri ise sadece hafif karıncalanma hissi verebilir. Bu tamamen, içerikleri aynı olan ürünlerin formülüyle ilgilidir. Ürünlerin arkalarında içerikler yazar fakat formülleri ne yazık ki bilemeyiz. Size en fayda sağlayan ürünü bulmak ve istenilen emilimlere ulaşabilbek için kaliteli ve güvendiğiniz markalara yönelmenizi tavsiye ederim.
Hidroksi Asitler estetisyen ve doktorların tedavilerinde ayarlanabilir yüksek dozlarda uygulayabilirken, ürünlerde bu konsantrasyonlara kısıtlama getirilmiştir. Yalnızca deneyimli uzman dortorlar spesifik konsantrasyonlu kimyasal cilt soyma tedavisi yapabilir. Bu da günlük bakım, salon tipi bakım ve tedavi amaçlı kavramının getirdiği farklardır. Bütün Hidroksi Asitler yapısındaki hidroksiller sayesinde cildi nemlendirir. Kaybettiği nemi hızla geri kazandırırken, cildin nem tutma kapasitesini önemli ölçüde artırır.
Hidroksi Asitler ; Alfa Hidroksi Asitler (AHA), Beta Hidroksi Asitler (BHA) ve Poli Hidroksi Asitler (PHA) olarak üç çeşittir.
AHA'lar doğal Hidroksi Asitlerdir. Ağırlıklı olarak ham meyvelerden ve yiyeceklerden elde edilir. Sütten elde edilen Laktik Asit en bilinen örneklerdendir. Elmadan üretilen Malik Asit, üzümden elde edilen Tartarik Asit, şeker kamışından elde edilen Glikolik Asit, bademden üretilen Mandelik Asit, limon portakaldan üretilen Sitrik Asit AHA grubu Hidroksilerdendir. Alfa Hidroksi Asitler cilt bakımında en yaygın olarak kullanılan asitlerdir. Soyma gücü etkilidir bu sebeple hassas ciltlerde kontrollü kullanılması tavsiye edilir. Genelde bu işlem kış aylarına denk getirilmelidir. Güneşten olumsuz yönde en fazla etkilenmenize sebep olan asit grubudur. Kış mevsimi dahil olmak üzere uygulama boyunca cildiniz güneşten koruyucu güvenilir bir bariyer ajan kullanılmalıdır.
BHA grubu Hidroksi Asitler yağda çözülebilen asitler oldukları için, cildin aşırı sebum ürettiği akneli ciltlerde sıkça kullanılır. Akne tedavisi ilaçlarının etken maddesidirler. Küçük molaküler yapılarının da yardımıyla gözeneklerin derinliklerine rahatlıkla nüfus edip, yağ hücrelerini parçalarlar. Akneli bir cildin en belirgin şikayeti olan enflamatuar yakınmalarını da yok eder. Bakteriyle buluşan akne lezyonları genelde kızarık şişkin ve ağrılı bir hal alır ve ağır enflamasyon etkilere sebep olur. Cilt bakımında kullanılan en enkin BHA, Salisilik Asit'tir. Anti-enflamatuar ve anti-bakteriyel özelliğe sahiptir. Hem ölü hücrelerin temizlenmesinde hem de akne tedavisinde iyileştirici etkiye sahiptir. Salisilik Asit ancak düzenli kullanımda etkisini gösterir. Soyma etkisi yavaş olduğunu da göz önüne alırsak, oldukça istikrarlı bir tedavi süreci sonunda istenen sonuçların elde edildiğini görebiliriz.
Glukonolakton PHA'lar arasında en sık duyduğumuz asitlerdendir. Bir AHA olan Glikolik Asit'in klinik çalışmalar sonucu elde edilmiş formudur. Glukonolakton, Glikolik Asit'in açtığı tahribattan arındığı için , soyma etkisi de düşüktür. Güneşe karşı duyarlılık oluşturmaz. Her türlü cilt tipinde rahatlıkla kullanılabilinir. Tedaviden ziyade cildin bağ dokusunu güçlendirme, menlendirme ve bakım amaçlı kullanılır. AHA'lar ve BHA'lar gibi komplikasyona yol açmaması da günlük bakımınıza dahil etmenize sebeptir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.